Oruç neden gündüz tutulmaktadır; gece tutulsa olmaz mı?

Tarih: 20.09.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Orucu gündüz tutmamızın en önemli sebebi, Allah öyle emrettiği içindir. Bunun yanında orucu gündüz tutmanın bir çok hikmeti vardır. Gece tutmakla bu hikmet yerine gelmemiş olur. Çünkü orucun amacı nefis terbiyesidir; bu amaca ulaşılması için gündüz tutulması gerekir.

Orucun bazı hikmetleri şöyledir:

Cenâb-ı Hak, yeryüzünde insanların istifadesine sunmuş olduğu hesapsız nimetleri için, fiyat ve karşılık olarak, onlardan sadece şükür istemektedir. Şükür ise, bütün nimetleri Allah`tan bilmek, o nimetlere hakikî ihtiyacını hissedip kıymetini tam takdir etmekle olur. İşte Ramazan orucu, hakikî, hâlis, çok büyük ve umumî bir şükrün anahtarıdır. Zira başka vakitler çok kişi, hakikî açlık duymadığı için, pek çok nimetlerin kıymetini takdir edemez.

İnsan nefsi, kendisini hür ve serbest ister, kendisine hiç karışanı olmadan, dilediği tarzda hareket etmeyi fıtrî olarak arzular. Mahiyetindeki âcizlik ve zayıflığı, kusur ve hatâları hiçbir vakit görmeye yanaşmaz. Hadsiz nimetlerle beslenip yaşatıldığını, terbiye olunduğunu asla düşünmek istemez. Üstelik, servet ve iktidarı da varsa, gaflet içinde, ilâhî nimetleri, gâsıbâne ve hırsızcasına hayvan gibi tutar. Âdeta demirden bir vücudu, ölümsüz bir hayatı varmış, gibi bütün varlığıyla dünyaya sarılır, birçok kötü ahlâk ve günahlar içinde yuvarlanıp gider.

İşte Ramazan-ı şerîf`te tutulan oruç, en zengininden en fakirine, en gafilinden en mütemerridine kadar herkese, nefsinin gerçek mahiyetini gösterir. Hiç kimsenin kendi nefsine mâlik olmadığını; Allah`ın izni ve emri olmadan hiçbir şey yapılamayacağını hatırlatır. Oruç sayesinde nefsin ne derece zayıf ve âciz olduğu, demirden sanılan vücudun ise, ne kadar çürük ve dayanıksız bulunduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkar. Nefsinin gerçek mahiyetini bu şekilde görüp idrâk eden insan, artık başıboşluğu, serseriliği, nefsine itimat ve gururu bir tarafa bırakarak hakikî vazifesi olan şükür ve kulluk görevini omuzlarına yüklenip; kötü ahlâktan, günah ve sefahetlerden vazgeçer.

Oruç, sıhhatın anahtarıdır. Bir yıl çeşitli yemeklerle ve içilen meşrubatla yorulan, yıpranan sindirim organlarımıza dinlenme, toparlanma, güç ve kuvvet kazanma imkânları hazırlar. Devamlı çalışan bir makinanın muayyen zamanlarda nasıl bakıma ihtiyacı var ise, bunun gibi yorulan sindirim organlarımızın da hiç olmazsa senede bir ay dinlenmeye ve bakıma ihtiyacı vardır. Bunu da en iyi şekilde oruç ibâdeti yapmaktadır.

Oruç, maddî ve manevî bir perhiz ve bu itibarla önemli bir, ilaçtır. Nitekim Allah Resulü (asm) "Sıhhat bulmak için oruç tutun." buyurmuştur. (Orucun sindirim, dolaşım ve sinir sistemlerine ve özellikle karacığere, damar sertliğine, böbreklere, kan yapısına, strese olan olumlu tesirleri için bk. Dr. Halûk Nurbâkî, Diyanet Gaz. Sy. 327, s. 6.)

Oruç vücudun açlığa, susuzluğa karşı mukavemetini de arttırır. İnsana dayanıklılık ve tahammül gücü kazandırır.

"Her şey`in bir zekâtı vardır. Vücudun zekâtı da oruçtur." Yani, zekâtı vermek, nasıl malı ve malın pisliğini giderip temizliyorsa, oruç da vücudu temizleyip vücuttaki zehirleri, fazlalıkları bertaraf eder; insanı hastalıklardan kurtarır.

Oruç, Allah`ın nimetlerini hatırlayarak O`na olan teşekkür borcunu ödemektir. Çünkü her zaman her istediğini yiyebilen insan, oruç tutmakla:

"Bu nimetler benim mülküm değil, ben bunları yiyip içmekte hür değilim, başkasının malıdırlar, yemek için O`nun emrini bekliyorum." demiş ve manevî bir şükür yapmış olur.

Oruç zenginlere fakirlerin durumunu hatırlatmak; böylece sosyal dayanışmayı, yardımlaşmayı, sevişmeyi ve toplum düzenini kolaylaştırmak demektir. Zira başka yolla "zengin fakirin halinden bilmez." Bu yüzden Mısır`in kıtlık yıllarında, Hz. Yusuf (as)'ın bütün zahire ve erzak ambarları elinde olduğu halde, üç günde bir yemek yediği ve sebebini soranlara; "Benim karnım tok olursa, zahire almaya gelen zavallılara acıyabilir miyim?" dediği nakledilir. [Risâle-i Hamidiyye,127; (Sifâ`dan nakil), Sabûnî, Ravâi` I/218]

Zenginle fakir arasında tam bir yardımlaşmanın temini ve karşılıklı hürmet, merhamet ve sevgi bağlarının te`sisi şarttır. Zenginlerin ve imkân sahiplerinin, fakir-fukaranın yardımına koşması ise, ancak onların acınacak hallerini ve açlıklarını, imkânsızlıklarını yakînen bilmeleri, bir nebze olsun yaşamaları ve hissetmeleri ile mümkündür. Bu da en iyi şekilde oruçla gerçekleşir.

Bu faydalar orucun binlerce hikmetinden bir kaç tanesidir. İnsanlar gece vaktinin büyük bir kısmını uyku ile geçirdiklerinden normal zamanlarda da bu vakitte yeme ve içme durumu söz konusu değildir. Dolayısıyla saydığımız hikmetler yerine gelmemiş olur.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun