Dünya, depremler ve tsunamilerle gerçekten mükemmel mi?

Tarih: 04.06.2015 - 12:09 | Güncelleme:

Soru Detayı

“Daha iyi bir dünya yaratılamaz mıydı? Dinciler genelde en mükemmeli derler ama volkan, tsunami, deprem gibi faktörler olunca o kadar mükemmel değil dünyamız."
- Bir ateist böyle diyor ve aklımı karıştırdı, yardımcı olur musunuz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Yalnız dindarlar değil, dinden uzak vicdan sahibi filozoflar ve bilim adamları da mevcut evrenin çok mükemmel bir şekilde yaratıldığını kabul ederler.

- Bir şeyin mükemmel olması, onun bazı ateistlerin arzularına uygun olması anlamına gelmez. Bilakis, o şeyin varlık sebebi olan amaçlar doğrultusunda işlev yapıp yapmadığına bağlıdır.

Mesela: Bir gözün varlık nedeni görmektir. Eğer bir göz görüyorsa, mükemmel, görmüyorsa noksan demektir. Güneşin varlık sebeplerinden biri de onun ısındırıcı bir soba ve aydınlatıcı bir lamba olmasıdır. Dolayısıyla bu görevi yapmadığı zaman güneş noksan bir varlık olur. Buna yüzlerce konuyu kıyas edebiliriz.

İşte ilim adamları “bu dünyadan/varlıklardan daha güzeli olamaz” derken, varlıkların fiziki yakışıklıklarını değil, varlık amaçlarıyla olan uygunluklarını esas almışlardır.

- Allah kâinatı yaratırken insanların aklını mühendis olarak tutmamıştır. Onların aklını da o yaratmıştır. Âdeta sonsuz hikmetlere bakan varlıkların değişik manzaralarının hepsinin hikmetini bilmek insan aklının kapsam alnının dışındadır.

Örneğin volkanların varlığı, kâinatın sonradan yaratıldığını, yerküresinin daha önce göklerle bitişik olup onlar arasındaki ortak unsur olan ateş kütlesini barındırdığını, yerküresinin feza boşluğunda yüzerken alabora olmaması için dağların menfezinden volkanik nefes aldığını göstermektedir.

Demek ki, volkan olayları bu ve benzeri hikmetlerin şahidi olarak vardır. Allah’ın kâinatı yaratması ve peygamberleri göndermesinin en büyük amacı kendi varlığı ve birliğini göstermektir.

İşte volkan gibi hadiseler bu gayeye hizmet eden harika olaylardır. Bu harikalık ve bu hikmetlerin varlığı mükemmellik ölçüsü değil de nedir?

- Bir deprem uzmanı televizyonda “Deprem bir doğa harikasıdır.” demişti. Demek ki deprem olayı da çok mükemmel ölçülere göre tanzim edilen, belli fay hatlarına yerleştirilen sonsuz bir ilim ve kudretten haber veren mükemmel bir olaydır. Ancak bazıları bu mükemmelliği görmeyebilir, bazıları da bu harikalığı yanlış olarak tabiata verebilir.

- Tsunami olayı gerçekten bambaşka bir mükemmelliktedir. Çok sakin olarak görülen bir su kütlesinin birden kabarıp coşması, hakikat nazarında tesadüfe verilmeyecek kadar hikmetli ve güçlü bir fenomendir.

Üstelik, deprem, kasırga, tsunami, sel gibi olaylar aynı zamanda zalim ve haddini aşan şımarık insanları düşünmeye, hizaya gelmesini sağlamaya birer uyarıdır.

Buna göre, bu olayların insanlara olan zararlarını düşünüp mükemmel değil, demek son derece yanlıştır.

Başta da arz ettiğimiz gibi, mükemmellik; varlıkların, olayların varlık nedenlerine uygun olup olmamamsıyla ilgilidir.

Deprem ve benzeri olaylar, her şeyden önce arızi, sonradan olan ve belli gayeler taşıyan hususlardır. Görevlerini yaptıkları nispette mükemmel olurlar.

Mesela: Karşı tarafın ağlarına gol atmak o takım ve taraftarları açısından mükemmel bir olaydır. Oysa gol yiyen taraf ve taraftarlar için bu oldukça zararlıdır. Fakat insanlar zararının olup olmamasına değil, golun şekline ve isabet kaydetmedeki başarıya bakarak “Çok mükemmel!” diyorlar. Öyle  anlaşılıyor ki, söz konusu ateistler işin gerçek yüzünü düşünmeden, yalnız insanlara olan zararlar yönüne bakarak konuyu değerlendiriyorlar... Zaten ateistlerden fazla bir şey de beklenmemelidir.

Oysa, bir şeyin kârlı olması kendi konumunda mükemmel olduğu gibi, zararlı olması da kendi konumunda mükemmeldir. Arı su içer bal yapar;  yılan su içer zehir kusar. İkisi de kendi alanında mükemmeldir. Zira, aynı suyun bir tarafta bal, bir tarafta zehir olması insan aklının ötesinde bir harikalığa sahiptir.

- Bununla beraber, bir şeyin mükemmel olması, onun her yönden faydalı olmasını gerektirmez. Çünkü dünyanın yaratılış amacında farklılıkların olması vardır. Bu ise faydaların  yanında zararların da olmasını gerektirmektedir.

O halde hangi şekilde olursa olsun, saf/salt faydayı, hayırları gözeten bir yapı ilahi hikmete aykırı olur. Çünkü, bu imtihan dünyasında her halükârda hayır ile şerrin, iyilikle kötülüğün birlikte bulunduğu bir ortamın olması gerekir. Hatta itim-çekim, artı-eksi gibi zıtlıklar bir fizik kanunu olarak atomlar aleminden güneş sistemine kadar geniş bir sahada cereyan etmektedir. İyi-kötü, hayır-şer, güzel-çirkin, fayda-zarar gibi zıtlıkların varlığı gece-gündüz realitesi kadar zorunludur.

Burada asıl prensip şudur: “Şerr-i kalil için hayr-ı kesir terk edilmez; terk edilse şerr-i kesir olur.” Yani, “Az bir kötülük olmasın diye pek çok iyilik terk edilmez. Terk edilirse çok kötülük olur.”

Mesela: Yüz yumurtayı tavuk altına koyduğumuz zaman kuluçkada yirmi tanesi bozuk çıkar diye bu işlemden vazgeçmek, seksen civcivi heba etmek anlamına gelir. Hatta bazen doksan tanesi cılk çıksa, yalnız on tanesi civciv olsa, yine bu işlemi yapmak gerekir. Çünkü on tane civciv yarına tavuk olur, yüzlerce yumurta yapar.

İşte kâinattaki varlıkların hepsi ya sayısal ya da kalite itibariyle hayırlıdır. Her hayır mükemmeldir. Öyleyse kâinat mükemmeldir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Allah, neden işkence-zulüm-vahşet-sakatlık-körlük-tecavüz gibi bir ...

Şu dünya imtihanı tam olması gerektiği gibi midir? İmtihanın en ideal ...

Allah bu kâinatı veya insanı daha mükemmel yaratabilir miydi ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun