PEYGAMBERİMİZİN, EV HALKINI MEKKE`DEN GETİRTMESİ
Medine'ye hicret eden Peygamberimiz (s.a.v.), hanımı Hz. Sevde, kızları Ümmü Gülsüm, Fâtıma ve Zeynep ile nişanlısı Hz. Aişe'yi Mekke'de bırakmak zorunda kalmıştı.
Mescid-i Nebevî inşâ edilip bittiğinde Hâne-i Saâdet yapılınca, onları getirmek üzere Zeyd bin Hârise ile Ebû Rafi' Hazretlerini Mekke'ye gönderdi.
Bu iki sahabî Mekke'ye giderek adı zikredilenleri alıp Medine'ye getirdiler. Sadece, Hz. Zeyneb'i henüz Müslüman olmayan kocası müsâade etmediğinden getiremediler. Fakat, bir müddet sonra o da Medine'ye hicret etmiştir. Kocası da daha sonra Müslüman olmuştur.
Medine'ye gelenlerden Peygamberimiz (s.a.v.)'in ev halkı kendi odalarına, Hz. Âişe ise babasının evine indi.1
Hz. Âişe`nin Düğünü
Resûl-i Ekrem, Hz. Âişe ile Mekke'de nikâhlanmıştı. Fakat düğün tehir edilmişti. Medine'ye gelinince hicretin birinci yılı Şevvâl ayında düğünleri yapıldı.2 Peygamber Efendimiz o sırada 55 yaşında idi.
Cahiliyye Devrinde iki bayram arasında nikâh kıyma uğursuz sayılırdı. Resûl-ü Ekrem Efendimiz Şevvâl ayında Hz. Âişe ile evlenmekle bu yersiz itikadı ortadan kaldırdı. Efendimizin bu hareketi üzerine aynı ayda başka nikâhlar da kıyıldı. Şu da var ki, Peygamber Efendimizin "İki bayram arasında nikâh kıyılmaz." hâdisleri halk arasında yanlış anlaşılmıştır. Bundan kasıt şudur:
Bayram Cuma gününe rastgelirse, Bayram namazı ile Cuma namazı arasında nikâh kıymak münasib olmaz. Çünkü, Bayram gününün telâşesi pek fazladır. Nikâhı bu telâşelerle birlikte Bayram namazı ile Cuma namazı arasındaki kısa zamana sıkıştırmak pek uygun olmaz. Ancak, bunu yaptığı takdirde, şahıs herhangi bir haram da işlemiş sayılmaz.
Hz. Âişe'nin Resûl-i Ekrem yanında diğer hanımlarından farklı bir yeri vardı.
Amr bin Âs bir gün, "Yâ Resûlallah, halkın sana en sevgili olanı kimdir?" diye sordu. Resûl-i Ekrem, "Âişe" diye cevap verdi. "Ya erkeklerden, yâ Resûlallah?" diye sorusunu tekrarlayınca da Efendimiz, "Âişe'nin babası."3 buyurdular.
Hz. Âişe, ince bir kavrayış melekesine ve kuvvetli bir zekâya sahipti. Kısa zamanda Hz. Resûlullahtan birçok hadis ezberledi, bir çok İslâmi hüküm öğrendi. Bununla Ashâb-ı Güzîn arasında mümtaz bir mevkie yükseldi. Rivâyet ettiği hadis sayısı 2.210'dur. Bir çok sahabî, Peygamberimiz (s.a.v.)'in çeşitli meseleler hakkındaki tatbikatını ve İslâmi hükümleri ondan sorarak öğreniyorlardı.
Resûl-i Ekrem Efendimiz, "Dininizin yarısını bu humeyrâ kadından [Hz. Âişe] öğreniniz." buyurmasıyla, Hz. Âişe'nin ilmî ehliyetini tebâruz ettirmiştir.
Ebû Musâ el-Eşârî'nin şu itirafı da aynı noktaya parmak basmaktadır:
"Biz Resûlullahın Ashâbı, bir hadis-i şerifi anlamakta güçlük çektiğimiz zaman Âişe'den sorardık. Zirâ, hadis ilminin kendisinde mevcut olduğunu görürdük."4
Hz. Âişe Vâlidemizin fıkıh ilmindeki derinliği İslâm hukukuna büyük faydalar sağlamıştır. Kadınlarla ilgili birçok meselenin kaynağını o teşkil etmiştir. Günümüz Müslüman kadınının hedefi, Hz. Âişe'ye her haliyle benzemeye çalışmak olmalıdır.
Dipnotlar:
1. Tabakât, 8/62
2. A.g.e., 8/58
3. A.g.e., s.67
4. A.g.e., s.67.
BENZER SORULAR
- HER TARAFA SERİYYELER GÖNDERİLMESİ
- PEYGAMBER EFENDİMİZİN MEDİNE`YE GELİŞİ
- MESCİDİ NEBEVÎ`NİN İNŞÂSI
- MEDİNE`YE HİCRETİN BAŞLAMASI
- HİCRETİN BİRİNCİ SENESİNİN MÜHİM BAZI HÂDİSELERİ
- MEDİNE`YE GİRİŞ
- MUHACİRLERLE ENSÂR ARASINDA KARDEŞLİK KURULMASI
- SERİYYE ve GAZÂLAR
- PEYGAMBER EFENDİMİZE HİCRET İZNİNİN VERİLMESİ
- MEDİNE ve AHALİSİ