Akabe Biatının en küçük üyesi bir çocuk muydu?

Tarih: 08.09.2023 - 20:00 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hz. Cabir'in hayatı hakkında bilgi verir misiniz?
- Hadis-i Şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki:
"Beni gören veya beni göreni gören bir Müslümana ateş değmeyecektir." (Tirmizi, Menakıb, (3857))
- Bu hadisi Hz. Cabir'in rivayet ettiği yazıyor. Bu zat Hz. Cabir bin Abdullah mıdır? Yoksa başka biri midir?
- Eğer başka bir sahabiyse hayatı hakkında bilgi verebilir misiniz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Evet, bu sahabi efendimiz Hz. Cabir bin Abdullah’tır.

Hz. Cabir, en çok hadis rivayet eden sahabilerden biridir.

Hicretten on altı yıl önce (607’de) Medine’de dünyaya geldi. Hazrecoğullarının Benî Seleme kabilesinden olup Ebû Abdurrahman ve Ebû Muhammed künyeleriyle de anılır. Babası Uhud Gazvesi’nde ilk şehid düşen sahâbî Abdullah b. Amr b. Harâm, annesi Resûlullah’a biat eden kadın sahâbîlerden Enîse (Üneyse) bint Aneme’dir.

Nübüvvetin on üçüncü yılında (622) yapılan İkinci Akabe Biatı’na babası ile birlikte katılan Cabir, yetmiş kişilik heyetin en küçük üyesi idi. Söylediğine göre o zaman henüz taş bile atamayacak kadar küçük bir çocuktu.

Hz. Cabir’in Bedir Gazvesi’nde bulunduğu ve suların azlığı sebebiyle kuyuya girerek kovaları doldurduğu kendisinden rivayet edilmektedir. (Ebû Dâvûd, Cihad, 141)

Ancak (daha sahih rivayetlerden anlaşıldığına göre) bu gazvede bulunmamıştır. (Müslim, Cihâd, 145)

Çünkü yedi (veya dokuz) kız kardeşine bakacak kendisinden başka kimseleri bulunmadığı için savaşlarda babası onu kardeşlerini kollamakla görevlendirmiş, Uhud Gazvesi’nde babası şehid düşünceye kadar hiçbir gazveye katılmamıştı.

Bundan sonra hiçbir gazveyi kaçırmayan Hz. Cabir’in iştirak ettiği ilk gazve, Uhud Gazvesi’nin hemen ardından düşmanları kovalamak üzere yapılan Hamraülesed Gazvesi idi. Bu gazveye sadece bir gün önce Uhud’da çarpışmış olanlara katılma izni verildiğini öğrenince Hz. Peygamber’in (asm) huzuruna çıkarak kız kardeşlerine bakma mecburiyeti dolayısıyla savaşa iştirak edemediğini söyledi ve ondan özel izin aldı.

Daha sonra ise Resûl-i Ekrem (asm) Efendimizle beraber on dokuz gazveye katılmıştır.

Hudeybiye’de Bey‘atürrıdvan’da bulunmuş ve Hz. Peygamber’in (asm) orada bulunan 1.400 kişiye hitaben, “Bugün sizler yeryüzünün en hayırlı insanlarısınız.” dediğini rivayet etmiştir. (Buhârî, Meġāzî, 35)

Hayatının son yıllarında bu olaydan söz ederken, eğer gözlerini kaybetmemiş olsaydı altında biat ettikleri ağacı gösterebileceğini söylemiştir.

Hz. Peygamber’in (asm) vefatından sonra Cabir’in muhtelif savaşlara katıldığı ve özellikle Şam’ın fethinde bulunduğu bilinmektedir.

Hz. Cabir, Akabe Biatı’nda bulunanlardan en son vefat eden odur. Etekleri topuğuna değmeyen bir izar giydiği, başına beyaz bir sarık sardığı ve sarığın ucunu arka taraftan dışarı sarkıttığı, bembeyaz saçını ve sakalını zaman zaman sarıya (bazı rivayetlerde kırmızıya) boyadığı bildirilmektedir.

Cabir b. Abdullah, Resul-i Ekrem’in (asm) özel iltifat ve ilgisine mazhar olan sahabilerden biridir.

Hz. Peygamber (asm) bir defasında onu devesinin arkasına bindirmiş, hastalandığı zaman ziyaretine gitmiş, babasının şehadeti dolayısıyla üzüldüğünü görünce, onun Allah Teâlâ’nın iltifatına nail olduğunu haber vererek kendisini teselli etmiştir.

Hz. Cabir’in Peygamber’e (asm) olan yakınlığını gösteren bazı rivayetler hadis kitaplarında önemli bir yer tutar. Bunların en önemlileri şunlardır:

Cabir babasının vefatı dolayısıyla sadece yetim kardeşlerine bakmaya değil aynı zamanda babasından kalan borçları da ödemeye mecbur olduğu için maddî bakımdan çok zor durumda kaldı. Çoğu Yahudi olan alacaklılar hurmaların toplanma zamanı gelince Cabir’den alacaklarını istediler. O da hurma bahçesinden başka gelirleri olmadığını ve o yılki mahsulün borcunu karşılamaya yetmeyeceğini Hz. Peygamber’e arzetti. Resûl-i Ekrem toplanan hurmaları birkaç öbek halinde yığdırdı. Sonra da bunlardan en büyük öbeğin yanına oturarak ölçeği eline aldı ve herkese alacağı nisbetinde hurma vermeye başladı. Hz. Peygamber’in bir mucizesi olarak Cabir’in bütün borçları ödendikten sonra da hurmaların eksilmediği görüldü. (Buhari, Veṣâyâ, 36, Meġāzî, 18)

Daha sonra evlenen Cabir, Zatürrika Gazvesi’ne gidildiğini duyunca Hz. Peygamber (asm) ile birlikte savaşa katıldı. Bu gazveden dönerken onun zayıf ve bakımsız devesinin en geride kaldığını gören Resul-i Ekrem Cabir’e devesini çöktürmesini söyledi; sonra da eline aldığı bir sopa ile deveye vurunca dermansız hayvan birçok deveyi geride bırakacak kadar canlanıp süratlendi.

Bu sırada Cabir’le sohbet eden Hz. Peygamber (asm) onun evlendiğini öğrenince bir kızla mı, yoksa dul bir hanımla mı evlendiğini sordu. Evlendiği kadının dul olduğunu öğrenen Resûlullah’ın, bir kızla evlenmenin daha mutlu sonuçlar doğurabileceğini hatırlatması üzerine Cabir, çocukları başına toplayıp onlarla meşgul olabilecek bir kadını özellikle tercih ettiğini, kardeşlerinin arasına onların yaşında birini getirmeyi doğru bulmadığını söyleyerek Hz. Peygamber’in (asm) duasını aldı.

Yine bu yolculukta Hz. Peygamber (asm), maddî sıkıntı içinde bulunduğunu bildiği Cabir’den devesini kendisine satmasını istedi. Uzun bir pazarlıktan sonra ve Medine’ye varınca teslim etmek şartıyla deveyi satın aldı. Gazve dönüşü Cabir deveyi teslim etmek üzere götürünce, Resulullah ona olan borcunu ödedi ve deveyi de kendisine hediye etti. Bu olay “Leyletü’l-ba‘îr” (deve gecesi) diye anılır. Cabir o gece Resûl-i Ekrem’in kendisi için yirmi beş defa istiğfar ettiğini söyler.

Cabir b. Abdullah Hz. Peygamber (asm)’den, Hz. Ebû Bekir, Ömer, Ali, Ebû Ubeyde b. Cerrah, Muâz b. Cebel, Zübeyr b. Avvam ve diğer sahabilerden pek çok hadis rivayet etmiştir.

"Bin"den fazla hadis nakleden altı sahabiden (müksirûn) biri olarak 1.540 rivayeti hadis külliyatında yer almıştır.

Cabir’in hacca dair rivayetlerini ihtiva eden "Kitâbü’l-Mensek" adlı bir sahîfesinden bahsedilmektedir.

Medine’de fetva veren sahabîler arasında bulunan Cabir’in verdiği fetvalar bir küçük cüz tutacak hacimdedir.

Ayrıca talebelerinden Süleyman b. Kays el-Yeşküri’nin kendisinden bir sahîfe yazıp rivayet ettiği kaydedilmektedir. (İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, IV, 215)

Abdullah b. Üneys’in, Cabir’in Hz. Peygamber (asm)’den duyduğu, "üzerinde mazlum hakkı bulunan kimsenin cennete giremeyeceğine dair" bir hadisi (bk. Buhârî, Tevḥîd, 32) bizzat onun ağzından öğrenmek maksadıyla deve sırtında Şam’a kadar bir ay süren uzun bir yolculuk yaptığı bilinmektedir. (Müsned, III, 495; Buhârî, ʿİlim, 19)

Mescid-i Nebevî’de bir ilim meclisi oluşturan Hz. Cabir’den faydalanan tabiîler arasında oğulları Abdurrahman, Akil ve Muhammed ile Saîd b. Müseyyeb, Ata b. Ebû Rebâh, Hasan-ı Basri, Muhammed b. Münkedir, Bilâl b. Sa‘d, Mücâhid, Şabî, Tavus b. Keysan ve Muhammed el-Bakır gibi âlimler vardır. (bk. DİA Cabir b. Abdullah md.)

İlave bilgi için tıklayınız:

Beni gören veya beni göreni gören bir Müslümana ateş ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun