Veda Haccı
Hicret’in onuncu senesinde güneş gruba meyleder. İlk önemli olay Veda Haccı’dır. O sene, Hz. Muhammed’le beraber Mekke’de toplanan Müslüman hacıların sayısı yüz yirmi bin civarındadır.
Hac yolunda Hz. Muhammed’in ve eşlerinin kişisel eşyalarını taşıyan yük devesi kafileden kaçar, izini kaybettirir. Medineli Müslümanların önde gelenlerinden Sa’d b. Ubade, derhal Hz. Muhammed’in yanına gelip, kendi eşyalarını O’na vermeyi teklif eder. Hz. Muhammed, Sa’d b. Ubade’ye mahcup bir tebessümle cevap verir: “Senelerdir veriyorsunuz zaten, bıkmadınız mı?” Hz. Sa’d’ın yüzü aydınlanır: “Ey ALLAH’ın Elçisi!” der, “Bizim en sevgili malımız, senin kullandıklarındır!” Az sonra kaçak deve bulunur.
Aynen Mekke’nin fethinde olduğu gibi, Hz. Muhammed Veda Haccı’nı da en alçak gönüllü maddi koşullar içerisinde yerine getirir. Devesi Adba’ya takılı olan koşum sadece dört dirhemdir. Çünkü piyasada daha ucuz bir deve koşumu bulunmamaktadır. Ve yine Mekke’nin fethinde olduğu gibi başı, eğerinin kaşına değmiş, secde eder durumdayken hacca başlangıç duası: “Ey ALLAH’ım! İçinde ne şöhret, ne de gösteriş olmayan bir hac nasib et!” olur.
Ünlü Veda Hutbesi’nde, Müslümanların, can, mal, kan ve ırz dokunulmazlıkları ilan edilir. “Babanın cinayetinden evlat sorumlu tutulmayacaktır” denilerek, cezaların kişiselliği vurgulanır. Faiz, bütün çeşitleriyle kaldırılır ve ayakaltına alınır. Mü’minlere, “orta ümmet” olmalarının gereği olarak “ne zalim olun, ne de mazlum” emri verilir. Mü’minler arasındaki bütün kan davaları ortadan kaldırılır. Ve Müslüman erkeklere, kadınların kendilerinde ALLAH’ın birer emaneti oldukları hatırlatılır. Hutbenin sonunda da kadın - erkek bütün Mü’minlere, kıyamet kopuncaya kadar devam edecek olan iki “evrensel emanet” bırakıldığı bildirilir: Kur’an ve Sünnet… Anlayanların gözünde Hz. Muhammed, sadece hutbesinin ya da haccının değil, yaşamının ve peygamberliğinin de sonuna gelmiştir: “Tebliğ ettim mi?” der, insanları şahit tutar. Yüz yirmi bin hançereden yükselen: “Evet!” cevabından sonra da işaret parmağını göğe uzatır; bu şehadete: “ALLAH’ım şahit ol!” der, ALLAH’ı şahit tutar.
Veda Hutbesi’nin son noktasını ALLAH koyar: “Bu gün dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçtim.” (5/Maide:3)
Medine’ye dönüldükten sonra Hz. İbrahim vefat eder. Bir buçuk yaşındadır… Vefat sebebi, muhtemelen bir solunum rahatsızlığıdır. Son nefesini, babasının kucağında verir. Hz. Muhammed ağlayarak, İbrahim’i öpüp koklar, kendisine: “Ey ALLAH’ın Elçisi! Sen de mi ağlıyorsun?” diye soran sahabisini cevaplar: “Göz yaşarır, kalp üzülür fakat biz Rabbimizin razı olmayacağı isyan sözleri söylemeyiz!” Sonra da oğluna yönelerek: “İbrahim! ALLAH’a yemin olsun ki, çok üzgünüm!” der ve az sonra Hz. İbrahim’in vefatı üzerine de ekler: “Benim oğlum süt emen bir kuzu idi, yarım kaldı; Cennet’te melekler tamamlayacak!”
Hz. İbrahim ile kendisinin vefatı arasında önemli bir olay yaşanmaz. Ve zaman, en acı anına yaklaşır…