İman ile küfür arasındaki fark nedir? Allah'ı inkar etmemek ve ona iman etmek arasındaki fark nedir?

İman ile küfür arasındaki fark nedir? Allah'ı inkar etmemek ve ona iman etmek arasındaki fark nedir?
Tarih: 09.01.2012 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Küfür kelime olarak "örtmek" demektir. Dinî literatürde ise Hz. Peygamber (s.a.s)'i Allah'tan getirdiği şeylerde yalanlayıp, onun getirdiği kesinlikle sabit dinî esaslardan bir veya birkaçını inkâr etmek anlamına gelir.

İman, Allah'a, ondan başka îlâh olmadığına, Hz. Muhammed (s.a.s)'ın Allah'ın kulu ve resulu olduğuna, Allah'ın meleklerine, kitaplarına, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah tarafından yaratıldığına inanma (Buhârî, iman, 37; Müslim, iman, 1, 5, 7; Ebû Dâvud, sünne, 15).

İman, Hz. Peygamber (s.a.s)'in getirdiklerinin hepsini tasdik, küfür de inkâr etmektir. Buna göre, iman ile küfrü belirleyen başlıca ayıraç kalbin tasdikidir. Ancak kalbin tasdiki, insanlar tarafından bilinemediğinden, ikrar ve ikrarı gösteren dinî görevleri yerine getirmek, yani amel, kalpteki imanın varlığının göstergesi olarak kabul edilmiştir.

Küfrün en belirgin alâmeti, dinin temel esaslarından birini veya tamamını reddetmekyahut onları beğenmemek, önemsememek ve değersiz saymaktır.

Müslüman olduğunu söyleyen bir kimsenin, bu dünyada mümin kabul edilmesi ve İslâm toplumundan dışlanmaması gerekir. Çünkü dünyada dış görünüşe ve ikrara göre işlem yapılır. İçten inanıp inanmadığını tesbit ise Allah'a mahsus ve âhirete ilişkin bir meseledir:

“...Size selâm verene dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, sen mümin değilsin demeyin...” (Nisâ 4/94)

buyurularak buna işaret edilir. Hz. Peygamber (s.a.s) de imanda ikrarın önemini vurgulamak ve kelime-i tevhidi söyleyenin, Müslüman kabul edilmesi gereğine işaret etmek için şöyle buyurmuştur:

"İnsanlar 'Allah'tan başka Tanrı yoktur, Muhammed O'nun elçisidir.' deyinceye kadar kendileriyle savaşmakla emrolundum. Ne zaman bunu söylerlerse, can ve mal güvenliğine sahip olmuş olurlar..." (Buhârî, “Cihâd”, 102; Müslim, “Îmân”, 8; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 104).

Bu sebeple imanını diliyle ikrar ettiği veya davranışlarına yansıttığı sürece herkesin İslâm toplumunun tabii bir üyesi olarak görülmesi, can ve mal güvenliğine sahip olması, dünyevî-dinî ahkâm, sosyal ve beşerî ilişkiler bakımından da Müslümanın sahip olduğu bütün statü, hak ve sorumluluklara muhatap olması gerekir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun