HİCRETİN BİRİNCİ SENESİNİN MÜHİM BAZI HÂDİSELERİ

Ashabdan Es'ad bin Zürâre ile Gülsüm bin Hidm'in Vefâtı

Gülsüm bin Hidm, Ensârın ileri gelenlerindendi. Oldukça yaşlanmıştı. Mescid-i Nebevî yapıldığı sırada Kuba'da vefât etti. (İbn Abdilber, İstiab)

Hz. Gülsüm bin Hidm, Hicretten önce Müslüman olmuştu. Resûl-i Kibriyâ Efendimizi Hicret esnâsında Kubâ'da evinde misafir etme şerefine ermişti. Peygamberimiz (s.a.v.) on dört gün kadar evinde kalmıştı.

Es'ad bin Zürâre Hazretleri, Akabe Bîatında Resûl-i Ekrem Efendimizle görüşen altı zattan biri idi. Son Akabe Bîatında Ensarı temsilen seçilen dokuz temsilcinin arasında o da yer alıyordu.

Es'ad Hazretleri de Gülsüm bin Hidm'in vefatından kısa zaman sonra vefat etti. Resûl-i Ekrem Efendimiz vefâtı esnasında yanında bulunuyordu. Onu yıkadı. Kefenledi ve cenaze namazını kıldı. Sonra da onu Medine kabristânı olan Bakî'ye defnetti. Bakî Kabristanına Ensardan ilk defnedilen zat, Es'ad bin Zürâre Hazretleridir. (Tabakat, III/612)

Abdullah bin Zübeyr'in Dünyaya Gelişi

Hicretin birinci yılının muhacir Müslümanları sevindiren bir başka hâdisesi, Hz. Zübeyr bin Avvam'ın Abdullah adında bir çocuğunun dünyaya gelişidir. Hz. Abdullah, Medine'de Muhacir Müslüman âileleri içinde doğan ilk çocuktur. Annesi Hz. Ebû Bekir'in kızı Hz. Esmâ, Kubâ köyünde onu dünyaya getirmiştir.

Abdullah'ın doğumu muhacir Müslümanları son derece sevindirdi. Zira Yahudiler onlara, "Biz, sizi sihirledik. Bundan böyle sizden erkek çocuk dünyaya gelmeyecektir." diyorlardı. Muhacirler de bundan fazlasıyla üzüntü duyuyorlardı.

Abdullah'ın dünyaya geldiğini duyar duymaz, Yahudilerin bu sözlerini yalanladığından dolayı, tekbirler getirerek sevinçlerini izhar ettiler. Ona Abdullah ismini bizzat Peygamber Efendimiz verdi.

Ebvâ Gazâsı * 

Hicretin birinci senesinin son ayı. Resûl-i Ekrem Efendimiz, ilk defa muhacirlerden altmış kişilik bir kuvvetle, yerine Sa'd bin Ubâde'yi vekil bırakarak Medine'den yola çıktı.

Efendimizin bu gazâya* çıkış maksadı, etrafa saldırıp halkı rahatsız eden Kureyş müşrikleriyle karşılaşıp onlara göz dağı vermek, aynı zamanda Demre bin Bekiroğullarıyla anlaşma yapmak isteği idi.

Resûl-i Ekremin beyaz sancağını Hz. Hamza taşıyordu. Peygamber Efendimiz bu gazâda müşriklerle karşılaşmadı. Ancak, yola çıkışının ikinci maksadı olan Demre bin Bekiroğullarıyla anlaşmayı gerçekleştirdi. Benî Demre reisi ile yapılan yazılı anlaşmaya göre: Ne Peygamberimiz (s.a.v.) onlarla, ne de onlar Peygamberimiz (s.a.v.) ile herhangi bir çarpışmaya girmeyeceklerdi.

Birisi diğerinin düşmanına gizlice de olsa yardım etmeyecekti.

İslâma karşı çıkmadıkları müddetçe Resûlullah'tan yardım görecekler, Peygamberimiz (s.a.v.) de onları düşmanına karşı yardıma dâvet ettiğinde icabet edeceklerdi.

Peygamber Efendimiz on beş gece sonra Medine'ye döndü.

Civar kabilelerle yapılan bu dostluk anlaşmalarının büyük faydaları olmuştur. Bilhassa, Mekkelilerin Şâm ticâret yolu üzerindeki kabilelerle yapılmış olması, Kureyş'i iktisaden çökertme plânının bir tatbikatı idi.

Görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz, Müslümanlara muâraza vaziyeti almamış, başka kabilelerle düşmana karşı muvakkaten de olsa bazı anlaşmalara girmiştir.

* Peygamber Efendimizin bizzat bulundukları askerî hareketlere gazve (gazâ) denir.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun