İnanmak zorunda mıyım?
Allah'a neden inanmalıyım? Allaha neden inanmak zorundayım?
Değerli kardeşimiz,
İnsanın “Allah’a neden inanmalıyım?” sorusu, aslında “Neden varım, niçin yaşıyorum, ölümden sonra ne olacak?” sorusuyla iç içedir. Çünkü inanç, hayatın anlamına verilmiş en derin cevaptır.
Her insanın fıtratında, doğruyu arama, gerçeği bulma, yalanla hakikati ayırt etme kabiliyeti vardır. Bu vicdanî mekanizma, tıpkı gözün ışığı araması gibi, kalbin de Yaratıcısını aramasını sağlar. Kuran’ın ifadesiyle:
“Şunu iyi bilin ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d, 13/28)
Yani insan, iman ettiğinde yalnızca bir inanç sistemine değil, kalp huzuruna, iç dengeye ve varlıkla uyuma kavuşur.
Etrafımıza bakalım: Kusursuz bir düzen, hassas dengeler, hayatın doğuşu, ölümün hikmeti… Bunların hepsi, bir akıl, irade ve kudret sahibi yaratıcının açık delilleridir.
Kusursuz bir gökyüzü, tam ölçüyle işleyen bir kalp, tek bir hücrenin içindeki düzen…
Bu kadar mükemmel bir düzenin “tesadüfen” var olduğunu söylemek, binlerce kitap dolusu bilgi dolu bir kütüphanenin “rüzgârla oluştuğunu” iddia etmek gibidir.
Bunların tesadüfen oluştuğunu söylemek, bir kitabın sayfalarının rüzgârla bir araya geldiğini iddia etmek gibidir.
İnanç, bir baskı değil; hakikati görebilme cesaretidir.
İnanmak, hayatın rastgele olmadığını, seni seven bir Yaratıcının seni var ettiğini fark etmektir.
O’na inanmakla, ölüm bile korkulacak bir son değil, sonsuzluğa açılan bir kapı olur.
Sonuçta mesele şudur:
İman, bir zorunluluk değil, bir hakikati görme cesaretidir.
İnanan insan, evrene anlam katar, ölümü bir son değil, başlangıç görür. İnanmayan ise, sonsuz bir evrende tesadüfün rüzgârına bırakılmış bir anlık varlığa razı olur.
Kur’an, bu farkı şöyle dile getirir:
“Rablerinin emrine uyanlar için mükafatın en güzeli vardır. Ona uymayanlara gelince, eğer yeryüzünde olanların tamamı ve ek olarak bir misli daha onların olsa (kurtuluş için) onu mutlaka feda ederlerdi. Onlar var ya, hesabın en kötüsü işte onları bekliyor; varacakları yer de cehennemdir. (Ra’d, 13/18)
Kısaca:
Allah’a inanmak, zorunluluktan değil; aklın, kalbin ve vicdanın rehberliğinde hakikati fark etmekten doğar, bir mecburiyet değil, insanın kendini bulmasıdır.
O’na inanan hem bu dünyada huzuru hem de ahirette ebedî mutluluğu bulur.
İlave bilgi için tıklayınız:
Niçin inanmalı? İnanmak neye yarar?
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İnanç bağımlılıktır, bağımlılık kötü değil mi?
- Neden tanrıya inanamıyorum?
- TAFSİLÎ İMAN
- Müslüman bir bilim adamı evrimci olabilir mi?
- Allah’ı eğer ispat ediyorsak, neden hala inanıyoruz?
- İman ile itikat arasındaki fark nedir?
- Küçük Değişimler Birikip Büyük Değişimleri Netice Verebilir mi?
- Allah'a ve onun sıfatlarına iman etmenin, hayatımıza yaptığı olumlu etkileri örneklerle açıklar mısınız?
- Allah'a inanma ve O'nun her şeye gücü yeteceği inancı, insanları nasıl etkilemektedir?
- Batıl inançlara inanmak dinden çıkarır mı?