Eş: Hz. Hadice
Hz. Muhammed’in sermayesini işlettiği büyük tüccarların başında Hz. Hadice gelir. Hadice o kadar zengindir ki Mekke’den Yemen ve Şam’a kalkan ticaret kervanlarının yarısı tek başına ona ait malları taşımaktadır. Ve Hz. Hadice, “yetimlerin anası” olarak anılacak ölçüde iyilik yapmaya da açık bir insandır.
Hz. Muhammed’den, “Güvenilir” unvanıyla anılmaya başlanması Hz. Hadice’nin de dikkatini çeker ve o sıralarda kaldırmaya hazırlandığı bir kervanın yönetimini O’na teklif eder. Hz. Muhammed kabul eder. Yanında Hz. Hadice’nin gözü-kulağı olmak üzere köle Meysere de vardır. Hz. Muhammed’e ücret olarak genç bir erkek deve verilir. Sefer, son derece karlı geçer. Bundan sonra da arka arkaya Şam’a ve Yemen’e başka seferler düzenlenir. Bunlar üçyüz kişi ve binbeşyüz deveden oluşan dev kervanlardır. Mekke’de pek çok insan bu kervanların yöneticisi olabilmek için can atsa bile Hz. Muhammed’in halası Safiyye, yeğeninin başka insanların hizmetinde, ücret karşılığı çalışıyor oluşunu içine sindiremez ve tepkisini o kervanlardan birinin Mekke’den uğurlanışı sırasında gösterir. Ağlayarak, babasının ve Hz. Muhammed’in babası olan kardeşinin ruhlarına seslenir:
“Ey Abdülmuttalib, ey Abdullah” der, “mezarlarınızdan kalkıp, bakın da şu mübareğin halini görün!”
Hz. Muhammed de duygulanır. O da gözyaşını tutamaz. Kendisini uğurlamaya gelen akrabalarına sadece:
“Beni sakın unutmayın.” diyebilir. Bu da peygamberlik eğitiminin bir parçasıdır. Kibir gibi bir duygunun gelişmesi engellenmekte ve tevazu duygusunu içselleştirmesi sağlanmaktadır.
Son olarak, Hz. Hadice’nin Şam’a göndermek üzere çok büyük bir kervan hazırlamakta olduğu duyulur. Birçok Mekkeli bu kervanın yöneticiliğine talip olur. Fakat doğal çekingenliği ve mahcubiyeti Hz. Muhammed’in de kendiliğinden gidip iş istemesini engeller. Devreye amcası Ebu Talib girer. Hz. Muhammed’den O’nun adına Hz. Hadice ile konuşmak için onay alır ve Hadice’nin kapısını çalar. Hz. Hadice hiç itiraz etmez. Kervanı Şam’a Hz. Muhammed götürecektir. Fakat ücret belirsizdir ve Ebu Talib ikinci bir kez bunun için de devreye girer. Hz. Hadice ile bir daha görüşür. Normal ücretin iki katını ister. Hz. Hadice oralı bile olmaz:
“Sen bu ücreti düşmanım için bile istemiş olsaydın hiç itirazsız kabul ederdim. Oysa bize dost ve akraba biri için istiyorsun.” der. Hz. Hadice anlaşılmaz bir biçimde neşe ve sevinç doludur.
Bu kervanda birçok dikkat çekici olay yaşanır. Mal yüklü develerden ikisi yorulup geride kalmaya başlamıştır. Hz. Muhammed develeri bizzat tedavi eder. Ayaklarının altını ve kemiklerini elleriyle uzun uzun ovalar. Develer, kısa sürede iyileşir, dinçleşir. Mallar, Şam’a yakın önemli bir pazar olan Busra çarşısında, o güne kadar görülmemiş bir kârla satılır. O kadar ki kervanda Hz. Hadice’nin gözetmeni olarak bulunan Meysere bile:
“Ey Muhammed” der, “Hadice için 40 yıl ticaret yapsaydık yine de sayende elde ettiğimiz şu kazançtan daha fazlasını gerçekleştiremezdik!”
Meysere’nin kalbinde Hz. Muhammed’e karşı derin bir hayranlık ve sevgi oluşur. Ve Mekke’ye döndüklerinde bütün duygularını Hz. Hadice ile paylaşır. Fakat Hadice, Hz. Muhammed’e hayran olmaya dünden hazırdır zaten.
Hadice, 40 yaşındadır. Yani Hz. Muhammed’den 15 yaş daha büyük. İki evlilik geçirmiştir ve üç tane de çocuğu vardır. Medine’de ünvanı “Tahire” yani “temiz ve namuslu kadın”dır. Ve şimdi de Hz. Muhammed’e âşık olmuştur. En yakın arkadaşı Nefise bu hayırlı işin aracısı olur. Hz. Hadice önce ona açılır. Nefise:
“Merak etme sen ve bu işi bana bırak.” der. Sonra da soluğu Hz. Muhammed’in yanında alır. Bu işler için tam da biçilmiş kaftan olan Nefise, erkeklerin karşısında çekinmeden rahat konuşabilen bir kişiliğe sahiptir. Ve deyim yerindeyse Hz. Muhammed’e cepheden yüklenir:
“Ey Muhammed!” der, “Niçin evlenmiyorsun?” Hz. Muhammed, şaşırır, utanarak:
“Evlenecek kadar param yok!” diye cevap verir.
“Eğer seninle evlenmek isteyen zengin, güzel ve saygın bir aday bulursan?”
“Bu kim olabilir ki?”
“Hadice!”
“O’nun beni kabul etmesi olanaksız! Mekke’nin bütün zenginleri kendisini istiyor fakat o hiç birinin yüzüne bile bakmıyor.”
“Sen orasını bana bırak.” der Nefise ve hızla Hadice’nin yanına döner. Hadice sevincinden havaya uçacak gibi olur. İkinci görüşme Hz. Hadice ile Hz. Muhammed arasındadır. Hz. Muhammed’in mahcubiyetinden yüzü yerde, Hz. Hadice ise sevinç ve heyecan içindedir.
“Amcamın oğlu” der, “ bu insanların arasında en güvenilir, en erdemli, en dürüst ve en iyi huylu olduğun için seninle evlenmeyi arzu ettim. Amcam, Esed oğlu Amr’dan beni iste!” Hadice’nin babası Huveylid yıllar önce vefat etmiştir. Evet, o gün Hz. Muhammed’de Hadice’nin saydığı bütün nitelikler vardır ama ayrıca, Hadice’nin görüp de söyleyemediği başka şeyler de vardır.
25 yaşında olan Hz. Muhammed, alabildiğine yakışıklı bir erkektir. Kırmızı yanaklara, iri, siyah ve son derece de keskin gözlere sahiptir. Hem de Ülker takımyıldızının onbirini de seçip, sayacak kadar… Göz yuvarlakları geniş, kirpikleri ise uzundur. Teni beyaz fakat güneşten bronzlaşmıştır. Görenlerin inciye benzettiği parlak dişleri vardır. Alnı geniş, başı iri ve vücudunun diğer organları ile orantılıdır. Kaşları ise burnunun üst hizasında birbirine kavuşacak kadar yakın ve hilal şeklindedir. Burnu uzun ve kemerlidir. Yüzü nur gibi parlar. Saçları, sakalıyla beraber sık ve siyahtır. Ayrıca saçları, kıvırcık, düz arası, hafif dalgalıdır. Zaman zaman onları omuzlarına düşecek kadar uzatır. Karnı göğsüyle aynı hizadadır. Boyu ortadan biraz uzun, vücudu kaslı ve sıkıdır. Göğsü geniş, bacakları ince ve uzundur. Gövdesinde göğsünden göbeğine doğru inen ince bir çizgiden başka hiç kıl yoktur… El ayaları dolgun, ayakları ise muntazamdır. Sesi tatlı ve berraktır. Tane tane konuşur, öyle ki isteyen biri ağzından çıkan kelimeleri tek tek sayabilir. Yürüyüşü yokuş aşağı iniyormuş gibi öne doğru ve hızlıdır. Ellili yaşlarındayken bile arkadaşlarından biri O’nun güzelliğini anlatırken “dolunaydan bile daha güzeldi” diyecektir.
Kesin tavırlıdır. Ne yaparsa yapsın bütün dikkatini işine verir ve vücudunun duruşuyla da bunu belli eder. Giysisi dikenlere takılsa bile asla omuzunun üzerinden geriye dönüp bakmaz, bütün vücuduyla döner. Biriyle konuşurken yan durmaz, muhatabını tam karşısına alarak konuşur. Tokalaştığında, elini karşısındakinden önce çekmez. Çocukluktan delikanlılığa geçerken amcalarından aldığı derslerle keskin bir okçu, iyi bir kılıç adamı ve güçlü bir güreşçidir.
Ve işte bu Muhammed için hemen kız istemeye gidilir. Amca Ebu Talib, yanına yeğeni Muhammed’i de alarak, her şeyi kendi kulaklarıyla duymak için Hadice’nin yanına gider. İnsanlar şaşırmakta haklıdır çünkü bu evlilik kolay kolay akla gelebilecek bir olay değildir. Hz. Hadice, Hz. Muhammed’in bütün anlattıklarını onaylar ve:
“Ey Ebu Talib amcama git de beni Muhammed’e iste!” der. Ebu Talib’in cevabı:
“Ey Hadice benimle şaka yapma!” olur. Hadice ise çok mutlu ve bir o kadar da ciddidir.
“Bu işi ALLAH yaptı.” diye cevaplar Ebu Talib’i. Ebu Talib hızla yerinden kalkar ve Hadice’yi istemek için amcası Esed oğlu Amr’a gider. Yanında Hz. Muhammed’in diğer amcalarından Abbas ve Hamza da vardır. İsteme seremonisinden sonra hızla nikâh töreni hazırlıklarına başlanır. Hz. Muhammed ise bütün bunlar olurken sessiz, mahçup, heyecanlı ve mutludur. Hz. Muhammed’in ve Hz. Hadice’nin akrabaları ve yakınları yaklaşık 200 kişi olarak toplanır. Karşılıklı olarak yapılması adet olan konuşmalar yapılır, yemekler yenir ve Hz. Muhammed ile Hadice dünya evine girer. Hz. Hadice’nin mihri 500 dirhem gümüş ve 20 genç deve olur. Fakat bu, Hadice’nin serveti ve ona daha önce yapılmış olan teklifler göz önünde bulundurulduğunda, gelin ve damadın onurlarını korumaya yönelik göstermelik bir miktardır. O kadar ki Hz. Hadice sevincinden, düğün töreninde bulunan Hz. Muhammed’in sütannesi Halime’ye bile 40 baş koyun hediye eder.
Fakat bu düğüne sevinmeyen biri de vardır. İslam’a davet dönemi başladıktan sonra, ölünceye kadar Hz. Muhammed’in baş düşmanı olacak olan Ebu Cehil… Çünkü o da Hz. Hadice ile evlenebilmek için çok uğraşmış, Hadice’ye servet denebilecek ölçülerde mihir teklif etmiş ve her defasında da kesin bir red cevabıyla karşılaşmıştır. Nikâh haberini duyunca hırsından ve kıskançlığından nefesi kesilecek gibi olur ve sadece:
“O Hadice” der,“evlenmek için bula bula Ebu Talib’in yetimini mi bulmuş!” Daha sonra göstereceği azılı düşmanlıkta muhtemelen Hadice’nin “seçiminin” önemli bir payı vardır.
Hz. Hadice’nin daha önceki evliliklerinden olan çeşitli yaşlarda üç çocuğu vardır. Hz. Muhammed onlara öz baba gibi olur ve onlar da Hz. Muhammed’e öz evlat gibi… Öyle ki bunlardan biri olan Hind, doğrudan Hz. Muhammed tarafından yetiştirilecek, İslam’a çağrı dönemi başladıktan sonra, ilk iman edenlerden olacak ve o uğurda, Hz. Muhammed’in yaşamı boyunca yapılan bütün savaşlara katılacaktır. Adı yine Hind olan bir kız çocuğu ise ilk doğuracağı çocuğa üvey babasının ismi olan Muhammed’ i verecek kadar O’nu sevecektir.
Evliliğin ilk günleri Ebu Talib’in evinde geçer ve sonra Hz. Hadice’nin evine taşınılır. Fakat Hz. Hadice’nin ailenin maddi bütçesine olan katkısı sadece bu evden ibaret kalır. Bu koşullar altında kolaylıkla akla gelebilecek olanın tersine, ailenin geçimi tamamen Hz. Muhammed tarafından karşılanır. Hz. Hadice’nin parası aile bütçesine karıştırılmaz. Hatta Hz. Muhammed bundan sonra da yıllarca, eskiden olduğu gibi, Hadice’nin sermayesini işletmeye devam eder. Ve muhtemelen, eşine ait olduğu için de bu defa her hangi bir ücret almadan…
Ve sonra bu evde 25 sene sürecek mutlu bir yaşam başlar. Altı çocukları da burada dünyaya gelecek ve Hz. Hadice, kocasının davası uğrunda bütün servetini, bir kefen bezi bile alamayacak kadar tüketmiş, fakat mutlu ve huzurlu bir biçimde yine bu evde vefat edecektir. Ve Hz. Muhammed yine bu ev sayesinde, çocukluk arkadaşı ve İslam davetinden sonra da en yakın yardımcısı Hz. Ebubekir’le komşu olur.