Küçük Değişimler Birikip Büyük Değişimleri Netice Verebilir mi?

T:Evrim görüşünün tam olarak ispatlanmadığını kabul ediyorum. Ancak, evrimin yaşanmış olduğunu gösteren kuvvetli deliller var. Bu konuda uzman olup hayatlarını bu işe adayan bilim adamlarının bulgularına masal diyemezsin. Kesin olarak ispatlanmamakla beraber, yüzde 75 gibi yüksek bir ihtimalle doğru olduğuna inanıyorum.
 

–F:“İnanmak” kavramını kullandın. Demek ateistler de inanıyor. Yanlışlıkla mı kullandın bu kavramı yoksa?
 

T:Hayır. Bilerek kullandım. İnanmak önemli. Ancak, kime nasıl inandığın önemli… Ben gözlem ve deneye dayanarak hakikati arayan bilim adamlarına inanıyorum. Onların doğru çıkmaları kuvvetle muhtemeldir. Çünkü kullandıkları yöntem sıhhatlidir. Oysa sen gözlem ve deneye değil, semavî bilgi aldığını söyleyen peygamberlere inanıyorsun.
 

F:Öncelikle evrimin de bir inanç olduğunu kabul etmeni takdir ediyorum. Birçok bilim adamı, evrime olan inançlarını mutlak hakikat diye başkasına dayatıyor. Alternatif görüşlere yer verilmesine tahammül bile edemiyorlar. Biliyorsun ki evrim konusu bu ülkede hayli güncel ve tartışmalı bir konu. Evrimci bilim adamları, evrim teorisine karşı “akıllı dizayn” teorisinin de okutulması görüşüne karşı çıkıyor. Hatta bir arkadaşımın anlattığına göre, bizim eyaletteki bilim adamları, eğitim bakanlığına baskı yapıp, ortaokul ve lise kitaplarında okutulan “evrim teorisi” konusundan “teori” kavramının çıkarılmasını istiyorlar. Çünkü teori demekle, evrim hakikatine zarar verildiği düşünüyorlarmış.
 

T:Ben bu konuda ortada yer alıyorum. Akıllı dizayn teorisi bilimsel değil, dine dayandığı için bilim diye okutulması yanlış bence. Ancak, evrim teorisinin de kesin ispatlanmış bir hakikat olarak değil, kuvvetli delilleri olan bir “hipotez” olarak okutulmasından yanayım.
 

F:İlginç bir yaklaşım! Biraz önce kendi ifadenle, evrim teorisinin deney ve gözlemle kesin olarak ispatlanmadığını, ancak bilim adamlarının bu konuda görüşlerinin doğru olduğuna inandığını söyledin. Eğitime gelince, benim inandığım okutulsun, ancak başkalarının inandığı okutulmasın diyorsun. Bu bir tezat değil mi?
 

T:Hayır değil. Çünkü benim inancım kuvvetli delillere dayanıyor.
 

F:Ben de aynı şeyi kendi inancım için söyleyebilirim. Hatta daha da ötesini de söyleyebilirim. Sohbetimizin başında da ifade ettiğim gibi, benim inancım, körü körüne değil, delillere şahitlik ederek iman etmemi istiyor. Hem de evrime delil diye yapıştığın canlılardaki tesadüfî mutasyon, evrimi asla gerektirmiyor. Mutasyona dayanarak evrimle bir türden başka türe geçiş olmuştur diyemezsin.
 

T:Tam aksini düşünüyorum. Evrim, küçük değişimlerin milyonlarca yıllık birikiminden başka bir şey değil. Dawkins’in dediği gibi, evrim “birikimin gücü”yle alakalıdır.
 

F:Dawkins’in görüşüne yüzde 50 katılıyorum. Canlılardaki değişim güçle alakalı. Ancak, tesadüfî birikim gücüyle değil, ilim ve hikmetle işleyen ilahî güçle alakalı. Hem de tesadüfî birikimin bir tek hücre bile yapacak gücü olamaz. Çünkü milyonlarca unsurun baş başa vermesiyle mümkün olan hayatın tesadüfî birikimle olması mümkün değildir.
 

T:Canlılarda küçük değişimler olduğuna göre, bu değişimin zamanla farklı türleri netice vermesi gayet mümkündür.

F:Haklısın. Küçük değişimlerle bir türden başka bir türe geçiş, teoride mümkün olabilir. Ancak, her mümkün olan vaki olur diyemeyiz. Yani her olası olan gerçekleşir diyemeyiz. Kanaatimce, genelde ateistlerin, özelde ise evrimcilerin en çok yanıldıkları noktalardan biri, olası olan bir şeyi mümkün zannetmeleridir.[1] Nitekim ateizmin ve Darwinizmin çağdaş peygamberi olan Richard Dawkins bir kitabında, “Meryem Ana’nın heykelinin size el salladığını görseniz bile, mucize olduğunu iddia edemezsiniz” diyor.[2] Çünkü Dawkins’e göre, heykelin kolunu oluşturan atomların hepsi, bir defalığına, aynı yönde hareket etmiş olabilir.

Bu ihtimal dâhilindedir. Ancak, teorik olarak olası olan böyle bir şeyin, bugüne kadar mümkün olduğunu gören olmamış. Aynen öyle de, bir canlı türünün başka bir türe dönüşmesi teorik olarak imkânsızdır denilemez. Ancak, bu konudaki delillere baktığımızda, gerçekte mümkün olma ihtimalinin neredeyse sonsuzda bir olduğunu anlarız.

Defalarca ifade ettiğim gibi, bir canlı türünün başka bir canlı türüne dönüştüğünü gözlemleyen yok. Gözlemlediğini iddia edip, tarihe not düşen de yok. Laboratuvar ortamında bu dönüşümü ispatlayan da yok. O halde, aklen gerçekleşmesi muhal olan bir şeyi, mümkün imiş gibi kabul etmek hiçbir akla sığar mı?
 

T:Bence mutasyonla meydana gelen değişimlerin milyonlarca yıl devam ettiğini düşündüğümüzde bir hücreden bütün canlı türlerinin türemesi son derece kolay olur. Senin gibiler bu değişimin bir anda olduğunu düşündüğü için kavramakta zorluk çekiyor. Elliott Sober’in Biyoloji Felsefesi kitabında verdiği güzel bir örnek var: 19 dönen diskten oluşan bir şifre düşünelim. Her bir diskin üstünde 26 harf var. Diskleri rastgele çevirdiğimizde “methinksitisaweasel” şifresinin denk gelme ihtimali 26 üzeri 19’dur. Yani sırf rast gele çevirerek şifreyi bulma ihtimali yok gibi.
 

F:“Yok gibi” çok hafif kalır. Senin için hesap makinesinde hızlıca hesapladım. Rastgele söz konusu şifreyi bulma olasılığı 766,467,265,200,362,000,000,000,000’da birdir.
 

T:Sana katılıyorum. Ancak, evrim sadece tesadüfen şifreyi bulacağımızı söylemiyor. İzin verirsen verdiğim örneği bitireceğim.
 

F:Özür dilerim. Devam et.
 

T:Sober, evrimin nasıl çalıştığını anlamak için rastgele dönen disklerin doğru harfe denk geldiğinde donduğunu varsaymamızı istiyor. Böyle bir durumda söz konusu şifreyi elde etmek çok daha kolay olur. Evrim gerçeğinde rastgele dönen diskler tesadüfî mutasyonu temsil ediyor. Doğru harfe denk gelince diskin durması ise doğal seleksiyonu… Yani evrim tamamen tesadüfî değildir. Doğal seleksiyon çok önemlidir.

F:Senin yaptığın şu misale benzer: Eski çağlardan kalma 19 harf şifresi olan muazzam bir hazine var. Hiç kimse kapıyı açamıyor. Sana geliyorlar. “Kapıyı açabilir misin?” diye soruyorlar. Eğer sen, “Bana şifreyi verirseniz diskleri tesadüfen çe­virip, kapıyı açarım” dersen sana gülerler.

Kanaatimce, Sober çok önemli birkaç noktayı göz ardı etmiş. Birincisi, kim söz konusu şifreyi belirlemiş? Şifre verdiği­miz sektrilyonlarca seçeneklerden herhangi biri olabilirdi. İkin­cisi, her bir disk şifrenin ne olduğunu nereden biliyor? Akıllı biri de ona söylemiş olamaz. Çünkü kulağı yok ki işitsin. Aklı yok ki ne yaptığını anlasın. Hafızası yok ki söylenileni hatırlasın.
 

T:Bence modern biyolojinin hakikatlerinden pek haberdar olmadığın için basit bir hücreden karmaşık canlı türlerinin zamanla türemesini anlayamıyorsun.
 

F:Biyoloji uzmanı değilim. Ama canlıların evrimle oluşup oluşmadığını anlamak için uzman olmaya gerek yok. Bir bisikletten, kendi kendine, uçağın türemesi mümkün olmadığı gibi, bir tek hücreden de –kendi kendine– milyonlarca canlı türünün türemesi mümkün değildir. Çünkü bir bisikletin yapılması için gerekli ilim ve kudretle bir uçağı yapmak için gerekli ilim ve kudret arasında binlerce kat fark var. Bence evrimciler, canlıların farklı çevre şartlarına uyum sağlamak için “esnek” bir yapıda yaratılmalarını anlamadıklarından böyle bir hataya düşüyorlar.

 


[1] Kur’an, inkâr edenlerin asılsız dayanaklarını şöyle ifade ediyor: “Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyuyorlar ve onlar sadece yalan uyduruyorlar.” (En’am Suresi, 6:116)

[2] Richard Dawkins, The Blind Watchmaker, s. 159.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun