Hristiyanlığın yanlış tarafları nelerdir?

Tarih: 14.07.2011 - 00:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Bir Hristiyanı Müslüman yapabilmek için Hristiyanlığının hangi yanlış taraflarını belirtmeliyiz?   

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Hristiyanların şu anda içinde bulunduğu en büyük hata teslis inancıdır. Bu bakımdan teslis inancının yanlışlığı anlatılmalıdır.

İman bir bütündür. İmanın altı esasına birden inanan kimseye mümin denilir. Bunlardan birine iman etmeyen yahut bu inancı İslâm'a uygun düşmeyen bir insana, Kur'anî manada mümin denilmez. Kur'an'da tevhit inancı esastır. Yani Allah birdir; zatında, sıfatlarında ve icraatında ortağa, yardımcıya muhtaç olmaktan münezzehtir. Bu tevhit esasına ters düşen her türlü inanç İslâm'a göre şirktir, Allah'a ortak koşmaktır. Böyle bir iman ise Allah katında makbul değildir.

Bilindiği gibi, dinler üçe ayrılıyor: semavî dinler, tahrif edilmiş dinler ve batıl dinler.

"Doğrusu Allah katında din ancak İslâm'dır." (Âl-i İmran, 3/19)

ayetinin açık hükmüne göre, beşer aklının mahsulü olan batıl dinler gibi, Tevrat ve İncil'in bozulmasıyla semavîlik özelliğini kaybeden Yahudilik ve Hristiyanlık da Allah indinde geçerli değildir.

"Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, o kimseden bu din asla kabul edilmez ve o, âhirette kaybedenlerden olur." (Âl-i İmran, 3/85)

Din denilince önce itikat, sonra da ibadet akla gelir. Buna göre, İslâm dışında kalan dinlerdeki Allah inancı, melâike, kitap, resul telakkisi, âhiret ve kader anlayışı hakikatle tam uygunluk göstermiyor demektir.

"Bir şey sabit olursa levazımıyla sabit olur." kaidesi meşhurdur. Bir şey için kaçınılmaz lâzımlar, yani özellikler, şartlar vardır. O şeyi bunlardan ayrı düşünemezsiniz. Meselâ, ruh dendi mi hayat onun lâzımıdır; hayatı ruhtan ayıramazsınız.

Diğer bir önemli itikat kaidesi: "İman tecezzi kabul etmez." Yani iman rükünlerini birbirinden ayrı düşünerek, bir kısmına inanıp diğerlerine inanmamak olmaz.

Meselâ, Allah'a inanan fakat âhirete inanmayan insan mü'min değildir. Bu adam için, "Allah inancında mümin" fakat "Ahiret inancında kâfir" gibi ikili bir tasnif yapılamaz. Bu böyle olduğu gibi, Allah inancı da bölünme kabul etmez.

Yani, "Allah'ın varlığına inanırım, ama kadim olduğunu kabul etmem." diyen bir insan, Allah'a değil kendi zihninde kurduğu bir ilaha inanmış olur.

Bu iki kaideye göre, Allah'a imanın sahih olabilmesi için imanın altı rüknünün tamamına Kur'an'ın bildirdiği gibi inanılması gerekiyor. Zira ins ve cinne Allah'ı tanıtan en son ve en mükemmel kitap odur; hiçbir tahrife ve değişikliğe uğramayan yegâne semavî kitap da odur.

Bilindiği gibi, Cenâb-ı Hakk'ın sıfatları ikiye ayrılıyor: sıfat-ı selbiye ve sıfat-ı sübutiye olmak üzere.

Sıfat-ı selbiye; "vücut, kıdem, beka, muhalefetü'n li'l-havadis, kıyam binefsihi, vahdaniyet" sıfatlarıdır."Vacip bir varlık ile var olan", "Ezelî ve ebedî bulunan", "Hiçbir varlığa benzemeyen", "Varlığı zatından olup varlığında ve devamında kimseye muhtaç olmayan." ve "Bir olan." ilah ancak Allah'tır.

Sıfat-ı sübutiye ise; "hayat, ilim, irade, kudret, sem', basar, kelam, tekvin" sıfatları. Zatî olarak, "hayat, ilim, irade, kudret, işitme, görme, kelâm ve tekvin (var etme)" sıfatlarına sahip olan ancak Allah'tır. Biz "lâ ilahe illâllah" derken, bütün bu manaları ifade etmiş oluruz.

Allah'a iman denildi mi, bu sıfatların tümüne iman anlaşılır; bir tekine dahi inanılmadığı takdirde o iman, Kur'anî manada bir iman değildir.

Kur'an-ı Kerim'de, "Ondan başka ilah yoktur." hükmünün yer aldığı ayetleri gözden geçirdiğimizde bu ilahî hükmün ya hemen devamında yahut hemen öncesinde değişik mesajların verildiğini görürüz. Sadece bir kaçını takdim edelim:

"Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler, elbette inkâr ettiler. Halbuki bir tek ilahtan başka ilah yoktur." (Mâide, 5/3)

Demek ki, teslise inananlar inkâra sapmış ve haktan uzaklaşmış oluyorlar.

"O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü onundur. Ondan başka ilah yoktur. Hem diriltir, hem öldürür." (A'raf, 7/158)

O halde, göklerin ve yerin mâliki olmayan, ölüm kanununa mahkûm ve mahşerde yeniden dirilmesi için de Allah'a muhtaç bulunan bir mahlûku ilah edinen, yahut onu Allah'a ortak koşan bir insanın bu inancı gerçek manasıyla Allah inancı değildir.

"Allah'tan başka ilah yoktur. O sizi kıyamet günü mutlaka bir araya toplayacaktır." (Nisa, 4/87)

İnsanları kıyamet günü bir araya toplamaya güç yetiremeyen ilah olamaz.

"O Allah ki, sizi ana rahimlerinde dilediği gibi şekillendirir. Ondan başka ilah yoktur." (Âl-i İmran, 3/6)

Ana rahminde Allah'ın dilediği gibi şekillendirdiği bir mahlûka ilah denemez.

"Ondan başka ilah yoktur. Onun zatından başka her şey yok olucudur. Hüküm yalnız onundur. Ve ancak ona döndürüleceksiniz." (Kasas, 28/88)

Yok olmaya mahkûm hiç bir varlık ilah değildir.

"Size gökten ve yerden rızık verecek Allah'tan başka bir yaratıcı mı var? Ondan başka ilah yoktur." (Fatır, 35/3)

Yer-gök ikilisini bir fabrika gibi muntazam çalıştırarak rızkımızı yaratan Allah birdir. Bu güce sahip olmayana ilah diye inanılmaz.

"De ki, o rahman benim Rabbimdir. Ondan başka ilah yoktur. Ben ona dayandım. Tövbem de o'nadır." (Ra'd, 13/30)

Kulların günah bağışlayabileceklerini sanarak onların karşısına geçip tövbe edenlerin inancı Kur'anî manada Allah inancı değildir.

Tevhitle ilgili bir başka ayet:

"O, ilk ve sondur. Zahir'dir, Batın'dır. Ve o her şeyi bilendir." (Hadid, 57/3)

Başlangıcı ve sonu olan, dışı, içi ve her şeyiyle Allah'ın tedbir ve idaresi altında bulunan bir varlığa ilah denilemez.

Teslis'e inananların bu ayetlerden alacakları çok dersler var. Hz. İsa (a.s.) her şeyden önce bir kuldur; ama risalet şerefiyle şereflenmiş bir kuldur. Annesi de peygamber validesi olma lütfuna ermiş saliha bir hanımdır. Onlara ilahlık isnat edecek kadar ileri giden yahut gerilerde kalan insanların Kur'anî manada Allah inancına sahip olduklarını söylemek güçtür. 

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun