Peygamber'imizin, ilk vahiyden sonra, Varaka bin Nevfel'den telkin alması doğru mudur?

Tarih: 09.03.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Soruda yer alan noktalara başka bazı kimseler de dikkat çekmiştir. Fakat, Buharî gibi sahih bir kaynakta yer alan ve bütün İslam alimleri tarafından kabul gören aşağıdaki hadis-i şerif, Varak’a ile yapılan görüşmeyi yok saymamıza imkân vermemektedir. Hepimizin çok iyi bildiği bu meşhur hadisin mealini verdikten sonra bir değerlendirme yapmaya çalışacağız:

Mü'minlerin annesi Hz. Aişe (r.anha)'den  rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:

"Allah Resulü'ne vahyin başlaması doğru rüyalar görmekle olmuştur. Gördüğü her rüya sabahın aydınlığı gibi aynen çıkardı. Sonra ona yalnızlık sevdirildi. Artık Hira mağarasında yalnızlığa çekilir, oradan ailesinin yanına gelinceye kadar sayısı belirli gecelerde ibadet eder ve (ailesinin yanına döndükten bir süre sonra) yine azık alıp mağaraya geri giderdi. Sonra yine Hatice'nin yanına dönüp, bir o kadar zaman için azık tedarik ederdi."

"Nihayet Allah’ın Resûlü bir gün Hira mağarasında bulunduğu sırada Hak (vahiy) kendisine geldi. Ona melek geldi ve 'Oku' dedi. O da: 'Ben okumak bilmem.' cevabını verdi. Hz. Peygamber buyurdu ki: 'O zaman melek beni alıp takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra bırakıp yine: 'Oku!' dedi. Ben de Ona: 'Ben okumak bilmem' dedim. Yine beni alıp ikinci defa takatim kesilinceye kadar sıktı. Sonra beni bırakıp yine: 'Oku!' dedi. Ben de: 'Okumak bilmem' dedim. Beni alıp üçüncü defa sıktı. Sonra beni bırakıp: 'Yaratan Rabbinîn adıyla oku. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, Rabbin nihayetsiz kerem sahibidir. O, kalemle (yazı yazmayı) öğretendir, insana bitmediğini O öğretti.'(Alak, 96/1-5) dedi."

"Bunun üzerine Allah Resulü yüreği titreyerek korku içinde döndü ve eşi Hatice binti Huveylid'in yanına giderek 'Beni örtünüz, beni örtünüz.' dedi. Korkusu gidinceye kadar onu Örttüler. Sonra Hz. Peygamber başından geçenleri Hz. Hatice'ye anlatarak: 'Kendimden korktum.' dedi. Hz. Hatice: 'Hayır, Allah'a yemin ederim ki, Allah seni asla utandırmaz. Çünkü sen akrabana bakarsın, işini görmekten aciz olanların yüklerini çekersin, yoksula verir, hiçbir şeyi olmayana bağışta bulunursun, misafiri ağırlarsın, bir felakete uğrayana yardım edersin.' dedi."

"Bundan sonra Hz. Hatice, Hz. Peygamber'i alıp amcasının oğlu Varaka b. Nevfel b. Esed b. Abdüluzza'ya götürdü. Bu zat, cahiliyye zamanında Hristiyan olmuş bir kimse olup İbranice yazıyı bilir ve İncil'den de bazı şeyleri İbranice okur yazardı. O sırada Varaka gözleri sonradan görmez hale gelmiş bir ihtiyar idi. Hatice Varaka'ya: 'Amcamın oğlu! Dinle bak, yeğenin neler söylüyor.' dedi. Varaka: 'Yeğenim, ne oldu, hayırdır?' diye sordu. Hz. Peygamber başından geçenleri anlattı. Bunun üzerine Varaka şöyle dedi: 'Bu gördüğün, Allah'ın Hz. Musa'ya gönderdiği Nâmus'tur. Keşke senin davet zamanında genç olsaydım! Kavminin seni bu şehirden çıkaracakları zaman keşke hayatta olsam!'"

"Bunun üzerine Hz. Peygamber, 'Onlar beni buradan çıkaracaklar mı ki?' diye sordu. Varaka da: 'Evet, senin getirdiğin bu dava ve mesaj ile gelen herkes, her peygamber, düşmanlığa uğramıştır. Şayet senin davet günlerine yetişirsem, sana elimden gelen yardımı yaparım.' dedi. Çok geçmeden Varaka vefat etti ve o sıralarda bir süreliğine vahiy de kesildi.” (Buharî, Bed’u’l-vahy, 1).

Hadiste yer alan "yüreği titreyerek Hira’dan döndü" ifadesi, ile "kendimden korktum" ifadesi, meleğin gelmesinden dolayı Hz. Peygamber (a.s.m)'de oluşan etkilenmeyi göstermektedir. Bu yüzden o "Beni örtünüz" demiştir.

Hadiste zikredilen korkudan ne kastedildiği hakkında âlimler "on iki farklı görüş" ileri sürmüşlerdir. İbn Hacer’in tercihine göre,  aşağıdaki üç görüş en çok itibar edilebilen görüşlerdir:

1. Ürpertinin şiddetinden dolayı ölmekten korkmak.

2. Hastalıktan korkmak. İbn Ebî Cemre bu görüşü kabul etmiştir.

3. Hastalığın devam etmesinden korkmak.(bk. İbn Hacer, ilgili hadisin şerhi).

Bu üç görüşü bir arada mütalaa etmek mümkündür. Çünkü, hasta olmak, hastalığın devam edeceğine işaret eder, devam eden bir hastalık ölüm endişesini getirebilir.

O halde, Hz. Muhammed (a.s.m) bir insan olarak ilk defa Hz. Cebaril (as) ile karşılaşmasından derin bir tedirginlik hissetmiştir. Çünkü her peygamber gibi Hz. Muhammed (a.s.m) de bir beşerdir, insanî duyguları vardır, diğer insanlar gibi sevinçleri, üzüntüleri, korkuları vardır. Bu tespitten sonra şu noktalara bakabiliriz:

a. Hz. Muhammed (a.s.m)’in ilk defa karşılaştığı gaybî bir olay karşısında daha önce gördüğü ve peygamberliğini gösteren ve “irhasat” denilen harikalar unutturulmuş olabilir.

b. Hadiste ifade edildiği üzere, “Cebrail’in  takati kesilinceye kadar onu defalarca sıkması” kendisinde bir şok etkisi yapıp önce gördüğü irhasatı ona unutturmuş olabilir. Bu sıkmaların mutlaka hikmetleri vardır. Bu hikmetlerden biri, beşerî şahsiyetini şok bir tedavî ile dünyadan alakasını kestirmek ve bir nevi terapi yapmak olabilir.

c. Buna göre Hz. Muhammed (a.s.m)’in o gece karanlığında böyle harika bir olaydan ötürü şok olup korkması mümkündür. Ve bu korkuyla kalbi çarpması ve telaş göstermesi ve Hz. Hatice (r.anha)’ye “Beni örtün.” demesi son derece makul bir davranıştır ve peygamberliğe ters düşen bir tarafı da yoktur.

d. Hz. Hatice (r.anha)’nin Efendimizi (a.s.m) Varaka b. Nevfel'e götürmesi, onun peygamberliğini tasdik ettirmek için değil, bu şok etkisini hafifletmek, bu beşerî telaşını izale etmek ve endişelerini gidermeye yöneliktir. Bu zatın seçilmesi, Hz. Hatice’nin yakını olması yanında, yaşlı, ağırbaşlı, o ümmî toplumda okuma yazması olan bilge bir kimse olması, Tevrat ve İncil’i okuyan kültürlü bir şahsiyet olmasındandır. Onun bu kimliği gizemli olan hadiseleri yorumlamasına imkân veriyordu. Nitekim, Varaka b. Nevfel’in yanına girmenin çok isabetli olduğu hemen anlaşılmıştır. O bu hadisenin “bir nübüvvet olduğu, görülen o gaybî şahsın da Namus-u ekber Cebrail olduğunu” tereddütsüz olarak söylemiştir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun