Ashab-ı Kehf / Yedi Uyurlar ve Peygamberimiz aynı zamanda mı yaşadı? Birbirilerinden haberdar mıydılar?

Tarih: 15.07.2013 - 00:53 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Araştırmalarım sonucu Ashab-ı Kehf mucizesinin gerçekleştiği sırada İmparator'un Diocletianus olduğunu öğrendim. Hüküm sürdüğü tarih ise M.S. 284-305 imiş. Hristiyanlara yönelik zulmün başladığı ve Ashab-ı Kehf'in mağaraya kaçışı M.S. 303 yılında yaşanmış. 309 sene uyudukları zaman tarih 612, yani Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında uyandıkları anlaşılıyor.

- Uyandıkları zaman İslâm'ın ortaya çıkışından, yeni bir Peygamber'in gelişinden ve Hz. İsa'nın hükmünün kalkmasından haberleri olmuş mu ve Peygamberimiz Ashab-ı Kehf'i İslâm'a davet etmiş mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ashâb-ı Kehf kıssasının anlatıldığı Kur'ân-ı Kerîm’in on sekizinci sûresine, bu kıssanın önemi dolayısıyla “Kehf" adı verilmiştir.

Sûrenin 9-26. âyetlerinde bildirildiğine göre, putperest bir kavmin içinde Allah'ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç, bu inançlarını açıkça dile getirip putperestliğe karşı çıkmış, taşlanarak öldürülmekten veya zorla din değiştirmekten kurtulmak için mağaraya sığınmışlardır. Yanlarındaki köpekleriyle birlikte orada derin bir uykuya dalan gençler 309 yıl sonra uyanmışlardır. Bu süre Kur'ân-ı Kerîm'de,

“Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar, dokuz da ilâve ettiler.”

şeklinde belirtilmektedir. 300 yıla 9 ilâvesi, şemsî takvimle belirtilen sürenin kamerî takvime göre ifadesi olarak değerlendirilmiştir.

Mağarada “Bir gün kadar” uyuduklarını sanan gençler, içlerinden birini gümüş bir para vererek yiyecek almak üzere şehre gönderirler. Böylece onların durumuna muttali olanlar Allah'ın vaadinin hak olduğunu ve kıyametin mutlaka geleceğini anlarlar, mağaranın bulunduğu yere bir mescid yapmaya karar verirler.

Soruda geçen konuyla ilgili olarak ise, tefsirlerdeki bilgiler çok farklıdır. (bk. Taberi, Beğavî, Hazin, İbn Kesir, Tabresi, Zemahşeri, ilgili yer)

Bazı alimlere göre, Asahab-ı Kehf kıssası Milattan önce Yahudilerle ilgili vuku bulan bir olaydır. Kehf suresinin Mekke’de inmiş olması bunu destekler. Çünkü Mekkeliler Medine’ye gidip geldiklerinden, Yahudilerden “Ruh, Zülkarneyn ve Ashab-ı Kehf”le ilgili üç soruyu peygamberimize sormalarını istemişlerdir. Bu sebeple konunun Hristiyanlarla ilgisi yoktur. (bk. İbn Kesir, el-Meraği, Kehf Suresinin tefsiri)

Keza bazılarına göre, Hristiyanların düşmanı ve bir putperest olan Kral Dakyanus Miladi 237 yılı civarında sadece bir yıl hüküm sürmüştür. Onun korkusundan kaçan Hristiyan yiğitler mağaraya sığınmış 300 yıl uyuduktan sonra, Kral Kaysar-i Sağir (Savuzuzyos) döneminde uyanmışlardı. (bk İbn Aşur, Kehf suresinin tefsiri)

Buna mukabil, bazı alimlere göre, Dakyanus, miladi 284-305 tarihleri arasında hüküm sürmüştür. (bk. et-Tefsiru’l-hadis, Kehf suresinin tefsiri)

Pek çok farklı rivayetlerden sadece biri olan bu son rakamı esas alsak bile, yine de bu olayın Hz. Peygamber zamanında olmadığı görülecektir. Çünkü bu olay Dakyanus’un krallığının ilk yılında / yıllarında meydana gelme ihtimali kuvvetlidir. Zira bu zalim hükümdar başa gelir gelmez dindarlara zulmetmeye başlamıştır. Bu açıdan Ashab-ı Kehf olayı, miladi 284-290 arasında vuku bulma ihtimali kuvvetlidir. Buna göre, Ashab-ı Kehfin uyanması miladi 590 civarında vuku bulmuştur (290+300=590).

Son olarak şunu da belirtelim ki, şayet bu olay Hz. Peygamberin peygamberliği döneminde (612) yaşansaydı, Kur’an’da ifade edildiği üzere, ne böyle bir soruya ihtiyaç olacak ne de onların sayıları konusunda fazlaca bir ihtilaf olacaktı.

Özetle söylemek gerekirse:

- Mağaradakilerin kaç kişi oldukları, ne zaman ve nerede yaşadıkları ve kaç yıl uykuda kaldıkları gibi alınacak ders bakımından önemli olmayan bilgilerden ziyade üzerinde düşünülmesi, ibret alınması gereken hususlar ön plana çıkarılmıştır.

- Yahudilik'te ve Hristiyanlık'ta da var olduğu ve Kur'ân-ı Kerîm'de özlü olarak tekrarlandığı anlaşılan Ashâb-ı Kehf kıssasıyla müminlere verilmek istenen mesaj, ana hatlarıyla;

* İman küfür mücadelesinin öteden beri hep var olduğu,

* İnanların her devirde zulme uğramalarına rağmen bâtılın hakka asla galebe çalamadığı,

* Samimiyetle iman edip İnançlarının gereğini yaşayanları Allah'ın mutlaka başarıya ulaştırdığı,

* Ve nihayet her şeyi yoktan var eden Allah'ın insanları yeniden diriltmeye muktedir bulunduğudur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun