Peygamberimiz (s.a.v.) "Hiçbir peygamber yoktur ki, koyun gütmemiş olsun." buyurmaktadırlar. Peygamberimiz (s.a.v.) kendisinin de çobanlık yaptığını nasıl anlatmaktadır?

Tarih: 01.06.2006 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Resul-i Ekrem Efendimiz ömr-i saâdetlerinin onuncu yılı içinde bulunuyorlardı.

Bu sırada, himâyesinde bulunduğu amcası Ebû Tâlib'in koyun ve keçilerini gütmek istediğini söyledi. Onu canı gibi seven amcası önce buna razı olmadı. Ancak Efendimizin şiddetli arzu ve ısrarı karşısında kabul etti. Fakat bu sefer zevcesi Fâtıma Hâtun bu isteğe şiddetle karşı koydu. Göz bebeklerinden daha çok kıymet verdikleri Kâinatın Efendisini yakıcı güneş altında bırakmaya gönülleri nasıl rıza gösterebilirdi?

Fakat, Fahr-i Âlem Efendimiz bu arzusunda kararlı idi. Bunun için Fâtıma Hâtunu da ikna ve razı etti. Efendimiz, sabahları koyun ve keçileri alarak vadilerde ve tepelerde dalaştırıp otlatmaya başladı.

Böylece, hem geçim sıkıntısı içinde bulunan amcasına, hiç olamassa çoban tutma masrafından kurtarmak suretiyle yardımda bulunmuş, hem de yanlız başına yerleri ve gökleri derin derin tefekkür etme imkanı elde etmiş oluyordu. Kırda Cenab-ı Hakkın, her an tazelendirdiği yer ve gök sayfalarındaki ulvî manzaraları seyrediyor, ruhu onlardan eşşiz bir zevk ve derin bir feyz alıyordu. Üzerine aldığı bu vazife onu aynı zamanda tefessüh etmiş, bozulmuş cemiyetin yalan, hile, dolandırıcılık ve rîya ile bulaşmış hayatlarından uzak kalma imkânına da kavuşturuyordu.

Mübarek ömürlerinin bir senesini koyun gütmekle geçiren Efendimiz, nübüvvet vazifesi verildikten sonra Sahabîleriyle bir gün kıra çıkmışlardı. Merruzahran mevkiinde beraberce misvak ağacının yemişini topluyorlardı. Gönülleri kucaklayan tebessümleri arasında sahabîlerine şöyle buyurdu:

"Siz bu yabanî yemişlerin karalarını tercih ediniz. Çünkü, onun siyahı en lezzetlisidir."
Sahabîler merak ve hayret içinde,
"Yâ Resulallah," dediler. "Bu yemişin iyisini kötüsünü çobanlar bilir. Siz de koyun güttünüz mü?"
Nebiyy-i Ekrem Efendimiz yine ruhları okşayan tebessümleri arasında,
"Hiçbir peygamber yoktur ki, koyun gütmemiş olsun."1 cevabını verdiler.

Ömür defterine tatlı bir hatıra olarak kaydedilen bu koyun gütme hâdisesini yine Resul-i Zişan Efendimiz bir gün şöyle yâd edecektir:

"Musâ (a.s.) peygamber olarak gönderildi, koyun güderdi. Davûd (a.s.) peygamber olarak gönderildi, koyun güderdi. Ben de peygamber olarak gönderildim. Ben de kendi âilemin koyunlarını Ciyad'da [Mekke'nin alt tarafında bir yer] güderdim."2

Görülüyor ki, Kur'ân'da "En yüksek ahlâkın sahibi" olarak tavsif edilen Resûlullah Efendimizin henüz on yaşlarındaki gayret ve himmeti dahi boş oturmayı hoş görmemiş ve başkasına yük olmayı uygun bulmamıştır.

Şerh ve izahı ciltleri kaplayacak olan şu mübârek sözlerinde de bu bir senelik koyun gütme tecrübesinin eserini bulmak mümkündür:

"Hepiniz çobansınız. İdâreniz altında bulunanlardan mes'ulsünüz. Devlet reisi, idaresi altındakilerden mes'uldür. Kişi, çoluk çocuğunu gözetip korumakla mükellef ve bundan mes'uldür. Kadın kocasının evinden mes'uldür. Hizmetçi, efendisinin malının muhafızıdır ve bundan mes'uldür. Kişi babasının malının muhafızıdır ve bundan mes'uldür. Hepiniz idareniz altında olanlardan mes'ulsünüz."3

Dipnotlar: 

1. İbni Sa'd, Tabakât 1/125-126; Buharî, 2/247-248; Müslim, 6/125; İbni Mâce, Sünen, 2/727.
2. Tabakât, 1/126
3. Müslim, 6/8.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun