Kur'an'da geçen salat, hınzır, hars gibi kelimeler yanlış mı çevriliyor?

Tarih: 09.06.2014 - 11:08 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Duyduğum kadarı ile Kuran tercümeleri aslına uygun yapılmıyormuş? Bunu iddia eden Münafık Pavlus, İbn Sebe niyetli bu sapık adamlara göre, Kuran mealleri ayetlerin kelime anlamları Kuran’ın indiği devirdeki gerçek anlamları yerine sonradan kazanılan anlamları çevriliyormuş?

- Birkaç örnek: Salat, namaz değilmiş, kadınlar erkeklerin tarlasıdır ayeti yanlışmış. Şöyle ki hars kelimesinin asıl anlamı kültür yani tarla değil imiş! Başka kadınların dövülmesiyle ilgili ayet yanlış o ayetteki dövmek anlamındaki darb kelimesinin asıl anlamı uzaklaştırmak yanından savmakmış! Domuz eti de helalmiş hınzır domuz değil bozuk etiymiş! Daha bu örnekler uzar gider sizce bunların gerçeklik payı nedir?

- Kuran-ı kerim ayetlerindeki kelimelerin birden çok anlamı var malum, bunlardan hangisi doğru hangisi gerçek? Kuran’ın indiği devirde sahabe devrinde Kuran-ı kerim ayetlerinin anlamları bugünkülerle aynı mı?

-Birde bunlara göre, özellikle Kuran-ı kerimin yanlış anlaşılması Emeviler zamanında başlamış? Sahabe devrine ait hiç belge yok mu bunların hatasını kanıtlayacak? Kuran-ı kerimden başka sahabe dönemine cahiliye dönemine ait Arapça tarihi belge yazıt şiirler o zamanlar Araplarda şiir çok yaygındı, hiç belge yok mu bunu kanıtlayacak. Eğer öyle belgeler varsa o belgelerdeki kelimelerin anlamları dil özellikleri vs şimdiki Arapçayla aynı mı?

- Bana detaylı bir cevap yazar mısınız, özellikle verdiğim örneklerle ilgili olanlar için? İnsanı az çok ister istemez şüpheye düşürüyorlar. Sizden çok doyurucu sevap istiyorum. 

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Sorudaki iddiaların hepsi, birer hezeyan-ı küfri, birer palavradan ibarettir. Şöyle ki:

a) Bugün az bir mürekkep yalamış dost ve düşmanın ittifakıyla bilinmektedir ki, Kur’an’ın ilk muhatapları olanlar, Arap kökenli ve Arapça’yı çok iyi bilen insanlardı.

b) Kur’an’ın özellikle Arap dili kurallarının bir tezahürü olan bedi, beyan ve maani ilimlerinin ortak adı olan belagat açısından Araplara meydan okuması ve bu meydan okumanın sonunda pek çok şair ve belagat ilminin zirve otoritelerinin imana gelmesi, Kur’an ilk muhatabı olan sahabelerin Arapça’yı çok iyi bildiklerinin göstergesidir.

c) Başta Abdulkahir Cürcani, Sekkaki, Zemahşeri, Bakıllani, Nazzam, Cahız gibi yüzlerce Arap dil uzmanlarının “Kur’an’ın en büyük mucizesinin, onun Arap dili belagatı ve edebiyatına dayalı harika ifadeleri olduğunu” söylemeleri, Kur’an’ın kullandığı Arapça’nın, ilk muhatap olan Arapların anladığı dilin aynısı olduğunun açık delildir.

d) Başta Hz. Peygamber (asm) olmak üzere, bütün sahabenin ve daha sonra gelen milyonlarca İslam aliminin soruda yer alan “salat”tan maksadın namaz; "hınzır"dan maksadın domuz; "darb"dan maksadın vurmak olduğunu anlamışlardır.

- Peygamber Efendimiz (asm)'in günde beş defa namazı kılarak, hayatı boyunca salat kelimesini kullanarak namaza niyet ettiği, namazı tavsiye ederken “salat” kelimesini kullandığı güneş gibi açık bir gerçektir. Sahabe de aynı şekilde anlamış ve on beş asır boyunca bütün İslam ümmeti bunu böyle kabul etmiştir. Salat kelimesinin sözlük anlamı itibariyle dua manasına gelmesi, onun bilinen namaz kılmanın adı olduğuna engel değildir. Çünkü namaz aynı zamanda bir yalvarış bir duadır.

Kur’an’da değişik ayetlerde salat / namazla alakalı olarak: “rüku, secde, Kur’an okumak” gibi unsurlardan bahsedilmesi, salatın terim olarak bilinen bir dua değil, adabına uygun kılınması gereken bir ibadet olduğunun açık göstergesidir.

- Başta Hz. Peygamber (asm) olmak üzere, bütün İslam alimleri “hinzir / hınzır” kelimesini bildiğimiz domuz olarak anladıklarını gösteren yüzlerce tefsir, fıkıh, hadis gibi İslam kaynakları ortada iken, bunu “bozuk et” olarak anlamak, ilmi değildir, ancak inkardan ve inattan kaynaklanabilir.

- Bugün Arap İslam âleminde Arap denilen milyonlarca insan vardır. Bunlar “domuz”a ne diyorlar? Eğer “hınzır” bozuk et ise, o zaman  domuzun Arapça’da hiçbir karşılığı yok mu? Oysa bugünkü bütün Araplar “domuz”a “hinzir / hınzır” diyorlar. Bunu inkâr etmek, dünya-âleme maskara olmaktan zevk alma duygusuyla ancak izah edilebilir.

- Hars kelimesinin sözlük anlamı “bir şey ekmek / bir tohum, bir çekirdeği toprağa ekmek” manasına gelir.

“Ektiğiniz tohuma baksanıza! Siz mi onu yetiştiriyorsunuz biz mi?” (Vakıa, 56/63-64)

mealindeki ayette “hars” kelimesi, “toprağa tohum ekmek” manasında kullanılmıştır.

Bu kelimeyi öyle zannediyoruz ki, ilk defa Türkçe’de “kültür” anlamında kullanan Ziya Gökalp’tır. Kültür, insanların sosyolojik toprağına ekilen bir hayat felsefesi olduğundan hareketle HARS kelimesiyle ifade etmiştir. Bir anlamda Batı dillerinde yer alan “kültür / kalçır” kelimesi yerine bizim kültürümüzün parçası olan Arapça kökenli hars sözcüğünü kullanmayı tercih etmiştir.

En az on üç asır sonra mecaz bir manayla kullanılan hars’ı bir Kur’an terminolojisi olarak kültür manasına geldiğini söylemek gerçekten -cehaletin yanında ahmaklık kokan- akla ziyan bir açıklamadır.

“Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tövbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. Kadınlarınız sizin için bir tarladır (nesil almak için tohum ektiğiniz yerdir). Tarlanıza (tarla olmaya uygun olan yere) nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Yâ Muhammed!) müminleri müjdele!” (Bakara, 2/222-223)

mealindeki ayette geçen ilgili ifadeden “kültür” kavramını çıkarmak için hakikaten akıldan yoksun olmak gerekir...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun