Kıssalarda geçen Samiri, Samarya antik kentinden mi?

Tarih: 24.08.2023 - 20:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hz. Musa kıssalarında geçen es-Samiri çoğu alim tarafından Samaria'dan gelen, orda yaşayan olarak çevrilmiş. Biyografisinde de çoğu alimin onun Samarya antik kentinden olduğu düşündüğü geçiyor.
- Ama sorun şu ki bu şehir M.Ö.800-900’lerde oluşmuş. Hz. Musa ise çok daha önce M.Ö 1400-1500’lerde yaşamış. Bu durumda nasıl tanışmaları mümkün olabilir?
- Alimler bunu nasıl açıklıyor?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, Kuran Allah kelamıdır, evren de Allah’ın mülküdür. Bu nedenle evrenin gelmişi ve geçmişi hakkında doğru bilgiyi elbette onu yaratan ve idare eden bilir. Başkasının bilgileri buna aykırı olunca, elbette evrenin sahibinin verdiği bilgi esas olmalıdır.

Ayrıca, bazı oryantalist araştırmacılar, bilgi ve belgeleri bilerek-bilmeyerek değiştirmekte, böylece Kuran ve hadis hakkında şüphe uyandırmaya çalışmaktalar.

Örneğin, Kuran’da adı geçen Samiri isimli kişiyle, tarihte Samiriler olarak bilinen milleti bir gösterip, bu şekilde bir şüphe uyandırmaya çalışanlar olabiliyor.

Tevrat merkezli bir din anlayışını benimseyen Samiriler, benzer inanç esaslarına ve dinî ritüellere sahiptir ve Milatta önce IV. yüzyıldan beri Yahudilerden ayrı bir dinî gelenek olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. (Shomron Sassoni – Osher Sassoni, The Samaritan-Israelites and their Religion, Holon/Israel 2004, s. 2)

Kuran’da Samiri

Samiri adı, Kuran-ı Kerîm’de Hz. Musa’nın önderliğinde İsrailoğullarının Mısır’dan çıkışından sonra yaşanan olaylar anlatılırken Tâhâ suresinde birkaç yerde geçmektedir. Allah’ın, Mûsâ’ya kavminin Samiri tarafından saptırıldığını haber vermesi üzerine (bk. Taha, 20/85) Hz. Musa, halkının yanına gelerek verdikleri sözden neden dönüp altın buzağıyı ilah edindiklerini sormuş, onlar da bu işin sorumlusu olarak Samiri’yi göstermiştir. (bk. Taha, 20/87-88)

İlgili ayetlerde, Hz. Musa Tur’a Allah ile konuşmaya gittiğinde (bk. Araf, 7/142-143) Samiri’nin, İsrailoğullarını, Mısırlılardan almış oldukları ziynet eşyalarından buzağı şeklinde bir put yapmaya ve buna tapınmaya ikna ettiği belirtilmektedir. Ayrıca Hz. Musa’nın Samiri’ye amacının ne olduğunu sorduğu (bk. Taha 20/95), Samiri’nin de şu cevabı verdiği bildirilmektedir:

“Ben onların görmediklerini gördüm, bu yüzden elçinin (Musa) öğretilerinden bir tutam alıp fırlattım. Nefsim beni böyle yapmaya sevk etti.” (Taha 20/96)

Bunun üzerine Hz. Musa Samiri’ye, “Defol git!, artık hayatın boyunca ‘Bana dokunmayın!’ diyeceksin; ayrıca seni kaçıp kurtulamayacağın bir ceza günü beklemektedir.” (Taha, 20/97) diyerek bedduada bulunmuştur.

Samiri kimdir?

Zemahşeri, Samiri’nin adını Musa b. Zafer olarak kaydetmektedir. (el-Keşşâf, II, 549)

Fahreddin er-Râzî, İbn Abbas’tan onun Kirmanlı olduğu rivayetini aktarır. İbn Abbas’tan Zeccac ve Ata’nın rivayet ettiği diğer bir anlayışa göre Samirî, Hz. Musa’nın komşusu bir Kıptî olup ona iman etmiş ve kendisiyle birlikte Mısır’dan çıkmıştı. Âlimlerin çoğu onun Samira kabilesinden ve İsrailoğullarının ileri gelenlerinden olduğu görüşündedir. (Mefâtîḥu’l-ġayb, XXII, 87)

Şeceresi hakkında aynı bilgiyi veren Taberi’ye göre Samiri, İsrailoğulları ile denizi geçtikten sonra münafık olan bir Allah düşmanıdır. (Câmiʿu’l-beyân, IX, 206)

Zemahşerî ayrıca Samiri’nin aslen ineğe tapan bir topluluktan geldiğini ve bir münafık olduğunu söylemektedir. (el-Keşşâf, II, 549)

Bu bilgiler ışığında Rippin’in, “Samiri’nin Yahudi ve Hristiyan gelenekleri tarafından bilindiği şekliyle Samirîler’den olduğu konusunda İslam geleneğinin hiçbir şüphesi yoktur.” şeklindeki yargısının (EI2 [İng.], VIII, 1046) onun mensubiyeti hakkındaki gerçeği tam yansıtmadığı görülmektedir.

Tevrat’ta Samiri ismi var mı?

Taha suresindeki kıssanın bir benzeri Tevrat’ta Samiri ismi geçmeden yer almaktadır. (Çıkış, 32)

Her iki kıssada İsrailoğullarının Hz. Musa’nın yokluğunda ziynet eşyalarından yapılan buzağı şeklindeki bir ilaha tapmaya başladığı aktarılmaktadır.

Ancak Kuran ile Tevrat arasında iki temel farklılık mevcuttur.

Öncelikle Kuran’da buzağının ses çıkarma (ḫuvâr) özelliğinden bahsedilirken Tevrat kıssasında böyle bir özellik söz konusu edilmemektedir.

İkinci olarak Kur’an’daki kıssada buzağı heykelinin Sâmirî tarafından yapıldığı belirtilirken Tevrat’a göre heykeli -haşa- Hz. Musa’nın kardeşi Harun yapmıştır. Kuran’a göre Harun altın buzağının yapımında rol almadığı gibi, bunun bir imtihan olduğunu belirterek İsrailoğullarının ona tapmasına engel olmaya çalışmıştır. (Tâhâ 20/90-94)

Tevrat gibi aslı kutsal olan bir kitapta, bir peygamber olan Hz. Harun’a böyle bir iftiranın olması, ona insan elinin bulaştığının en açık delillerinden biri olduğu görülüyor.

Batılı araştırmacılar nerde hata ediyor?

Batılı araştırmacılar, Tevrat’ın aslı gibi Kuran’ın da ilahi kaynaktan geldiği gerçeğini göz ardı ediyor. Hatta, ilgili kıssanın Kuran ve Tevrat’ta yer alan anlatımı arasındaki benzerliklerden yola çıkmış ve Kuran’ın bu kıssayı Yahudi geleneğinden aktardığını ileri sürmüştür.

Bazıları daha da ileri giderek, Hz. Peygamber’in (asm) bu kıssayı güya Yahudilerden öğrenip ilgi çekici hale getirerek Kuran’a eklediğini iddia etmiştir. (Abraham Geiger, Judaism and Islam, s. 130)

Geiger, iki kıssa arasındaki temel ayrılığı oluşturan buzağının Samiri tarafından yapılmasını ve ses çıkarması olayını "Pirke Rabbi Eliezer" isimli bir Midraş kitabında yer alan rivayetlere dayandırmaktadır.

Ancak Emevî hanedanı hakkında bilgiler içeren bu tamamlanmamış eserin IX. yüzyıl başında Filistin’de yazılmış olduğu bilinmektedir. (Strack, s. 226)

Nitekim Jeffery de Kuran’daki Samiri kıssasının Pirke Rabbi Eliezer’e dayanmasının çok uzak bir ihtimal olduğunu belirtmektedir. (The Foreign Vocabulary, s. 158)

Rippin de bu hikâyeleri içeren Yahudi kaynaklarının İslam’ın doğuşundan sonra ortaya çıkmış olduğuna dikkat çekmekte, dolayısıyla Kuran’ın anlatımının bu kıssaların en eski kaydını oluşturduğunu ifade etmektedir. (EI2 [İng.], VIII, 1046)

Demek ki, doğru ve kesin bilgi Allah’ın Son Kelamı olan Kuran’daki bilgidir.

Bibliyografya:

Taberî, Câmiʿu’l-beyân, IX, 206.
- Zemahşerî, el-Keşşâf, Beyrut 1403/1983, II, 549.
- Fahreddin er-Râzî, Mefâtîḥu’l-ġayb, Beyrut 1411/1990, XXII, 87.
- A. Geiger, Judaism and Islam (trc. F. M. Young), Madras 1898, s. 130.
- A. Jeffery, The Foreign Vocabulary of the Qur’ān, Baroda 1938, s. 158.
- H. L. Strack, Introduction to the Talmud and Midrash, Philadelphia 1959, s. 226.
- Moshe David Herr, “Pirke De-Rabbi Eliezer”, EJd., XIII, 559.
- B. Heller – [A. Rippin], “al-Sāmirī”, EI2 (İng.), VIII, 1046.
DİA, Samiri md. ve Samiriler md.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun