Namaz kılarken sureleri sesli okumak zorunda mıyız? Ezan okunurken müezzinle ezanı söylememiz gerekir mi?

Tarih: 01.07.2006 - 16:26 | Güncelleme:

Soru Detayı
- Ezan okunurken müezzinle beraber ezanı aynı anda mı önce mi sonra mı söylemeliyiz? - Camide namaz kılarken müezzinin söylediği bütün tesbihatları onunla beraber söylememiz gerekir mi? - Evde namaz kılarken farz namazdan önce kamet getirmeli miyiz?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cevap 1:

Öğle ve ikindi namazları tek başına da kılınsa, cemaatle de kılınsa kıraatin gizli yapılması vaciptir. Tek başına kılan kimse veya imam kendi işiteceği kadar bir ses çıkararak Fatiha ve zammı sûreyi okur. Gündüz kılınan nafile namazlarda da gizli okumak aynı şekilde vaciptir.

Cemaatle kılınan sabah, cuma, bayram, teravih ve vitir namazlarının bütün rekâtlarında, akşam ve yatsı namazlarının ilk iki rekâtında kıraatı cehrî yapmak, yani sesli okumak vaciptir. Akşam namazının üçüncü rekâtında, yatsı namazının da son iki rekâtında gizli okumak vaciptir. Ancak, tek başına sabah, akşam ve yatsı namazını kılan kimse, isterse kıraati sesli yapar, dilerse gizli olarak okur.

Bu kıraat şekillerinin gündüz namazlarında gizli, gece namazlarında, cuma ve bayram namazlarında açıktan okunmasının hikmeti de tefsirlerimizde şöyle anlatılmaktadır:

Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) İslâma dâvetin ilk yıllarında tebliğ vazifesini gizli olarak yapıyordu. Sahabîlere namaz kıldırdığı zaman da kıraatte sesini yükseltir, namazları cehri kıldırırdı.

Müşrikler Peygamberimiz (asm)'in sesli kıraatini duyunca şiirlerle ve uydurdukları sözlerle karıştırmaya başladılar. Peygamberimize de hakaret ederek işi alay etmeye kadar vardırdılar. Müşriklerin bu çirkin hareketine meydan verilmemesi ve Müslümanların eziyetlere maruz kalmamaları için bir âyet-i kerime nazil oldu:

“Namazında sesini ne çok yükselt, ne de fazlaca kıs; ikisi ortasında bir yol tut.”1

Âyette, müşriklerin duymalarına mâni olmak için Peygamberimiz (asm)'in sesini yükseltmemesi isteniyordu.2

Bundan sonra Peygamberimiz (asm), öğle ve ikindi namazlarında, müşriklerin eziyetiyle muhatap olamamak için kıraatı gizli yaptı. Akşam namazı vakit ise onların yemek saati, yatsı ve sabah da uyku saatleri olduğundan, bu namazlardaki kıraati açıktan yaptı.

Cuma ve bayram namazları da zaten Hicretten sonra farz ve vacip kılındığından, müşriklerin de bir zararı olmayacağından kıraatler cehrî oldu.

Cevap 2: 

Efendimiz (asm) buyuruyor ki:

“Ezanı işittiğiniz zaman siz de müezzinin dediğini deyin.”3

Resûlü Ekremin bu konudaki uygulamasını, Ümmü Habîbe validemiz şu şekilde anlatmaktadır:

“Peygamber (asm.), benim yanımda bulunduğu zaman, müezzinin ezan okuduğunu duydum. Müezzin sustuğu anda, onun söylediğini tekrar ederdi."

Hz. Ömer’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte de bunun karşılığında cennet vaad edilmektedir:

“Resûlüllah (asm.) buyurdular ki: Müezzin, ‘Allahu ekber Allahu ekber’ deyince sizden kim samimiyetle, ‘Allahu ekber, Allahu ekber’ derse; sonra müezzin: ‘Eşhedu en lâ ilâhe illâllah’ deyince, ‘Eşhedu en lâ ilâhe illâllah’ derse; sonra müezzin: ‘Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah’ deyince, ‘Eşhedü enne Muhammeden Resûlüllah’ derse; sonra müezzin: ‘Hayye ale’s-salâh’ deyince ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ derse; sonra müezzin: ‘Hayye ale’l-felâh’ deyince, ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ derse; sonra müezzin: ‘Allahu ekber Allahu ekber’ deyince, ‘Allahu ekber Allahu ekber’ derse; sonra müezzin: ‘Lailâhe illâllah’ deyince ‘Lâilahe illâllah’ derse cennete girer.”4

Cevap 3: 

Namazı gerek cemaatle kılalım, gerekse tek başımıza kılalım fark etmez; namazdan sonra tesbîhat yapmak Sünnet-i Seniyyedir. Tesbîhât cemaatle birlikte yapılabileceği gibi, ferdî olarak da yapılabilir.

Cenâb-ı Hakkı zikretmek, noksanlıklardan yüce tutmak ve şükretmek namazın özüdür. Tesbîhâtta otuz üçer defa tekrar edilen “Sübhanallah”, “Elhamdülillah”, “Allâhu ekber” ve “Lâ ilâhe illâllah” mübârek kelimeleri namazın çekirdekleri hükmündedir. Bu kudsî çekirdeklerin namazın içinde de yer alışı, tesbîhât kelimelerinin ibâdete ne kadar münâsip olduğunu ve mânevî hayatımız için ne büyük önemi bulunduğunu anlatır.5

Muâviye bin Hakem es-Selemî (ra) anlatır: Resûlullah (asm), şöyle buyurdu:

“Bizim namazımız tesbîh, tekbîr ve Kur’ân tilâvetinden ibârettir; onda dünya kelâmı konuşulmaz!”

Muhâcirlerden bazı fakîr Sahabîler bir gün Allah Resûlüne (asm) şöyle dediler:

“Ya Resûlallah! Mal sahipleri yüksek derecelere eriştiler. Bizimle beraber namaz kılıyorlar, oruç tutuyorlar! Bizden ayrı bir de mallarıyla haccediyorlar, umre yapıyorlar, köle âzât ediyorlar, sadaka veriyorlar!” 

Allah’ın Resûlü (asm):

“Ben size bir şey öğreteyim mi? Onun sayesinde sizi geçenlere yetişir, sizden sonrakileri de geçersiniz. Hem böylece, sizin yaptığınızı yapanların dışında hiç kimse sizden daha fazîletli olmaz!”

buyurdu. Büyük bir müjdeydi. Ashab-ı Kirâm (ra):

“Buyurunuz yâ Resûlallah; öğretiniz!”

dedi. Resûl-ü Ekrem Efendimiz (asm):

“Her namazın ardından otuz üçer defa Sübhânallah, Elhamdülillâh ve Allahu ekber dersiniz. Sonra da “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh. Lehü’l-Mülkü ve lehü’l-Hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr” dersiniz; deniz köpüğü kadar bile olsa günahlarınız bağışlanır!” buyurdu.7

Bedîüzzaman Hazretleri, namazdan sonra okunması sünnet olan tesbih, tazim, tehlil, zikir ve salavât ifâdelerinin, her türlü şerlerden Allah’a sığınma ve Allah’ın isimlerini zikretme duâlarının “velâyet-i Ahmediyenin evradı” olduğunu, yani Hazret-i Peygamberin (asm) yolu ve Sünneti bulunduğunu kaydeder.8

Kamet ile farz namaz arasında “vesîle duâsı” yapmak sünnettir. Vesîle duâsını ezanı okuyanın ve dinleyenin hemen; kameti okuyanın ve dinleyenin de yine hemen namazdan önce ellerini kaldırarak yapmaları sünnettir.

Sabah ve akşam namazlarından sonra kabir azabından, şeytan, nefis, dünya ve deccal şerrinden ve fitnesinden, cehennem azabından ve sâir fitne ve kötülüklerden Allah’a sığınmak için okunan “istiâze” duâsı sünnettir. Buna ilâveten okunan zikir, salâvat ve duâlar sünnettir. Cenâb-ı Hakk’tan mağfiret ve merhamet istemek; bunu yalnızca nefsimiz için değil, üzerimizde hakkı bulunan hoca ve üstadlarımız için, anne ve babamız için, talebe arkadaşlarımız için ve tüm ehl-i îman için istemek sünnettir.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) için milyon kere salât u selâmda bulunmak; âl ve ashabına (ra) selam ve tebrik göndermek; ve bütün bunları yaparken sınırlı sayıları aşmak, sınırsızlık ve sonsuzluk belirten “ağaçların yaprakları kadar, denizlerin dalgaları adedince, yağmurların damlaları sayısınca” ifâdeleri ile salât, selâm ve bereket duâmızı çoğaltmak Sünnet-i Seniyye’dendir. Cennete girmeyi istemek Sünnet-i Seniyye’dendir.

Tesbih ve zikirlerle ilgili Peygamber Efendimiz (asm)’in müjde dolu haberlerinden bir kaçı şöyledir:

* Abdullah bin Amr (ra) demiştir ki: “Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:

“Dünyada hiç kimse yoktur ki, ‘Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber. Velâ havle velâ kuvvete illâ billâh’ desin de, denizin köpüğü kadar da olsa günahları kendisinden kaldırılmasın.”9

* Ebû Mûsâ el-Eş’ârî (ra) anlatmıştır:

Peygamber Efendimiz (asm) ile birlikte bir gazada idik. Döndüğümüz vakit Medîne’yi gördüğümüzde Müslümanlar seslerini yükselterek tekbir getirmeye başladılar. Bunun üzerine Resûlullah (asm):

“Sizin Rabb’iniz sağır değil! Hazır olmayan biri de değil! O sizin aranızda, develerinizin başları arasındadır. Yâ Abdullah bin Kays! Cennet hazinelerinden bir hazineyi sana öğreteyim mi? ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billah!’tır.”10

* İbn-i Mes’ût (ra) haber vermiştir ki: Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) şöyle buyurdu:

“Mîrâca çıkarıldığım gece İbrâhim’le (as) karşılaştım. Bana, “Yâ Muhammed!” dedi. “Benden ümmetine selam söyle ve onlara bildir ki, Cennetin toprağı güzeldir, suyu tatlıdır! Cennette ağaçlarla dolu ovalar vardır. Bunların dikili ağaçları ‘Sübhânallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber’dir.”11

* Ebû Zerr (ra) anlatır ki: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki:

“Her kim, sabah namazından sonra diz çökmüş olarak, konuşmadan önce on defa “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke lehü. Lehü’l-mülkü ve lehû’l-hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve alâ külli şey’in kadîr.” derse kendisine onlarca sevap yazılır, on günahı silinir, on derece yükseltilir, o günün tamamında her şerden emin ve emniyette olur, Şeytan’dan korunur ve o gün hiçbir günah ona ulaşarak amelini iptal etmez!”12

* Ma’kıl bin Yesâr (ra) der ki: Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:

“Kim sabah kalktığında (namazdan sonra) üç defa ‘Eûzü billâhi’s-Semî’ıl-Alîmi mineşşeytânirracîm” der ve Haşir sûresinin sonundan üç âyet okursa, Allah o kimseye, o gün akşama kadar duâ ve istiğfâr etsinler diye yetmiş bin melek vazîfelendirir, o gün ölürse şehîd olarak ölür. Kim geceye girerken okursa aynı dereceye ulaşır.”13

Cenab-ı Rabb-i Rahîm, ehl-i îmân üzerinden feyiz ve bereketini eksik etmesin. Âmin.

Cevap 4:

Evde veya kırda tek başına kılınacak farz namazlar için, hem ezan, hem de ikâmet getirilmesi daha faziletlidir. Fakat ezan terk edilebilir, sadece ikamet de yeterlidir. İkâmetin terkiyle sadece ezan okunması ise mekruhtur.

Bu konuda Hz. Selman'dan şu hadisi şerif rivayet edilmiştir.

“Bir kimse boş bir yerde bulunup da namaz vakti girse, abdest alsın. Eğer yalnız ikamet alırsa, kendisiyle birlikte iki melek namaz kılar. Eğer hem ezan okur, hem ikamet alırsa, kendisiyle beraber cünudu ilahiyyeden iki ucu görünmez bir cemaat namaz kılar.”

Dipnotlar: 

1. İsrâ Sûresi, 110.
2. İmam ez-Zemahşerî. Tefsîrü’l-Keşşâf. (Kahire: Dârü’l-Mushaf, 1397-1977), 3:196.
3. Buhârî, Ezân 7; Müslim, Salât 10; Tirmizî, Salât 154; İbn Mâce, Ezân 4.
4. Müslim, Salât 12; Ebu Dâvud, Salât 36.
5. Bedîüzzaman, Sözler, S.45;
6. Nesâî, Kitab’us-Sehiv, 20;
7. Müslim, Mesâcid, 142;
8. Kastamonu Lâhikası, S.72-73;
9. Tirmizî, Daavât, 58;
10. Tirmizî, Daavât, 58;
11. Tirmizî, Daavât, 59;
12. Tirmizî, Daavât, 63;
13. Taç, 4/44.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 100.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun