Sahih veya hasen hadisi inkâr etmek haram mıdır?

Tarih: 18.05.2011 - 11:32 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Böyle bir kimse Ehl-i sünnetten çıkar mı?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

İslam’da sünnet/sahih hadis, teşriin ikinci kaynağıdır.

İslam alimlerine göre,

“Hayır, hayır! Senin Rabbin hakkı için, onlar aralarında ihtilâf ettikleri meselelerde seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden ötürü içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın sana tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça, iman etmiş olmazlar.” (Nisa, 4/65),

“O kendi heva ve hevesiyle konuşmuyor. O, kendisine vahyedilen bir vahiyden başka bir şey değildir.” (Necm, 53/3-4)

mealindeki ayetler, sünnetin, teşriin ikinci kaynağı olduğunun delilidir.

Buna göre, Hz. Peygamber (asm)'in -fiilî, kavlî, takrirî- sünnetini bize ulaştıran sahih hadisleri inkâr etmek büyük bir dinî risk taşımaktadır. Hz. Peygamber'in sünnetinin teşri kaynağı olduğunu inkâr eden veya sahih bir hadisin Hz. Peygamber'in sözü olduğuna inandığı hâlde kabul etmeyen dinin dışına çıkmış olur. Bu husus âlimlerin ittifakla kabul ettiği bir konudur.

Nitekim, İmam Ebu İshak b. Rahuye: “Hz. Peygamber'den kendisine gelen bir haberin doğru olduğuna inandığı hâlde -hayatî bir zorlama olmaksızın- onu reddeden kâfir olur.” hükmünü vermiştir.

Yine Suyutî şu şekilde fetva vermiştir:

 “Hadis otoriteleri tarafından sıhhatin şartı olarak kabul edilen kriterlere sahip olan bir hadisi inkâr eden kimse kâfir olup Yahudî, Hristiyan ve diğer kâfir kafilelerle birlikte haşrolur.” (bk. Suyutî, Miftahu’l-Cenne  fi’l-ihticaci bi’s-Sünne, s.14).

Keza Allam İbnu’l-Vezîr de şunları söylemiştir:

“Hz. Peygamberin hadisi (sözü) olduğunu bildiği hâlde, onu inkâr eden kimse kâfir olur." (bk. el-Avasım ve’l-kavasım, 2/274).

"Fetava’l-lecneti’d-daime" adlı fetva kitabında şu görüşlere yer verilmiştir:

“Sünnetle amel etmeyi inkâr eden kimse kâfir olur. Çünkü, sünneti yalanlamak, hem Allah’ı hem Resulünü hem de ümmetin icmaını tekzip manasına gelir."(bk. Lecne, el-Mecmuatu’s-sanî, 3/194).

Bir hadisin sahih olup olmaması, onun senedindeki ravilerin zabt ve adalet şartlarına sahip olup olmamakla ilgilidir. İmam Şafii şöyle demiştir:

“Hz. Peygamber'den hadis rivayet edenlerin sika olması, o hadisin subutu(sahih olduğu) anlamına gelir.” (el-Ümm, 10/107-İhtilafu’l-hadis bölümü).

İbn Teymiye de şu görüşlere yer vermiştir:

“Manası anlaşılmazsa bile, Kitap ve Sünnette yer alan her şeye iman etmek gerekir.” (Mecmuu’l-fetavî, 3/41).

Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, alimlerin bu konuda görüşleri şu merkezdedir: Sünneti/hadisleri prensip olarak toptan inkar eden dinden çıkar. Mütevatir bir hadis yakin ifade ettiği için, ona iman etmek şart olup inkarı küfrü gerektirir.

Prensip olarak hadisleri kabul ettikten sonra, ayrı ayrı hadisleri değerlendirmedeki tutumuna bakılır.

Tevatürle sabit olan mütevatir hadisin inkarı dinden çıkma sebebidir. 

Ancak, tevatürle sabit olmayan sahih hadisin inkarı ise haber-i vahid olması yönünden küfrü gerektirmese de sünnetin bütünlüğü göz önüne alındığında fasıklık ve bid’at olarak değerlendirilir.

Şu kadar var ki, bir Müslümanın ilmî açıdan hadisleri ve senetlerini değerlendirip bir hüküm verebilecek donanıma sahip olmadan delilsiz olarak bir hadisi veya genel olarak hadisleri inkar etmesi asla kabul edilemez.

Hadisler, ehil kişiler tarafından ravi ve metinleri bakımından araştırma konusu yapılabilir, tahkik edilebilir, tartışılabilir. Ancak bir Müslümanın ilmî açıdan değerlendirip bir hüküm verebilecek donanıma sahip olmadan ve delilsiz olarak herhangi bir hadisi inkar etme cihetine gitmemesi gerekir.

Bununla beraber, bir kimse  samimi olarak -ilmî delillere dayanarak- bir hadisin sahih veya hasen olmadığına inanıyorsa, bunu inkar etmekte de bir sakınca olmayabilir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 50.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun