Haram mal ile alınan bir şeyi kullanmak caiz mi?

Tarih: 15.11.2006 - 12:11 | Güncelleme:

Soru Detayı
Diyelim ki benim elimde haram bir para var. Ben tövbe edip bu parayı helal bir işte kullansam, mesela bir ev alıp kiraya versem, buradan gelen para da haram mıdır?
Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle haram yoldan kazanılan para kişinin malı olmadığı için onu kullanamaz; kullandığı takdirde günah işlemiş olur.

Bir kimse, elinde bulunan haram bir para ile bir şey alırsa bakılır: Şayet satın alırken: "Şu para ile bu şeyi bana sat." deyip, kendisine haram para teslim ederse o da haramdır. Fakat söz konusu olan koyunu satın alırken paraya işaret edilmeden sadece bedelin miktarı belirtilip meselâ "beş bin lira ile satın aldım" denilmiş ise, o koyun haram sayılmaz.(el-Hediyetü'1-Alâiyye, s. 227). Fakat para haram olduğu için onun sahibi Allah'ın indinde mesuldür.

(Halil Günenç, Günümüz Meselelerine Fetvalar)

Meşru olmayan yoldan kazanılan bir malı, bir parayı şahsın kendisinin yemesi caiz olmayıp, haramdır. Eğer bu mal hırsızlık, gasp gibi yollarla haksız yere ele geçirilmişse, insanın onu kazancından ayırması, uzaklaştırması gerekir. Bu halde sahibi belli ise, malın ona verilmesi gerekir. Esas sahibi ölmüş olunca da hak mirasçılarına verilir. Şayet sahibi kaybolmuşsa, ortaya çıkana kadar bekletilir. Çıkınca da meydana gelen artışlarla birlikte sahibine teslim edilir.

Gerçek sahibi bilinmeyen mal, birkaç şekilde olur. Ya sahibi ölmüştür, ya kaybolmuştur veya millet malından haksız bir şekilde alınıp zimmete geçirilmiştir. Ayrıca bugün sık sık karşılaşılan bir hal olan faiz yoluyla da geçmiş olabilir. Esas olan, mümkün mertebe faiz müesselelerine para yatırmamaktır. Fakat çeşitli sebeplerle bankada bulunan paraya faiz tahakkuk etmişse, onun sarfı da yukarıda zikredilen haram mallarla birlikte mütalâa edilebilir.

Sahibi bilinmeyen haram malı veya faiz yoluyla ele geçen parayı sarf hususunda İslâm hukukçularının farklı görüşleri bulunmaktadır. Bu meseleyi haram malın sarfı bahsinde anlatan İmam Gazalî Hazretleri, iki ciheti dikkate vermektedir. Birisi, o malın tasadduk edilmesi, öbürü ise, temiz bir mal olmadığı gerekçesiyle fukaraya sadaka olarak verilemeyeceğidir.

İkinci görüşü benimseyen âlimlerden Fudayl bin İyad, eline geçen iki dirhem paranın helâl yoldan kazanılmış olmadığını fark edince, onu götürüp taşların arasına koymuş ve şöyle demiştir:

“Ben ancak helâl ve temiz olan malı tasadduk ederim. Kendim için hoş görmediğimi başkası için de uygun görmem.”

İmam Gazalî, Hz. Fudayl’ın bu hâlini anlattıktan ve bu görüşü bir derece kabul ettikten sonra, bu görüşleri destekleyen naklî delilleri sıralamaktadır.

Resul-i Ekrem (asm) bir ceneza defninden dönüşünde Kureyşli bir kadının verdiği ziyafete davet edilmiş; önüne konulan kızartılmış koyunun haram olduğu bildirilince, “Bunu kaldırın ve esirlere yedirin.” buyurmuştur.1

Yine bir diğer naklî delil de şöyle: Bizans’ın İranlılara galip geleceğini haber veren Rum Sûresinin ilk âyetleri nâzil olunca, müşrikler Peygamberimizi (asm) yalanlayarak alaya aldılar. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir (ra), Peygamberimizin (asm) müsaadesiyle müşriklerle bahse girişti. Sonunda Kur’ân’ın verdiği haber doğru çıktı. Hz. Ebû Bekir (ra) de iddiada ortaya konan develeri müşriklerden aldı. Ancak bu arada kumar haram kılındığı için, Resul-i Ekrem Efendimiz (asm), “Getirdiğin bu mal şüphesiz haramdır. Onu Müslümanlara sadaka olarak ver.” buyurdu. Bilindiği gibi, karşılıklı bahis de kumara girmektedir.

Her iki görüşle ilgili geniş açıklamalarda bulunan İmam Gazalî özet olarak şunları söylemektedir:

Zarurî olarak bilinir ki, bu malı hayırlı bir yere sarfetmek, denize atmaktan daha hayırlıdır. Bunun ne atana, ne de malın sahibine bir faydası vardır. Halbuki bir fakirin eline verildiği takdirde, o fakir faydalanacağı gibi, mal sahibine de duacı olacaktır.

“Kendimiz haramı nasıl yemiyorsak, fakirlere de yedirmeyiz.” görüşünde olan âlimlere ise Gazalî şu cevabı vermektedir:

“Bu söz doğrudur. Fakat bu mal ona ihtiyacımız olmadığı zaman bize haramdır, fakire ise helâldir.”2

Bu durumda gerek faizli parayı, gerekse başka yollardan ele geçmiş bulunan parayı fakirlere tasadduk etmek mümkün olduğu gibi, bir hayır kurumuna vermek de mümkündür. Sadaka olarak verilen bu paradan ne bir ecir beklenir, ne de sevap. Sadece para en uygun bir şekilde elden çıkarılmış olur.

Dipnotlar:

1. Tirmizî, Savm: 3.

2. İhyâ, 2: 127-132.

(Mehmed Paksu, Helal – Haram)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun