Allah adaletsiz mi, bazıları fakir ve çirkin, bazıları güzel ve zengin?

Allah adaletsiz mi, bazıları fakir ve çirkin, bazıları güzel ve zengin?
Tarih: 18.07.2022 - 09:16 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Allah adaletsiz mi, neden bazıları zengin ve güzel bazıları fakir ve çirkin?
- Allah neden kimini güzel ve zengin yarattı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Cenab-ı Allah adil-i mutlaktır, yani sonsuz adalet sahibidir.

Her şeyden evvel dünyada gördüklerimiz izafidir, size göredir, bize göredir, genelde çoğunluğa göredir. Yani referansımız çoğunluğa göredir.

Bunu dahi referans alsak, göreceğiz ki sabırlı ve hayırlı fakirler olduğu gibi, israflı ve hayırsız zenginler de vardır.

Bunlar çeşitliliktir ve bu çeşitlilik de sırr-ı imtihan gereğidir.

Kimi güzellikle, sağlıkla, varlıkla imtihan olur, kimi de tam tersiyle. Fakat şunu bilmek gerekir ki varlığın hesabı çok daha zordur, çünkü getirdiği mesuliyetler fazladır.

Diğer taraftan güzellik, sağlık, zenginlik geçicidir, bir gün mutlaka hepsi yok olacaktır ve Tekasür suresinde buyurulduğu gibi; “O hesap günü bütün nimetlerden sual edileceksiniz!..”, yani sana bu verilenleri Allah yolunda mı kullandın yoksa ne yaptın?

Belki nice fakirler öldüklerinde zenginlerin verdiği hesabın çetinliğini görünce fakir oldukları için sevinecekler.

Hem o fakir bilmez ki belki zengin olsa yoldan çıkacak, aslında Rabbi ona büyük bir lütufta bulunmuş.

Hem o çirkin bilmez ki belki çok güzel veya yakışıklı olsa zina bataklığına saplanacak, aslında Rabbi ona büyük bir lütufta bulunmuş.

Yanlış anlaşılmasın zengin olmakta bir beis yok, yeter ki şükredip varlığımızın fazlasını Allah yolunda infak edelim.

Fakir olmak da imrenilecek bir şey değil, yeter ki sabredip Rabbimizin takdirine boyun eğip, çalışmamıza devam edelim.

Adalete gelince:

Öncelikle, hiçbir varlığın, Allah’tan var olmak gibi bir hakkı yoktur.

Örneğin;

Madenler "Biz neden bitki olmadık?" diyemezler. Aksine, yok iken var edildikleri ve madenlik hayatına mazhar oldukları için, hakları yalnız şükretmektir.

Bitkiler, "Biz neden hayvan olmadık?" diyemezler. Aksine, varlık ile beraber bitkisel hayata mazhar oldukları için hakları yalnız şükretmektir.

Hayvanlar da biz "Neden insan olmadık?" diyemezler. Aksine, varlık ile beraber ruh cevherine mazhar oldukları için hakları yalnız şükretmektir.

Zaten bütün varlıklar buna uygun olarak şükrederler.

İnsana gelince: Bana neden şu verilmedi, bu verilmedi diyemez. Varlık ile beraber maden, bitki ve hayvan gibi diğer varlıklara da verilmeyen insanlık gibi en değerli bir nimet verildiği için, bunu kendine ihsan edene şükretmesi gerekir.

Esasen şikâyet bir haktan gelir. İnsanın -haşa- Allah’tan varlık, insanlık gibi bir alacağı yoktur. Allah kereminden, lütfundan, ihsanından ve rahmetinden vermiştir. Bu durumda insanın verilenlere şükretmek, razı olmak ve kanaat etmek gibi görevleri vardır.

Şu hâlde, Allah’ın vermediği bir şey için adil olmadığını iddia etmek aklen de vicdanen de asla doğru değildir.

Bununla beraber, zahiri bir şekilde bakınca yani sadece zarfa, kabuğa bakınca, bazen dünyada adalet yokmuş gibi görünüyor. Ama tabiri caizse içine, özüne ve mahiyetine bakınca, ne kadar büyük bir nimet olduğu ahiret hayatında anlaşılacaktır. Fakat esas olan bu dünyada da buna inanmak ve buna uygun hareket etmektir.

Örneğin, siyah bir mendilin içine elmas konulmuşsa, siyah mendil de elmas kıymetindedir. Ancak beyaz bir mendilin içine kömür konulmuşsa, beyaz mendil de kömür hükmündedir.

Demek ki, zarfa ve kabuğa değer veren içindekidir. Eğer içindeki kötü ise, zarf ve kabuk ne kadar iyi olursa olsun, içindekini değerli yapamıyor.

Şu halde, içi hayır ise dışı da hayırdır, içi çirkin ise dışı da çirkindir. Bize verilen her şeyde, sadece zarfına değil içine de odaklanmalıyız ve onu elmas yapmaya çalışmalıyız.

Aklımıza gelebilecek her konuya bu pencereden bakmak ve ona göre karar vermek gerekir.

Ayrıca Rabbimiz zalimden hakkını alıp mazluma mutlaka verecek, kimseye hak etmediği ceza verilmeyecek, ama sonsuz merhameti gereği Rabbimiz bütün müminlere rahmetiyle muamele edecek.

Bize düşen bunlara iman edip, ibadetlerimizi aksatmadan, helal-haram dairesi içinde, sebeplere sarılarak, neticelere tevekkül ederek, bazen sabır ama hep şükrederek Rabbimizin bize biçtiği imtihanı tamamlamamızdır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun