Hanımını dövmekle ilgili hadisler var mıdır?
- Karısını (hanımını) dövmekl ilgili internette okuduğum şu hadisleri tam metinleriyle birlikte yazıp açıklamasını yapar mısınız?
“Sizden biriniz karısını köleyi döver gibi dövmeye kalkışıyor. Belki de o akşam onunla aynı yatakta yatacaktır.” [Buhârî, Tefsîru sûre (91) 1; Müslim, Cennet 49.]
“Ashâbım! Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Vasiyyetimi tutunuz. Zira onlar sizin idarenize ve himâyenize verilmişlerdir. Kesin olarak bildiğiniz bir ahlâksızlık yapmadıkları takdirde, onlar üzerinde zorbalık kurmaya hakkınız yoktur...” (Tirmizî, Radâ` 11)
“Birçok kadın Muhammed ailesine gelerek kocalarını şikâyet ediyorlar. Kadınlarını döven o kimseler, sizin hayırlınız değildir.” (Ebû Dâvûd, Nikâh 42)
Değerli kardeşimiz,
Abdullah İbni Zem'a (ra)’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (asm)’ı bir gün hutbe okurken dinledi.
وعن عبد اللَّه بن زَمْعَةَ رضي اللَّهُ عنه ، أَنه سمعَ النبيَّ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يخْطُبُ ، وذكَر النَّاقَةَ والَّذِى عقَرهَا ، فقال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :
« إِذِ انْبعث أَشْقَاهَا »
انْبعثَ لَها رَجُلٌ عزِيزٌ، عارِمٌ منِيعٌ في رهْطِهِ » ثُمَّ ذكَرَ النِّساءَ ، فَوعظَ فِيهنَّ ، فَقالَ :
« يعْمِدُ أَحَدكُمْ فيجْلِدُ امْرأَتَهُ جلْد الْعَبْدِ فلَعلَّهُ يُضاجعُهَا مِنْ آخِر يومِهِ »
ثُمَّ وَعَظهُمْ في ضحكهِمْ مِن الضَّرْطَةِ وقال :
«لِمَ يضحكُ أَحَدَكُمْ مِمَّا يفعلُ ؟ »
Resûlullah (asm) Sâlih (as)’ın dişi devesinden ve onu öldüren adamdan bahsederek:
“Onların en azgını ileri atıldı.” ayetini okudu ve Semûd kavminde gücü kuvveti ile tanınan ve son derece fena olan bir adam deveyi öldürmek için ileri fırladı, diye açıkladı.
Sonra kadınlardan bahsetti. Onlar hakkında nasihat ederek şöyle buyurdu:
“Sizden biriniz karısını köleyi döver gibi dövmeye kalkışıyor. Belki de o akşam onunla aynı yatakta yatacaktır.”
Sonra yellenmeden ötürü gülmemelerini tavsiye ederek şöyle buyurdu:
“İnsan bizzat kendisinin de yaptığı bir şeye ne diye güler?” [Buhârî, Tefsîru sûre (91) 1; Müslim, Cennet 49].
Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (asm) bu hutbesinde üç konuya temas ettiği görülmektedir.
Birinci konu, Semûd kavminden bazılarının yaptığı azgınlıklardır. Semûd kavmi Hicr şehrinde oturuyordu. Onlara peygamber olarak Sâlih (as) gönderilmişti. Sâlih peygamberi dinlemediklerini görünce Allah Teâlâ onları önce dişi bir deve ile imtihan etti. Görünüşte diğer develerden farkı olmayan bir deveyi mûcizevî bir şekilde onlara gönderdi.
Şehirde bir kuyu vardı. Herkes içme suyunu buradan sağlıyor, hayvanlarını bu kuyudan suluyordu. Sâlih (as)’ın onlara bildirdiği ilahi emre göre kuyudan birgün deve içecek, ertesi gün kuyuyu kendileri kullanacaklardı. Devenin kuyudaki suları bir defada içip bitirmesi Semûd halkını pek öfkelendiriyordu.
Bu azgın insanlardan birkaç tanesi bir araya gelerek:
"Bu iş böyle gitmez. Bu deve kuyunun suyunu içip kurutuyor. Hayvanlarımız susuz kalıyor. En iyisi hem bu deveyi, hem Sâlih’i, hem de ona iman edenleri öldürelim." diye anlaştılar.
Efendimiz (asm), diğer rivayetlerden öğrendiğimize göre, deveyi öldüren kimseyi bu hadisin râvisi Abdullah İbni Zem'a’nın dedesi Ebû Zem'a’ya benzetti. Ebû Zem'a’nın adı Esved olup Müslümanlarla alay ederdi. Aşere-i mübeşşereden Zübeyr İbni Avvâm’ın amcasıydı. Oğlu Zem’a Bedir Gazvesi’nde müşriklerin safında canverdi. Onun oğlu ve bu hadisin râvisi ise çok değerli bir sahâbî idi. Ölüden diriyi yaratan Allah, onların soyundan böyle değerli bir insan çıkarmıştı.
Resûl-i Ekrem (asm) Hz. Sâlih’in (as) devesini öldüren günahkâr adamın tıpkı Ebû Zem'a gibi güçlü kuvvetli ve kavminin içinde sözü dinlenen biri olduğunu söyledi ve onun deveyi öldürmek için nasıl ileri atıldığını tasvir etti.
Neml sûresinin 48-52. ayetlerinde anlatıldığı üzere Sâlih peygamber ile ona iman edenler aleyhindeki komplo sonuç vermedi. Allah Teâlâ peygamberiyle birlikte dört bin mümini kurtardı; Semûd diyarını da içindeki imansızlarla birlikte helâk etti.
Efendimiz’in(asm) temas ettiği ikinci konu, kadınların haksız yere dövülmesidir. Birbirine gönül vermiş, birbirinin mahremiyetine girmiş, dert ve sıkıntılara birlikte göğüs germiş iki hayat arkadaşının birbirini anlayıp hoş görmesi gerekir. Bir erkeğin eşini dövmesi demek, huzurunu kendi elleriyle yok etmesi demektir. İnsan dış âlemin sıkıntılarından kaçarak huzur bulma arzusuyla sığındığı bir yuvayı nasıl yıkabilir? Bu ne kadar manasız bir davranıştır.
Peygamber Efendimiz (asm) burada, aile ilişkilerinde psikolojik duyguların ihmal edilemeyeceğine temas etmekte ve belki de aynı gece beraber olacağı eşini insan nasıl dövebilir, diye hayretini belirtmektedir.
Ahlak dışı bir hareket yapan kadını, aşırı olmamak şartıyla ve onu yola getirmek düşüncesiyle dövmeye Allah Teâlâ izin vermiştir (bk. Nisâ, 4/34). Peygamber Efendimiz (asm) işte bu izne dayanarak kadının bir miktar hırpalanmasına göz yummuştur. Fakat kendisi hayatı boyunca hiçbir hizmetçiyi dövmemiş, hiçbir hanımına tokat atmamış, hiçbir kimseye eliyle vurmamıştır. Bunu on yıllık eşi Hz. Âişe (r.anha) söylemektedir (bk. İbni Mâce, Nikâh 51).
Kadını dövmek şöyle dursun, kocasının ona küsmesini bile doğru bulmayan bir Peygamber’in (asm) kadının birazcık hırpalanmasına izin vermesinin önemli bir sebebi vardır. O da öğütten ve yumuşak davranıştan anlamayan bazı kadınları, yine onların yuvalarını korumak maksadıyla anlayacakları biraz sert bir yöntemle eğitmektir. Bununla ilgili teferruatlı bilgiler aşağıda gelecektir.
Hadisimizdeki, “Kadını köle döver gibi dövmeyiniz”, emrine bakarak, dinimizin köleyi dövmeye izin verdiği sanılmamalıdır. Köleyi efendisinin kardeşi sayan bir din, onun ezilmesine nasıl izin verebilir? Bu ifadeyle Efendimiz (asm), kadının hür olduğunu, ona köle muamelesi yapılamayacağını anlatmaktadır.
Peygamber Efendimiz (asm) daha sonra üçüncü olarak bir görgü kuralına temas etmiş, yellenme gibi tabii bir olayı alay konusu yapmamak gerektiğini söylemiş, yellenen kimseyi de utandırmanın doğru olmayacağına işaret etmiştir.
Büyük velîlerden Hâtem-i Esam Hazretlerinin bu konudaki bir hâli pek ibretlidir. Söylendiğine göre onun sağır anlamındaki "Esam" lakabını almasına şu olay sebep olmuştur:
Bir kadın Hâtem’e bir mesele sormak üzere gelmişti. İnsan hâli bu ya, kadıncağız elinde olmadan yelleniverdi. Sonra da yaptığına pek utandı, âdeta perişan oldu. Yer yarılsa da dibine geçsem, diye düşündü. Fakat Hâtem-i Esam Hazretleri kadını utandırmamak için bu sesi duymamış görünerek:
"Biraz yüksek sesle konuş kızım, duyamıyorum. Kulağım ağır işitiyor." deyince kadın rahatladı. Sanki dünyalar onun oldu. Hâtem’in gerçekten ağır işittiğini zannederek sevindi.
Büyük veli, kadının izzet-i nefsini korumak için daha sonraları da sağır taklidi yapmaya devam etti ve bu yüzden "Esam" diye şöhret buldu.
Özetle;
- Kadınları eğitmek için öğüt ve nasihat yolunu tutmalıdır.
- Yaratılışları gereği tatlı dilden değil, zorbalıktan anlayan bazı kadınları, yüzlerine vurmamak ve bir yerlerini incitmemek şartıyla eğitme yoluna gitmek mümkündür.
* * *
Amr İbni Ahvas el-Cüşemî (ra), Vedâ Haccı’nda Hz. Peygamber (asm)’ı dinlediğini, Allah’a hamdüsena edip halka öğüt verdikten sonra şöyle buyurduğunu söylemektedir:
« أَلا واسْتَوْصوا بِالنِّساءِ خَيْراً ، فَإِنَّمَا هُنَّ عَوانٍ عَنْدَكُمْ لَيْس تمْلكُونَ مِنْهُنَّ شَيْئاً غيْرَ ذلِكَ إِلاَّ أَنْ يأْتِينَ بِفَاحشةٍ مُبيِّنةٍ ، فإِنْ فَعلْنَ فَاهْجُروهُنَّ في المضَاجعِ ، واضْربُوهنَّ ضَرْباً غيْر مُبرِّحٍ ، فإِنْ أَطعنَكُمْ فَلا تبْغُوا عَلَيْهِنَّ سبيلا ، أَلا إِنَّ لَكُمْ عَلَى نِسائِكُمْ حَقًّا ، ولِنِسائِكُمْ عَلَيْكُمْ حقًّا، فَحَقُّكُمْ عَلَيْهنَّ أَن لا يُوطِئْنَ فُرُشكمْ منْ تَكْرهونَ ، وَلا يأْذَنَّ في بُيُوتكمْ لِمن تكْرهونَ ، أَلا وحقُّهُنَّ عَلَيْكُمْ أَن تُحْسنُوا إِليْهنَّ في كِسْوتِهِنَّ وَطعامهنَّ».
“Ashab'ım! Kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Vasiyyetimi tutunuz. Zira onlar sizin idarenize ve himayenize verilmişlerdir.
Kesin olarak bildiğiniz bir ahlaksızlık yapmadıkları takdirde, onlar üzerinde zorbalık kurmaya hakkınız yoktur. Eğer ahlak dışı bir hareket yaparlarsa, onları yataklarında yalnız bırakın. Bir yerlerini incitmeyecek şekilde dövün. Şayet size itaat ederlerse, artık onlara zarar verecek bir şey yapmayın.
Şunu bilin ki, sizin kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin onlar üzerindeki haklarınız, yatağınızı yabancılardan korumaları, istemediğiniz kimseleri evinize almamalarıdır. Onların sizin üzerinizdeki hakları ise, giyim kuşam ve yeme içme konularında kendilerine iyi imkânlar sağlamanızdır.” (Tirmizî, Radâ` 11)
Erkekler kadınlara göre daha güçlüdür. Bu sebeple Allah Teâlâ kadınları onların şefkat ve himayesine emanet etmiş ve ailede erkeklerin hem yönetici hem de koruyucu olduğunu belirtmiştir (bk. Nisâ, 4/34).
Erkek ailenin reisi olmakla beraber, kadın erkeğine itaat etmezse ve yuvada huzursuzluk çıkarırsa durum ne olacaktır? Ayet-i kerime bu probleme şöyle bir çözüm getirmektedir:
“İyi kadınlar itaatli olanlardır. Allah onların haklarını nasıl koruduysa, onlar da erkeklerinin haklarını öylece korurlar.
Baş kaldırmalarından korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin. Vazgeçmezlerse, kendilerini yataklarında yalnız bırakın. Yine yola gelmezlerse dövün. Eğer size itaat ederlerse, onların aleyhine başka bir yol aramayın.” (Nisâ, 4/34).
Görüldüğü üzere hadis-i şerif, bu ayet-i kerimenin şerhi durumundadır. Problemli kadınların ıslah edilmesi için Allah Teâlâ, hafiften ağıra doğru giden üç kademeli bir yol tavsiye etmiştir.
Bu ilahi terbiye şeklinin doğru olmadığını iddia edenler çıkabilir. Şayet onlar Allah’ın insanı yarattığını kabul edecek kadar mantıklı iseler, kendileriyle anlaşma imkânı vardır.
Şu bir gerçektir ki, bir makinanın özelliklerini en iyi onu icad eden bilir. İnsanı yoktan yaratan Allah olduğuna göre, insanın özelliklerini de en iyi Allah bilir. Kendi yarattığı eserde meydana gelecek aksamaları ve bunları giderme yollarını en iyi onun bilmesi son derece tabii değil midir?
Hadis-i şerifte temas edilen bir konu da kadının erkeğin iffeti ve onun namusunun bekçisi olduğudur. İşte bu sebeple kadın ırz ve namusunun üzerine titreyecek, iffetine toz kondurmayacaktır. Eve girmesine kocasının izin vermediği kimseleri kapıdan içeri sokmayacaktır. Hatta görüşmesini kocasının uygun görmediği kadınlarla bile konuşmayacaktır.
Buna karşılık erkek de karısının aleyhinde bir kötülük düşünmeyecek, onu toplum içindeki seviyesine uygun bir şekilde yedirip içirecektir.
Bu kadar önemli bir başka nokta da erkeğin karısının iç âlemine, ruh ve gönül dünyasına karşı saygılı olması gereğidir.
* * *
İyâs İbni Abdullah İbni Ebû Zübâb (ra)’den rivayet edildiğine göre Resûlullah (asm) (şöyle) buyurmuştu:
« لاَ تَضْربُوا إِمَاءَ اللَّهِ »
فَجاءَ عُمَرُ رضي اللَّه عنه إلى رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم، فَقَالَ : ذَئِرْنَ النِّساءُ عَلَى أَزْواجهنَّ ، فَرَخَّصَ في ضَرْبهِنَّ فَأَطاف بِآلِ رسولِ اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم نِساءٌ كَثِيرٌ يَشْكونَ أَزْواجهُنَّ ، فقال رسول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم :
« لَقَدْ أَطَافَ بآلِ بَيْت مُحمَّدٍ نِساءٌ كَثيرِ يشْكُونَ أَزْوَاجَهُنَّ لَيْسَ أُولِئك بخيارِكُمْ »
“Kadınları dövmeyiniz.” buyurmuştu.
Hz. Ömer Peygamber aleyhisselâm’ın huzuruna çıkarak:
- Kadınlar kocalarını dinlemez oldular, dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber kadınların dövülmesine izin verdi.
Bu defa birçok kadın Resûlullah (asm)’in hanımlarına gelerek kocalarını şikâyete başladılar. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (asm) şöyle buyurdu:
“Birçok kadın Muhammed ailesine gelerek kocalarını şikâyet ediyorlar. Kadınlarını döven o kimseler, sizin hayırlınız değildir.” (Ebû Dâvûd, Nikâh 42).
“Kadınları dövmeyiniz” diye tercüme ettiğimiz hadis-i şerifin asıl metni: “Allah’ın cariyelerini dövmeyiniz.” şeklindedir. Bilindiği gibi erkek kölelere abd, kadın kölelere cariye denir. Bu ifadesiyle Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm), herkes Allah’ın kuludur; erkekler onun kölesi, kadınlar da cariyesidir, demek istemiştir.
Köleler himaye edilmesi gereken kimselerdir. Onlar birer Allah emanetidir. Dövülemedikleri gibi, kendilerine hakaret de edilemez.
Allah’ın cariyesi sayılan kadınlar da birer ilahi emanettir. Onlara bu gözle bakılmalı ve birer ilahi emanet gibi korunmalıdır. Görüldüğü üzere cariye sözü kadınları küçümsemek için değil, tam aksine onları himaye etmek için özellikle kullanılmıştır.
Peygamber Efendimiz (asm) kadınları dövmeyi yasaklayınca, erkekler onlara karşı daha anlayışlı oldular. Fakat bazı kadınlar arkalarında Peygamber desteğini görünce şımardılar. Kocalarına karşı cüretkâr davranmaya başladılar.
Hz. Ömer (ra) bu hâli Resûl-i Ekrem’e arzetti. Resûlullah Efendimiz (asm) de ayet-i kerimedeki dövme iznine bakarak kadınların dövülmesine izin verdi.
Bu defa da erkekler aşırı davrandılar ve kadınları hırpaladılar. Kadınlar tekrar Peygamber (asm)’a sığınmak zorunda kaldılar ve kocalarını bir daha şikâyet ettiler. İşte o zaman merhametli Efendimiz, mecbur kalındığında kadınlar dövülebilir; fakat onlara sabredip katlanmak daha iyi bir davranıştır, buyurdu.
Bu olay da bize gösteriyor ki, insanoğlu aşırılıktan kurtulamıyor. Kadınlar da erkekler de orta yolu kolay kolay bulamıyorlar. Peygamber desteğini yanlarında hisseden bazı hanım sahâbîlerin erkeklere kafa tutmaya başlaması, buna karşılık kadınları dövme izni alınca, bazı sahâbîlerin fırsatı ganimet bilip ölçüyü kaçırması ne kadar ibretlidir!..
Peygamber Efendimiz’in (asm) yukarıdaki buyruklarından anlaşılan şudur:
- Karı kocanın iyi geçinmesi esastır.
- Eşlerin birbirine karşı görevini yapması şarttır.
- Kadının bir kusuru görüldüğünde onu dövmek yiğitlik ve erkeklik değildir.
- Erkeklere verilen kadını hırpalama izni, hassas bir reçetedir. Bu sebeple gerektiğinde yeterli dozda alınacaktır.
Mizacının sertliğini bildiğimiz ve Resûl-i Ekrem Efendimiz’den kadınları dövme iznini bizzat aldığını gördüğümüz Hz. Ömer’in bu konuda nasıl davrandığını büyük âlim Zehebî şöyle anlatır:
Hz. Ömer’in (ra) hilafeti zamanında bir adam, davranışlarını beğenmediği karısını şikâyet etmek üzere halifenin evine gelir. Kapının önüne oturur ve Hz. Ömer’in çıkmasını bekler. Derken içeriden bir gürültü kopar. Hz. Ömer’in hanımı koca halifeye bağırıp çağırmakta ve fakat Hz. Ömer ağzını açıp da karısına tek kelime söylememektedir. Bu hâli gören kapıdaki zavallı boynunu bükerek: “Bütün şiddetine ve sertliğine rağmen, üstelik müminlerin emiri iken Ömer’in hâli böyle olursa, benim derdime nasıl çare bulabilir?” diye düşünür ve kalkıp giderken Hz. Ömer dışarı çıkar. Adamın arkasından:
- Hayrola, derdin neydi, diye seslenir. Adam da der ki:
- Ey müminlerin emiri! Karımın kötü huylarını ve bana olan saygısızlığını şikâyet etmek üzere gelmiştim. Senin karının da sana karşı olmadık sözler söylediğini duyunca vazgeçip geri döndüm ve kendi kendime: "Müminlerin emiri karısıyla böyle olunca, benim derdime nasıl devâ bulacak?" dedim.
O zaman Hz. Ömer (ra) adama şunları söyledi:
- Kardeşim, karımın benim üzerimdeki hakları sebebiyle ona katlanmaya çalışıyorum. Zira o benim hem aşcım hem fırıncım hem çamaşırcım hem de çocuklarımın süt annesidir. Halbuki o bütün bunları yapmak zorunda değildir. Üstelik gönlümün harama meyletmesine engel olan da odur. Bu sebeple onun yaptıklarına katlanıyorum.
Bu sözleri duyan adam:
- Ey müminlerin emiri! Benim karım da aynen öyle, dedi.
Bunun üzerine Hz. Ömer adamı:
- Haydi kardeşim, karına katlanmaya bak! Hayat dediğin göz açıp kapayana kadar geçiyor, diye teselli etti (Zehebî, el-Kebâir, s. 179).
Buna göre;
- Kadınlar erkeklere Allah’ın emanetidir; erkeklerin idaresi ve himayesi altındadır.
- Kadınlarla iyi geçinmeli, onlara karşı zorbalık ve haksızlık yapılmamalıdır.
- Problemli kadınlar, anlayacakları dille eğitilmelidir. Mesela aynı yatakta yatmama tehdidi onlar üzerinde etkili olacaksa, bununla yetinmelidir.
- Döverim diye korkutma onlar üzerinde etkili olacaksa, bu yola başvurulabilir. Bu da fayda vermiyorsa, gerektiğinde bir yerlerini incitmeden hafif bir şekilde dövme yolu da tutulabilir.
- Kadınları dövenler, dar gönüllü, sabırsız ve hayırsız kimselerdir.
- Kadın aile yuvasının mahremiyetini korumalı, kocasının uygun görmediği kimseleri evine almamalıdır.
- Toplumdaki seviyesine uygun şekilde karısını yedirip giydirmek erkeğin görevidir. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., H. No: 276, 278 ve 281)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- VEDÂ HUTBESİ
- Hz. Ömer'in, kadınları dövmekle ilgili Hz. Peygamber'den izin aldığı şeklinde bir rivayet var mıdır?
- Sen buna güç yetiremezsin... hadisini açıklar mısınız?
- Yapmayı istediği halde farz kılınır diye vazgeçerdi, hadisini açıklar mısınız?
- Geçmiş ümmetler bana gösterildi, hadisini açıklar mısınız?
- Kadınların çoğu cehennemlik mi?
- TEBÜK GAZÂSI
- UHUD SAVAŞI-II
- Cennetin kapısında durup baktım hadisini açıklar mısınız?
- Hastalığın kendi kendine sirayeti yoktur, sözü hadiste geçer mi?