Kimler ancak kardeştir?

"Müminler ancak kardeştirler, öyleyse iki kardeşinizin arasını düzeltin, Allah'a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız." (Hucurât: 49/10).

Bu ayet mealinde geçen 'ancak' kelimesi cümlenin başında olsaydı 'Ancak müminler kardeştir' denecek ve müminler ile başkalarının maddi veya manevi kardeş olmaları mümkün ve/veya meşru olmayacaktı. Ama âyet öyle demiyor; 'müminler arasındaki ilişki ancak kardeşler arasındaki ilişki olabilir; bunun dışına çıkıldığında mümin ahlak ve davranışının dışına çıkılmış olur' diyor.

Müminler ile mümin olmayanların ilişkisine gelince, bunlar bir kere doğumdan kardeş olabilirler; bunun olamazlığı ileri sürülemez. 'Manevî ve mecâzî olarak kardeş olabilirler mi?' sorusunun cevabı ise zikredilen ayete göre -imkan dairesinde- müsbet de olabilir. Vuku (gerçekleşme) dairesinde ise genel gerçeklik, farklı dinden olanların birbirine insan kardeşi olarak davranmalarının zor ve nadir olduğudur.

İlgili âyetlerin tamamına bakıldığında müminler hem bütün insanlıktan hem de iman kardeşlerinden sorumludurlar; dünyada haksızlığın engellenmesine (Âl-i İmrân 3/108), din ve vicdan özgürlüğü başta olmak üzere temel hak ve hürriyetlerin uygulanmasına katkıda bulunmak (Nisâ 4/75; Hac 22/40), ülkede ise bunlara ek olarak mümin kardeşler arasındaki anlaşmazlıkları adaletle çözüme kavuşturmak ve haksızlıkta ısrar edenlere karşı haklının yanında yer almakla yükümlüdürler. Mealini başa aldığım âyet ikinci yükümlülüğe, bunun dayanağı olan kardeşliğin altını çizerek dikkat çekmektedir.

Adama sorarsınız 'Burası kimin?'. 'Bize emanet, mülk Allah'ın' diye riyâkârane cevap verir. Peki madem mülk Allah'ın, sana yalnızca emanet edilmiş, 'mülkün sahibinin talimatına uygun' hareket ediyor, 'mülk üzerindeki tasarrufunu böyle yapıyor musun?' diye sorulduğunda kem küm eder.

Hani deve kuşuna 'Uç' demişler, 'Ben deveyim' demiş, 'Çök de binelim' demişler 'Ben kuşum' demiş ya, bu emanetçiler ve sözde kardeşler de böyledirler; 'Emanet ise hakkını ver, kardeş isek kardeş gibi davran' denirse, 'ama, lakin, fakat…' diye başlar, birden mülke sapına kadar sahip çıkar, kimseye zırnık koklatmaz, kardeşliği de lafta bırakır, uygulamada daraltır da daraltırlar.

En zararlı daraltma, 'bütün müminlere ait olup sıralaması ihtiyaç ve liyakata bağlı' olması gereken kardeşliğin 'hizip, grup, tarikat, mezheb, akrabalık, cemaat, parti, menfaat…' ölçütlerine kurban edilmesidir.

Bir işe, bir muameleye, bir imkana layık ve ehil olan mümin kardeş yerine -yukarıda sıraladığım ilişki biçimleri yüzünden- layık olmayan bir başkasını tercih etmek zulümdür ve Allah zalimleri sevmez.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 10.000+