Nisa Suresi 148. ayet bağlamında, zulme uğrayan kimsenin bu durumu anlatması gıybete girer mi?

Tarih: 01.10.2009 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Nisa suresi 148. ayetin meali:

"Allah kötü sözün açığa vurulmasını sevmez; ancak haksızlığa uğra­yan başka. Allah her şeyi işitmekte ve bilmektedir."

Nisa suresi 148. ayetin açıklaması:

Yaşlandığı için evinde namaz kılmak ve yakınlarına da kıldırmak iste­yen birisi Hz. Peygamber (asm)'i, bir kere olsun evinde namaz kılması için ve onun kıl­dığı yeri, evin namazgahı (mescid) haline getirmek maksadıyla davet etmişti. Ka­bul buyurdular, namazı kıldıktan sonra ev sahibi ikramda bulundu. Oradakilerden birisi, komşulardan Mâlik b. Duhşüm isimli kişiyi sordu, bir diğeri de:

"O müna­fıktır, Allah'ı ve Resulü'nü sevmez." dedi, Hz. Peygamber,

"Böyle söyleme, gör­müyor musun ki o, yönünü Allah'a çevirerek (samimi olarak) lâ ilahe illallah diyor." buyurdu. Adam,

"Allah ve Resulü daha iyi bilir. Biz onun yönünü münafık­lara çevirdiği, onlarla samimiyet kurduğu kanaatinde olduğumuz için böyle söyle­dik." deyince de "Allah rızâsını dileyerek, samimi olarak 'lâ İlahe illallah' diyen kimseye Allah cehennemi haram kılmıştır (onu cehenneme sokmaz)." buyurdu.(Buhârî, "Salât", 46; "Et'ime", 15)

İbn Âşûr gibi, bu olayla ayet arasında, haklı olarak ilgi kuranlar olmuştur. Bir kimse hakkında başkalarına kötü, o kişinin aley­hinde, incitici bir söz söylemek kaide olarak caiz değildir.

Ayete göre bunun istis­nası haksızlığa uğrayan kimsedir; böyle bir kimse uğradığı haksızlığı, kendisine yapılan kötülüğü açıklamak, ilgililere duyurmak mecburiyetindedir. Aslında bu da "vuran, kıran, çalan, çarpan, yalan söyleyen, sözünde durmayan..." bir kimse hak­kında kötü söz söylemektir.

Ancak bundan zarar gören kimse için bunları açıkça söylemek, başkalarına duyurmak caiz görülmüş, Allah tarafından izin verilmiştir. Bir kimseye karşı haksızlık yapan ve zarar veren kimsenin yaptığı kötülüğü açıklamak caiz olunca, zulmü ve kötülüğü, bireyi aşarak bir gruba veya topluma zarar veren kimsenin durumunu açıklamak elbette caiz olacaktır. Açıklamanın ötesinde beddua etmenin de caiz olduğu ifade edilmiştir. Daha ileri giderek gıybet, iftira, küfür derecelerine varan aleyhte konuşma ise caiz görülmemiştir. (DİB.,Kur'an Yolu Tefsiri)

Ayrıca, “ancak söyleyen zulme uğramışsa o başka" ifadesiyle mazluma verilen ruhsatın sınırı vardır. Örneğin kendisine zulmeden zalim kişiye “Zalim adam!” diyebilir. Fakat “Zânî! / zinakar!” diyemez, yoksa kazıf / iftira cezasına çarpılır.

Gıybetin caiz olduğu yerler:

Gıybet, mahsus birkaç maddede caiz olabilir:

Birisi: Şekva suretinde bir vazifedar adama der, tâ yardım edip o münkeri, o kabahati ondan izale etsin ve hakkını ondan alsın.

Birisi de: Bir adam onunla teşrik-i mesaî etmek ister. Senin ile meşveret eder. Sen de sırf maslahat için garazsız olarak, meşveretin hakkını eda etmek için desen: "Onun ile teşrik-i mesaî etme. Çünki zarar göreceksin."

Birisi de: Maksadı, tahkir ve teşhir değil; belki maksadı, tarif ve tanıttırmak için dese: "O topal ve serseri adam filan yere gitti."

Birisi de: O gıybet edilen adam fâsık-ı mütecahirdir. Yani fenalıktan sıkılmıyor, belki işlediği seyyiatla iftihar ediyor; zulmü ile telezzüz ediyor, sıkılmayarak aşikâre bir surette işliyor.

İşte bu mahsus maddelerde garazsız ve sırf hak ve maslahat için gıybet caiz olabilir. Yoksa gıybet, nasıl ateş odunu yer bitirir; gıybet dahi a'mal-i sâlihayı yer bitirir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun