Müşrikler hac yapıp say ediyorlar mıydı?

Tarih: 17.04.2016 - 04:16 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İslam öncesi müşriklerde hac yapıp say ediyorlar mıydı?
- Say'ın yedi kere olmasının delili nedir?
- Say farz mı? Farzsa delili nedir?
- Yapılmazsa hac tamam olmaz mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Kâbe ve Hac

İslâmî kaynaklara göre haccın Hz. Âdem dönemine kadar uzanan bir geçmişi vardır.

Bir kısmı İsrâiliyat’a dayanan bazı rivayetlere göre Kâbe’yi önce melekler tavaf etmiş, daha sonra da Hz. Âdem Allah’ın emriyle Mekke’ye giderek Arafat’ta Hz. Havva ile buluşup kendisine Beytullah’ın etrafındaki hacla ilgili mukaddes yerleri gösteren meleklerin rehberliğinde haccetmiştir. [Hamîdullah, İslâm’da Hac (trc. M. Akif Aydın), İTED, VIII/1-4 (1984), s. 123-127]

Hz. Şît’in peygamberliği sırasında onardığı Kâbe, Nûh tûfanının arkasından uzunca bir süre kumlar altında kalmış ve nihayet Hz. İbrahim ile oğlu İsmâil tarafından eski temelleri bulunarak yeniden inşa edilmiştir.

“Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber beytin temellerini yükseltirken...” (Bakara, 2/127)

mealindeki ayet bu inşaata işaret etmektedir.

Cenâb-ı Hakk’ın Hz. İbrahim’e,

“İnsanlar arasında haccı ilân et ki gerek yaya olarak gerekse nice uzak yoldan gelen yorgun argın develer üzerinde kendilerine ait birtakım yararları yakından görmeleri, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belli günlerde Allah’ın ismini anmaları (kurban kesmeleri) için sana (Kâbe’ye) gelsinler. Artık ondan hem kendiniz yiyin hem de yoksula, fakire yedirin; sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve o eski evi tavaf etsinler.” (Hac, 22/27-29)

emrini vermesinden, insanları hac yapmak üzere Mekke’ye davet eden ilk peygamberin İbrahim olduğu anlaşılmaktadır. Hz. İbrahim haccın menasikini, yani hacı olmak için yapılan ibadetleri tespit ederek Kâbe’nin her yıl ziyaret edilmesini sağlamış ve oğlu Hz. İsmail’i orada bırakıp Filistin’e dönmüştür; o tarihten sonra gelen peygamberler ve ümmetleri de Kâbe’yi ziyaret etmişlerdir.

Safa ile Merve arasında yapılan sa’y de haccın menasikleri arasındadır.

İslâm’ın doğuşu sırasında Kâbe’yi tavaf, umre, Arafat ve Müzdelife’de vakfe, kurban kesme gibi âdetler devam ettirilmekte, hac putperest gelenekleriyle birlikte sürdürülmekteydi.

Safa ve Merve

Kur'an-ı Kerim’de Safa ile Merve’nin Allah tarafından konulmuş sembollerden (şeâir) ve hac ile umre ibadetinin yapıldığı yerlerden olduğu belirtilir. (Bakara, 2/158)

Safa ile Merve arasında gerçekleştirilen sa‘yin hac ve umre çerçevesinde yerine getirilen ibadetlerden (menâsik) biri olması, Hz. İbrahim’in eşi Hacer’in, oğlu İsmail ile Mekke vadisinde yalnız kaldıktan sonra Safa ile Merve tepeleri arasında oğluna su araması hadisesine dayanmaktadır. (Buhari, Enbiya 9) Hz. İbrahim, oğlu İsmail ile Kâbe’nin yapımını tamamladığında, “Ey Rabbimiz! Bize ibadet usullerimizi göster.” diye dua edince (Bakara, 2/128) Cebrail diğer hac menasiki yanında Safa ile Merve arasındaki sa‘yi de onlara öğretmiş, ardından gelen peygamberler ve ümmetleri de Kâbe’yi ziyaret ettikten sonra Safa ile Merve arasında sa‘y etmeyi sürdürmüştür.

Mekke’de ilk defa tevhid inancından sapan Cürhüm kabilesinden İsaf b. Ya‘la ile aynı kabileden Naile bint Yezid’in Kabe’nin içinde işledikleri günahlar yüzünden taş kesildikleri ve halkın ibret olsun diye İsaf’ı Safa tepesine, Naile’yi Merve tepesine diktiği, ancak daha sonra bunun unutulduğu ve anılan iki taşa tapınmaya başlandığı rivayet edilmektedir. [bk. Ezrakī, Aħbâru Mekke (Melhas), I, 88, 119]

Daha sonra Mekke’ye hâkim olan Huzaa kabilesinden Amr b. Lühay tevhid inancını tamamen bozup şehirde putperestliği yaygınlaştırmış ve Safa tepesine rüzgarları estirdiğine inanılan Nüheyk, Merve tepesine Mut‘imü’t-tayr (kuşları doyuran) adlı putları dikmiştir. Bunların dışında bakırdan heykellerin bulunduğu nakledilmektedir.

Cahiliye Arapları hac ibadetini eda ettikten sonra Safa ile Merve’ye çıkıp hasep, nesep ve şöhretlerinin yüksekliğinden bahsederek övünürler, bazıları da Allah’tan dünya malı isterdi.

Resulullah (asm), peygamberliğinin ilk yıllarında zaman zaman Safa tepesine çıkarak İslâmiyet’i tebliğ ediyordu.

İslâmiyet’in doğuşu sırasında Kâbe hizmetinde bulunan ve Humus diye anılan Kureyş ve müttefikleri Safa ile Merve’yi haccın bir parçası sayarken Kabe ve hac konusunda hiçbir imtiyazları olmayan Hille mensupları, iki tepe arasında sa‘yin burada bulunan putlara karşı yapıldığını ve bunun Cahiliye adeti olduğunu ileri sürerek onu kabul etmiyorlardı.

Nitekim Evs ve Hazrec kabileleri Safa ile Merve yerine Menat putunun bulunduğu Müşellel ile Kudeyd’i kutsal yer sayıyor, Tihame’de yaşayan bazı Arap kabileleri de bu iki tepeyi hac menasiki içerisinde görmüyordu.

Mekke’nin fethinden sonra putlardan temizlenmesine rağmen Medineli Müslümanlar başta olmak üzere Müslümanların bir kısmı Safa ile Merve’nin hac ve umrenin menasikine dahil olup olmadığı hususunda şüpheye düşmüş, bunun üzerine Bakara suresinin 158. ayeti nazil olmuştur. (Buhari, Hac 79, Umre 10, Tefsîr 2/21)

Diğer bir rivayete göre ise Resûl-i Ekrem (asm), Veda haccında Safa’ya yaklaştığında bazı Müslümanlar Cahiliye dönemi putlarını hatırlayarak sa‘y yapmaktan çekinince anılan ayet nazil olmuş, bu tepelerin eskiden beri Allah’ın koyduğu semboller olduğu vurgulanmış, Hz. Peygamber de “Safa ve Merve Allah’ın alametlerindendir.” diyerek (Ebu Davud, Menâsik, 57) bu iki tepe arasında sa‘y yapmayı hac ve umre ibadetine dahil etmiştir.

Resûl-i Ekrem (asm), Safa ile Merve tepelerine çıktığı zaman Kabe’ye dönerek ellerini yukarıya kaldırıp dua ederdi. İbn Abbas ellerin kaldırılacağı yedi yer arasında bu iki tepeyi de saymıştır (Ezraki, Aħbaru Mekke, 1/279)

Sa’y

Sa’y, hac ve umre ibadetlerinde Safâ ile Merve tepeleri arasında yedi defa gidip gelmeyi ifade eden fıkıh terimidir.

Sa‘yin Kur'an’daki dayanağını oluşturan,

“Şüphesiz Safâ ile Merve Allah’ın (dininin) nişanelerindendir; hac veya umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret eden kimsenin onları tavaf (sa‘y) etmesinde günah yoktur.”(Bakara, 2/158)

mealindeki ayettir.  Ayette geçen “günah yoktur” ifadesi sa‘yin, Safa ile Merve tepelerindeki İsaf ve Naile adlı iki putu selâmlamak üzere yapılan Câhiliye dönemi uygulamasını çağrıştırdığını düşünen bazı sahabilerin bu kaygısını gidermeyi amaçlamaktadır. [Buhârî, Hac 79, 80; İbn Hacer, Fethu’l-bari (Hatîb), 3/498]

Hz. Peygamber (asm)’in hac yaparken Safa ile Merve tepeleri arasında sa‘y etmiş olması (Buhârî, Hac 80; Müslim, Hac 147) ve “Sa‘y etmek size emredildi, sa‘y ediniz.” buyurması, sa‘yin meşruiyetinin sünnetteki delillerindendir. (Müsned, 6/437; ez-Zeylai, 3/55-57)

Muhammed Hamîdullah sa‘yin ana şefkatinin ifadesi, dolayısıyla Allah’ın kullarına sevgisinin sembolü olduğunu belirtir. (bk. İslâm’da Hac, s. 149)

Sa‘y Hanefî mezhebine göre hac ve umrenin vaciplerinden, diğer üç mezhebe göre ise rükünlerindendir. Hanbelî mezhebinde sa‘yin vacip veya sünnet olduğuna dair görüşler de vardır.

Kıran haccında Hanefî mezhebine göre biri umrenin, diğeri haccın olmak üzere iki sa‘y yapılması gerekirken cumhura göre ifrad haccında olduğu gibi tek sa‘y yapılır, bu hem haccın hem de umrenin sa‘yi kabul edilir.

Sa‘ye Safa tepesinden başlanır, Merve tepesinden başlanırsa birinci şavt geçersiz sayılır. Zira Resûl-i Ekrem (asm), Safa tepesine doğru yürürken Bakara suresinin 158. ayetini okuyup burada önce Safa’nın zikredildiğine işaretle, “Allah’ın başladığı yerden başlıyoruz.” demiştir. (Müslim, Hac 147)

Hanefîler’in dışındaki üç mezhebe göre sa‘y yedi şavttan, Hanefî mezhebine göre dört şavttan eksik olursa geçersiz sayılır.

Ayrıca Hanefî mezhebinde sa‘yin dört şavta tamamlanmaması veya yeniden yapılmaması halinde ceza kurbanı gerekeceğine hükmedilmiştir.

Diğer taraftan, Hanefî ve Maliki mezheplerine göre yürümeye gücü yetenlerin yürüyerek sa‘y yapması vacip olup bu durumdaki kimse başkası tarafından taşınarak veya binek üzerinde sa‘y yaparsa ceza kurbanı kesmekle yükümlü olur.

Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre ise, yürüyerek sa‘y yapmak sünnet olup yürümeden sa‘y yapan kimseye ceza gerekmez. (bk. TDV İslam Ansiklopedisi, Hac, Safa ve Merve, Sa’y md.)

İlave bilgi için tıklayınız:

SA'Y.
Safa ve merve arasında 7 kere gidip gelmenin hikmeti nedir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun