Şafi mezhebine göre dört ret'atlık namazların kısaltılması ile ilgli hükümler nelerdir?

 

İçindekiler

Gerekli şartları taşıyan seferî kimselerin öğle, ikindi ve yatsı namazı gibi dört rek'atlık farz namazları kısaltarak iki rek'at olarak kılmaları caizdir. Ama isterlerse kısaltma yapmaksızın tam olarak da kılabilirler. Bu hususta herhan­gi bir ihtilâf yoktur. Yalnız sefer mesafesi üç konak olursa, bu takdirde nama­zı kısaltmak daha faziletli olur.Normal olarak namazın kısaltılmasının söz konusu olacağı sefer mesa­fesi iki konaktır. Bu mesafedeki bir yolculuğa çıkan kişinin namazı kısaltması caiz olduğu gibi tam olarak kılması da caizdir. Fakat sefer mesafesi üç konak veya daha fazlaysa, namazı kısaltmak daha faziletli olur.Denizcilere gelince, onların sefer mesafesi bundan uzun olsa bir namaz­larını tam kılmaları daha faziletli olur.Yolcu bir kişi namazı vaktin sonuna erteler de sadece iki rek'at kılacak kadar bir zaman kalırsa, namazı kısaltarak kılması vacip olur. Tam olarak kıl­ması kesinlikle caiz olmaz. Çünkü bu durumda namazı vakti içinde tam ola­rak kılması mümkün iken vaktin sonuna ertelemiştir.

 

Hanefî mezhebine göre sefer halinde dört rek'atlı namazları kısaltmayıp tam kılmak tahrîmen mekruhtur. (Tahtâvî, Haşiye alâ Merakı 1-Felâh, s. 229.)

 

Namazı kısaltarak kılmanın meşruiyeti kitap, sünnet ve icmâ ile sabittir. Bu hususta Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle buyrulmaktadır: 'Yeryüzünde sefere çık­tığınız vakit kâfirlerin size saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanız­dan ötürü size bir günah yoktur." (Nisa 4/101.)

 

Korku halinde namazı kısaltarak kılmanın caiz olduğu bu âyet-i kerîme­den anlaşılmaktadır. Güven ortamında namazların kısaltılarak kılınabileceği­ne her ne kadar bu âyette bir dayanak görülmemekteyse de bazı sahih hadis­ler ve icmâ, seferî kimselerin güven ortamında da namazlarını kısaltarak kıla­bileceklerine delâlet etmektedirler. Nitekim ashaptan Ya'lâ b. Ümeyye şöyle demiştir:

"Hz. Ömer'e, 'Bize ne oluyor ki namazı kısaltıyoruz? Oysa biz güvenlik ortamındayız' dedim. Hz. Ömer bana cevaben dedi ki: Ben bu meseleyi Re-sûlullah'a (s.a.v) sorduğumda bana şöyle buyurdu:

'Bu Allah'ın size verdiği bir sadakadır. Onun sadakasını kabul edin. '" (Müslim, Müsâfirîn, 4; Ahmed, el-Müsned, 1/25.)

 

"Abdullah b. Ömer (r.a) der ki: Resûlullah (s.a.v) ile beraber bulundum. Seferde iki rek'attan fazla kılmazdı. Ebû Bekir, Ömer ve Osman da böyleydi-ler. Sevgili Peygamberimiz hicretten sonra Mekke'de dört rek'atlı bir namazı kıldırmış, ikinci rek'attan sonra selâm verip cemaate dönerek oradaki Mekke-liler'e şöyle demiştir: 'Namazınızı tamamlayın, biz seferiyiz.'" (Mâlik, el-Muvatta'. Hac, 202; Sefer, 19.)

 

Bütün bu delillerin yanı sıra sefer halinde dört rek'atlı namazları kısalta­rak kılmanın meşruiyeti hususunda bütün müslümanlar icmâ etmişlerdir.

 

Namazı kısaltmanın şartları

Namazı kısaltmanın sahih olabilmesi için gereken şartlar şunlardır:

1.  Yolculuk mesafesi 16 fersah olmalıdır. 1 fersah 3 mil eder. 1 mil de 6000 zirâdır. Bu da yaklaşık 90 km.dir.

2. Yolculuğa çıkan kişi, namazı kısaltarak kılabilmesi için sefere niyet et­miş olmalıdır. Ancak sefer niyetinin geçerli olabilmesi için iki şartın gerçekleş­mesi gerekir:

a)  Yolcu, gideceği mesafenin tamamını katetmeye ilk çıkış anında niyet etmiş olmalıdır. Nereye gideceğini bilmeyen, seferinin hangi tarafa olacağına karar vermeden yola çıkan bir kişi, dünyanın tamamını dolaşsa bile, sefer? sa­yılmak için gerekli olan mesafeyi katetmeye niyet etmiş olmadığından nama­zı kısaltarak kılması caiz olmaz. Aynı şekilde seferîlik mesafesini katetmeye niyet ettiği halde, yolculuğu kesip ikamete niyet eden kişi de artık namazı kı-saltamaz.

 

Hanefî mezhebine göre seferî kişinin bilfiil ikamete başlamadıkça salt ika­mete niyet etmekle namazı tam olarak kılması gerekmez. Meselâ Ankara'dan Şanlıurfa'ya giden bir kişi yoldayken Şanlıurfa'da on beş günden fazla kalma­ya niyet ederse namazı kısaltarak kılar; Şanlıurfa 'ya vardıktan sonra ise tam o/arak kılar.

 

b) Yolcu, karar vermede bağımsız olmalıdır. Başkasına tâbi olarak yolcu­luğa çıkan kişinin, bağlı olduğu şahsın yolculuğu kesmeye niyet etmemesi ha­linde kendisinin kesmeye niyet etmesi geçerli olmaz. Meselâ kadın kocasıyla, asker komutanıyla, hizmetçi efendisiyle birlikte yolculuk yaparken bu hükme tâbi olur. Ast, üstüne bağlı olmaktan kurtulduğunda seferden dönmeye niyet ederse, dönüş yolunda iki konaklık mesafeyi, yaklaşık 89 km.yi katetmeden namazı kısaltamaz.Yolculuğa niyet eden kişinin ergen olması şart değildir. Bir çocuk, nama­zı kısaltmaya ruhsat veren bir mesafeyi katetmeye niyet ederse namazı kısal­tarak kılar.

 

Hanefi mezhebine göre yolculuğa niyette ergenlik şarttır.

 

3. Namazı kısaltarak kılmanın sahih olabilmesi için, yapılan yolculuk mu­bah amaçlı olmalıdır. Yol kesmek, adam vurmak ve hırsızlık yapmak gibi ha­ram amaçlı bir yolculuğa çıkan kişi namazı kısaltamaz. Kısaltarak kılarsa na­mazı geçerli olmaz. Yapılan yolculuk mubah amaçlı olur da yolculuk esnasında haram bir fiil işlenirse bu, namazın kısaltılarak kılınmasına engel teşkil et­mez.

 

Hanefî mezhebine göre namazı kısaltarak kılmanın sahih olması için yol­culuğun mubah amaçlı olması şart değildir.

 

4.  Yolcunun namazı kısaltarak kılabilmesi için, örfe göre seferi sayılabi­lecek bir mesafeye ulaşması gerekir. Buna göre yolculuğa çıkan kişi, içinde yaşamakta olduğu yerleşim birimine bağlı bina, bağ, bahçe ve mezarlık gibi yerleri geride bırakmadıkça namazlarını kısaltarak kılamaz.Liman kentlerinden birinde yaşayan bir kişi, yolculuğunu deniz ulaşım aracıyla yapacaksa, aracının hareket etmesi anından itibaren namazını kısal­tarak kılar. Araç eğer şehirdeki evlerin hizasından gitmekteyse, bu evleri ge­çip geride bırakmadıkça namazı kısaltarak kılması caiz olmaz.

 

5.  Namazı kısaltarak kılmanın sahih olabilmesi için, namazı kısaltarak kı­lan seferî kişinin, namazı tam olarak kıldırmakta olan mukim bir imama tâbi bulunmaması şarttır. Mukim bir imamın arkasında bulunan seferî kişinin na­mazı tam olarak kılması gerekir. Vakit içinde de olsa vakit dışında da olsa hü­küm aynıdır.Yolcu, namazın tamamını veya bir kısmını mukim bir imama tâbi olarak kılarsa, son teşehhüdde imama tâbi olsa bile namazını tam olarak kılması ge­rekir.

 

Hanefî mezhebine göre yolcunun ancak vakit içinde mukim imama uyma­sı caizdir. Bu durumda da namazını tam olarak kılması gerekir. Vakit çıktıktan sonra mukim imama tâbi olması caiz değildir. Çünkü vakit çıktıktan sonra iki rek'atlık farz, yükselerek dört rek'ata çıkmaz. Yolcunun -şayet kılmamışsa-vakit çıktıktan sonra namazı iki rek'at olarak zimmetine girmiş olur. Bu takdir­de mukim bir imama tâbi olursa namazı bâtıl olur. Zira bu durumda birinci otu­ruş yolcu için farz; mukim imam için ise vaciptir. Gerek vakit içinde gerekse vakit dışında imamın durumu muktedînin durumundan üstte olmalıdır. Mukim kimsenin seferî birine tâbi olması, hem vakit içinde hem de vakit dışında sa­hihtir. Bu durumda mukim, imamın selâm vermesinden sonra kalkıp yalnız başına iki rek'at daha kılarak namazını dört rek'ata tamamlar.

 

6.Namazı kısaltarak kılmanın sahih olabilmesi için her namazın evvelin­de kısaltmaya niyet etmek şarttır.

 

7. Seferîlik hali namazın başından sonuna kadar devam etmelidir. Gemi ile yolculuk etmekte olan seferî bir kişi, namazı kısaltarak kılmaktayken gemi­si onun ikamet mahalline varır veya oradan geçerse yahut kendisi ikamete ni­yet edip etmediğinden ya da vardığı yerin kendi beldesi olup olmadığından şüpheye düşerse namazını tam olarak kılar. Çünkü bu sayılan durumlarda namazı kısaltma ruhsatı ortadan kalkmış ya da kalkıp kalkmadığı hususunda şüphe meydana gelmiştir.

 

Namazı kısaltmaya engel olan ikamet niyeti

Yolculuk halindeki bir kişinin ikamete niyet etmesi, namazları kısaltarak kılmasına engel teşkil eder.Yolcu, vardığı beldede giriş ve çıkış günleri hariç, dört tam gün ikamete niyet ederse artık namazlarını tam olarak kılar, kısaltması caiz olmaz. Bundan az bir süre için ikamete niyet eder veya hiçbir niyette bulunmazsa, bilfiil dört gün ikamet etse dahi namazı kısaltarak kılabilir. Bu, yolcunun ikamet mahal­linde kalmaya ihtiyacının bulunmaması halinde söz konusu olan bir hüküm­dür. Ama ikamet mahallinde kalmaya ihtiyacı varsa ve oradaki işinin dört gün­den önce tamamlanamayacağını kesinlikle biliyorsa, orada niyet etmeksizin de olsa kalıp beklemesiyle seferîlik hükmü sona erer. Oraya ulaşınca ikame­te niyet etmese de mukim sayılır. Orada dört tam gün kalacağını kesin olarak bilmez de işi uzarsa, on sekiz gün süreyle namazlarını kısaltarak kılar.

 

Hanefî mezhebine göre peş peşe tam on beş gün ikamete niyet eden ki­şinin, namazını kısaltması caiz olmaz. Ama bu süreden bir saat bile olsa da­ha az müddetle ikamete niyet eden kişi mukim sayılmaz. Seferî olduğundan ötürü dört rek'atlık farz namazlarını kısaltarak kılması gerekir. Sefer mesafe­si kadar bir yere gitmeye niyet eden kişi, bu yolculuğunu tamamlamadan dö­nerse, sırf dönüşe niyet etmekle namazlarını tam olarak kılması gerekir.

 

Sefere çıkılırken, namazı kısaltmaya başlamanın mubah olduğu yere geri dönülmesi esnasında artık namazlar kısaltılamaz, tam olarak kılınmaları gere­kir. Bu yer, seferî kişinin vatanı olsa da olmasa da aynı hüküm söz konusudur.Vatan, kişinin yaz kış sürekli olarak ikamet ettiği yerdir. Seferdeki bir kişi, ihtiyaçtan dolayı olsun olmasın vatanına geri döndüğünde, ikamete niyet etse de etmese de seferîlik hali sona erer. Geri dönüş esnasında vatanına ulaşın­caya kadar namazlarını kısaltarak kılar.Geri dönüşü vatanından başka bir beldeye ise ve bu dönüşü de bir ihti­yaca dayanmıyorsa, menzile varmadan sefer hükmünü kesecek miktardaki bir ikamete niyet etmedikçe seferîliği ortadan kalkmaz. Ancak bu niyeti yapar­ken sakin olup yürüyüş halinde olmamalı, başkasının sevk ve idaresinde ol­mayıp kendi başına karar verme yetkisine sahip olmalıdır. Bu niyeti yaptıktan sonra sırf menzile varmakla seferîliği sona erer. Mezkur ikamete niyet etme­yince seferîliği sona ermez. Ancak şu iki durum bu hükmün dışındadır:

1.  Bilfiil mezkûr ikamette bulunmak.

2.  Bahsedilen menzile vardıktan sonra orada ikamete niyet etmek.

Kendi vatanından başka yere dönen kişinin dönüşü bir ihtiyaca dayan-maktaysa ve orada kişinin dört günden önce tamamlanmayacağını kesin ola­rak biliyorsa, ikamete niyet etmese bile sırf oraya varıp yerleşmekle seferîliği sona erer. Ama işinin dört günde tamamlanacağını bilirse seferîliği sona er­mez ve o beldede bulunduğu süre zarfında namazlarını kısaltarak kılar.Bu anlattıklarımız, seferî kişinin bütün zaman boyunca işinin tamamlana­cağı beklentisi içinde olmamasıyla ilgilidir. Fakat bütün zaman boyunca işinin tamamlanacağı beklentisi içinde olursa seferîliği sona ermez ve tam on sekiz gün müddetle namazlarını kısaltarak kılabilir. Dönmeye niyet etmek de vata­na dönmek gibidir. Ancak bu niyeti yaparken yürüyüş halinde değil, sükûnet halinde bulunmak gerekir.Seferî kişinin kendi vatanından başka bir yere dönmeye niyet edişine ge­lince bu dönüş, eğer bir ihtiyaca dayanıyorsa seferîliği sona ermez. Dönüp dönmemekte tereddüt etmek de dönmek gibidir.

 

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 50.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun