Zıhar mevzusunda geçen, "Sen bana anamın sırtı gibisin." cümlesinde ne anlatılmak isteniyor?

Tarih: 03.07.2006 - 20:13 | Güncelleme:

Soru Detayı
Buradaki "sırt" ne manaya geliyor?..
Cevap

Değerli kardeşimiz,

"Zıhar", bir kimsenin karısına "Sen bana anamın sırtı gibisin." diyerek, onu kendisine haram kılması. Zıhar, "zehr" kökündendir, kelime anlamı sırt demektir.

Zıhâr, fıkhı terim olarak: Erkeğin kendi karısını veya onun boynunu ya da yarısını veya üçte birini, kendisine nikâhı ebediyen haram olan bir kadına veya o kadının bakılması caiz olmayan bir organına benzetmesidir.

İslâm öncesi Arap toplumunda bir adam, karısının herhangi bir davranışına kızdığı zaman, ona, "sen bana anamın sırtı gibisin" derdi. Bunun üzerine karısı ona haram olurdu. Fakat bu boşanma sayılmazdı. Aralarındaki aile bağları kopmasa bile helal kabul edilmezdi. Ancak tam anlamıyla boşanmış da sayılamayacağı için kadın, başka bir yol seçemezdi.

Cahiliyye dönemi toplum yapısı incelendiğinde, kadınların erkekler karşısında yok denecek kadar az imtiyaza sahip oldukları görülmektedir. Hele kocasının sudan sebeplere dayandırarak söylediği, "Sen bana anamın sırtı gibisin." sözüyle karşılaşan kadın, tamamen yalnızlığa terk ediliyordu.

Zıhar olayı, ilgili âyetler nâzil oluncaya kadar, cahiliyye döneminde yaşandığı şekliyle devam etti. Bu âyetlerin nüzul sebebi hakkında Havle binti Mâlik bin Sa'l-ebe'den şu hadis rivayet edilmiştir:

"Kocam Evs b. Samit bana zıhar yaptı. Ben de Rasûlüllah (s.a.s)'a giderek durumu anlattım ve şikâyet ettim. Rasûlüllah (s.a.s) bana ısrarla, 'Âllah'tan kork, Evs senin amca oğlundur. Ona iyi davran.' diye buyuruyordu. Nitekim bir müddet sonra hakkımda şu âyetler (Mücadele, 58/1-4) nâzil oldu:

1. "Habibim, zevci hakkında seninle mücadele eden (nihayet halinden) Allah'a da şikâyet etmekte olan (kadın)'ın sözünü (umulduğu vecih ile) Allah dinlemiştir. Allah sizin konuşmanızı zaten işitiyordu. Çünkü Allah hakkıyla işitici, kemaliyle görücüdür."

2. "İçinizden zıhar yapagelenlerin karıları, onların anaları değildir. Anaları kendilerini doğurandan başkası değildir. Şüphe yok ki onlar herhalde çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar. Muhakkak ki Allah bağışlayıcı, çok yarlığayıcıdır."

3. "Kadınlardan zıhar ile ayrılmak isteyip de sonra dediklerini geri alacaklar için birbiriyle temas etmezden evvel, bir köle azad etmek (lazımdır). İşte size bununla öğüt veriliyor. Allah ne yaparsanız, hakkıyle haberdardır."

4. "Fakat kim (bunu) bulamazsa, (yine) birbiriyle temas etmezden evvel, fasılasız iki ay oruç (tutsun). Buna da güç yetiremezse altmış yoksul (doyursun). (Kefaretteki) bu (hafifletme) Allah'a ve peygamberine iman (da) sebat etmekte olduğunuz içindir. Bu (hükümler) Allah'ın (tayin ettiği) hadlerdir. (Bunları kabul etmeyen) kâfirler için ise elem verici azab vardır." (el-Mücadele, 58/1-4 bk.; İbn Kesir, Tefsir, İstanbul 1985, VIII/8 vd).

Havle binti Mâlik bin Sa'l-ebe şöyle devam ediyor:

"Ayet nâzil olduktan sonra Rasûlüllah (s.a.s);
"Kocan seninle temas etmeden evvel bir köle azad etsin." dedi. Ben de
"Kölesi yok." dedim. Rasûlüllah,
"Öyleyse iki ay oruç tutsun." dedi.
"Yâ Rasûlüllah, o yaşlıdır, o kadar oruç tutamaz." dedim. Rasûlüllah (s.a.s):
"Öyleyse 60 miskini doyursun." buyurdu.
"Onun sadaka verecek bir şeyi de yoktur." dedim. Bunun üzerine Rasûlüllah (s.a.s):
"Ben ona altmış sa' hurma vereyim." buyurdu.
"Bir altmış sa' da ben veririm." dedim. Rasûlüllah (s.a.s)
"İyi yaparsın. Sen onun yerine altmış yoksulu doyur ve amcaoğlunun yanına git." buyurdu.

Zıhar, cahiliyye döneminde talakın en ağır şekliydi. Çünkü zıharla zevce, ebedi haram olan anne gibi, ebedi haram kılınıyordu. Bu sebeple zıhar yapan birisinin zevcesini tekrar alması hiçbir şekilde caiz değildi. İslâm bu hükmü geçersiz kıldı. Yine de kefaret verinceye kadar geçici bir haramlığa sebebiyet verdiğini kabul etti. Cahiliyyet dönemindeki gibi onu kesin bir talak gibi görmedi.

Ulema, zıharın haram olduğunda ittifak etmişlerdir. Bu sebeple zıhar yapmak caiz değildir. Üstelik yalan ve iftiradır. Zıhar yapan kimse büyük günah işlemiş olur. Eğer kişi zevcesine lisanıyla zıhar veya talak yaptığını söylerse, zıhar veya talak yapmış olur. Niyeti isterse zıhar veya talak yapmak olmasın. Önemli olan niyet değil, zikredilen sözlerdir.

Zıhar yapan kimseye, kefaret verinceye kadar zevcesine yaklaşması haramdır. Ve pişman olup zevcesini geri almak isteyenlerin de kefaret vermesi farzdır.

Hanefi, Mâlikî ve Hanbelîlere göre kefaret vermeden evvel her türlü yakınlık (öpmek, sarılmak vb) haramdır. İmam Sevrî ve İmam Şâfiî'ye göre değildir. Çünkü âyette yalnız "temas" zikredilmiştir. İmam Mâlik ise, cariyeye zıhar yapmayı sahih görmüştür.

Ayrıca fakihler, kadının kocasına zıhar yapamayacağı hususunda görüş birliğindedirler. Ve ulemanın çoğunluğu, Kur'ân-ı Kerîm ve hadislerin doğrultusunda, zıharın anneye benzetme ile yapılabileceği görüşünde birleşmişlerdir. Yani kişi zevcesine "Sen bana kardeşimin vs. sırtı gibisin." dese bu zıhar olmaz.

Zıhar kefareti bir köle azad etmektir. Hanefîlere göre kölenin kâfir, Müslüman, erkek, kadın, büyük küçük olması önemli değildir. Ancak akıllı ve azalarının tam olması gerekir. Şâfiî ve Malikilere göre, azad edilecek kölenin mü'min olması şarttır.

Eğer köle yok ise, altmış gün aralıksız oruç tutulur. Hastalık ve yaşlılık gibi sebeplerden dolayı oruç tutmayan kimseler ise, altmış fakiri doyururlar. İmam Şâfi ve Mâlik'e göre ise bir fakiri altmış gün doyururlar veya her gün için yarım sa' verilmesi yeterlidir.

Fukahanın çoğunluğuna göre zıhar yapan kimse, kefaretini vermeden önce zevcesiyle münasebette bulunursa Allah (c.c)'a isyan etmiş ve günah işlemiş olur. Tövbe ederek, kefaretini verinceye kadar zevcesiyle yeniden temasta bulunamaz. Kefaretinde de artma olmaz.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

carpediem103

Allah razı olsun aydınlattınız.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun