Mahşer günü insanların durumu nasıldır?
- İnternette okumuştum; kıyamet günü Allah insanları diriltip bir araya toplar ve cennet onlara yaklaştırılır, deniyor. İnsanlar cennet kapılarının açılması için Âdem babamıza gidiyor "Ey Babamız! Cennet bize açılmasını iste." diyorlar. Hz. Âdem "Ben bu işin ehli değilim." diye onları Hz. İbrahim'e yönlendiriyor... Sonunda Hz. Muhammed (asm)'e geliyorlar...
- Böyle bir hadis var mı; metnini verip açıklamasını yapar mısınız?
Değerli kardeşimiz,
Evet, böyle bir hadis-i şerif vardı.
Huzeyfe ve Ebû Hüreyre (ra)’dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:
«يَجْمعُ اللَّه ، تَباركَ وَتَعَالَى ، النَّاسَ فَيُقُومُ الْمُؤمِنُونَ حَتَّى تَزْلفَ لَهُمُ الْجَنَّةُ ، فَيَأْتُونَ آدَمَ صلواتُ اللَّه عَلَيْهِ ، فَيَقُولُون : يَا أَبَانَا اسْتفْتحْ لَنَا الْجَنَّةَ ، فَيقُولُ : وهَلْ أَخْرجكُمْ مِنْ الْجنَّةِ إِلاَّ خَطِيئَةُ أَبِيكُمْ ، لَسْتُ بصاحبِ ذَلِكَ ، اذْهَبُوا إِلَى ابْنِي إبْراهِيمَ خَلِيل اللَّه ، قَالَ: فَيأتُونَ إبْرَاهِيمَ ، فيقُولُ إبْرَاهِيمُ : لَسْتُ بصَاحِبِ ذَلِك إِنَّمَا كُنْتُ خَلِيلاً مِنْ وَرَاءَ وراءَ ، اعْمَدُوا إِلَى مُوسَى الذي كَلَّمهُ اللَّه تَكْلِيماً ، فَيَأْتُونَ مُوسَى ، فيقُولُ : لسْتُ بِصَاحِب ذلكَ، اذْهَبُوا إِلَى عِيسى كَلِمَةِ اللَّه ورُوحِهِ فَيقُولُ عيسَى : لَسْتُ بِصَاحِبِ ذلكَ. فَيَأْتُونَ مُحَمَّداً صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَيَقُومُ فَيُؤْذَنُ لَهُ ، وَتُرْسَلُ الأَمانَةُ والرَّحِمُ فَيَقُومَان جنْبَتَي الصراطِ يَمِيناً وشِمالاً ، فيَمُرُّ أَوَّلُكُمْ كَالْبَرْقِ » قُلْتُ : بأَبِي وَأُمِّي ، أَيُّ شَيءٍ كَمَرِّ الْبَرْقِ ؟ قال : « أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ يمُرُّ ويَرْجعُ في طَرْفَةِ عَيْنٍ ؟ ثُمَّ كَمَرِّ الريحِ ثُمَّ كَمرِّ الطَّيْرِ ؟ وَأَشَدُّ الرِّجالِ تَجْرِي بهمْ أَعْمَالُهُمْ ، ونَبيُّكُمْ قَائِمٌ عَلَى الصرِّاطِ يَقُولُ : رَبِّ سَلِّمْ ، حَتَّى تَعْجِزَ أَعْمَالُ الْعَبَادِ ، حَتَّى يَجئَ الرَّجُلُ لا يَسْتَطِيعُ السَّيْرَ إلاَّ زَحْفاً ، وفِي حافَتَي الصرِّاطِ كَلالِيبُ مُعَلَّقَةٌ مَأْمُورَةٌ بأَخْذِ مَنْ أُمِرَتْ بِهِ ، فَمَخْدُوشٌ نَاجٍ وَمُكَرْدَسٌ في النَّارِ »
وَالَّذِي نَفْسُ أَبِي هُرَيْرَةَ بِيَدِهِ إِنَّ قَعْرَ جَهنَّم لَسبْعُونَ خَريفاً
“Şanı yüce ve üstün olan Allah, insanları bir araya toplar. Müminler ayağa kalkarlar ve cennet kendilerine yaklaştırılır. Âdem (as)’a gelirler ve derler ki:
- Ey babamız! Bize cennetin açılmasını iste! Âdem der ki:
- Sizi cennetten çıkaran, babanızın hatasından başka ne ki? Ben bu işin ehli değilim. Siz, Allah’ın dostu olan oğlum İbrahim’e gidiniz. Bunun üzerine İbrahim’e giderler, o da:
- Ben bu işin ehli değilim. Ben geriden geriye, uzaktan halîl idim. Siz, Allah Teâlâ’nın kendisiyle konuştuğu Mûsâ’ya gidiniz der. Onlar Mûsâ’ya giderler. Mûsâ kendilerine:
- Ben bu işin ehli değilim. Siz Allah’ın kelimesi ve ruhu olan İsâ’ya gidiniz, der. İsâ’ya geldiklerinde:
- Ben bu işin ehli değilim, diye karşılık verir. Bunun üzerine onlar, Muhammed (asm)’e giderler. O da hemen ayağa kalkar ve kendisine şefaat için izin verilir. Emanet ve rahim (akrabalık bağı) gönderilir ve bu ikisi sıratın sağ ve solunda dururlar. Sizin ilk kafileniz şimşek gibi geçer. Ben:
– Annem babam feda olsun, "şimşek gibi geçmek" nedir, dedim. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– Şimşeği görmediniz mi? Göz açıp yumacak kadar bir zamanda geçip gidiverir, buyurdu. Sonrakiler rüzgâr gibi, kuş gibi, koşucular gibi geçerler. Onları amelleri böyle süratli geçirir. Peygamberiniz sırat üzerinde durup şöyle der:
– Ey Rabbim! Selâmete çıkar, selâmete çıkar.
Neticede, kulların amelleri kendilerini sırattan geçirmede âciz kalır. O kadar ki, yürümeye gücü yetmeyen bir adam oturağı üzerinde sürünerek gelir. Sıratın iki tarafında emrolunduklarını yakalamakla memur asılı çengeller vardır. Bazıları yaralanmış vaziyette kurtulur, bazıları da cehenneme yuvarlanır.”
Ebu Hüreyre’nin nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki, cehennemin dibi yetmiş yıllık mesafe kadar derinliktedir. (Müslim, İmân 329)
Umumi mahiyetiyle kıyamet ahvalinden bahseden bu hadisin muhtevası oldukça açık ve anlaşılır niteliktedir.
İmam Nevevî’nin hadisi bu konuda zikretmesinin sebebi, emanetin önemi ve büyüklüğünü öne çıkaran bir rivayet olmasından dolayıdır. Ancak hadiste dikkat çeken birkaç noktaya da kısaca işaret etmemiz faydalı olur, kanaatindeyiz.
Peygamberlerin masiyet, yani büyük ve küçük günahlar işleyip işlemedikleri konusunda âlimlerimiz çeşitli görüşler ileri sürer ve bu konuda deliller ortaya koyarlar. İşin teferruatına girmeden, genel olarak kabul edilen prensipleri şöyle hatırlatabiliriz:
* Nübüvvetle görevlendirildikten sonra, peygamberlere küfür izafesi asla câiz değildir. Onlar bundan tamamen masumdurlar. Peygamber olmadan önce küfre nisbet edilip edilmeyecekleri konusunda görüş ayrılıkları vardır; ancak doğru olan ve çoğunluğun kabul ettiği, bunun da câiz olmadığıdır.
* Peygamberlerin büyük günah işlemedikleri konusunda âlimlerimiz arasında görüş birliği vardır. Hem şer’î deliller hem de akıl bunun böyle olması gerektiğine işaret eder. Bu sebeble, konu üzerinde icmâ vaki olmuştur. Peygamberlere mahsus olan “ismet” sıfatı da bunu gerektirir.
* Peygamberlerde sehv ve nisyan, yani yanılma ve unutma gibi hallerin olabileceğini bazı âlimler kabul etmemişler ve bu yönde gelen rivayetleri tevil etme yoluna gitmişlerdir. Âlimlerin büyük çoğunluğu ise, sehv ve nisyanın olabileceğini, nitekim olduğunu söylemişlerdir ki, doğru olan da budur.
* Peygamberler büyük günahlardan korunduğu gibi, küçük günahlardan da korunmuşlardır. Onların “zelle” denilen hataları ise, cezayı gerektirmeyen, kul olmanın gereği fiillerdir. Âlimlerimiz bu konuda görüş birliği içinde olup aralarında ihtilaf yoktur.
Bu hadiste, bazı peygamberlerin kendi hatalarını anarak müminleri başka peygamberlere göndermeleri, onların tevazuunun işareti ve neticede şefaatın derece derece olduğunu anlatmak, Hz. Peygamber (asm)’in mevkiinin yüceliğini onlara öğretmek istemelerinin bir sonucu kabul edilir.
Emanet ile sılayı rahimin sırat köprüsünün iki yanına getirilmeleri, her ikisinin dindeki ehemmiyetinin ve mevkiinin büyüklüğü sebebiyledir. Bunlar, Cenâb-ı Hakk’ın dilediği şekil ve suret içinde canlı birer varlık olarak orada duracaklar, sırattan geçenlerden haklarını isteyeceklerdir.
Özet olarak;
- Yeniden dirilme, mahşer ve hesap haktır, gerçektir.
- Peygamberler arasında derece ve mertebe farkları vardır. Peygamber Efendimizin (asm) mevkii diğer bütün peygamberlerin önündedir.
- Şefaat vardır ve Peygamberimiz (asm) Allah'ın izniyle mahşerde şefaat edecektir.
- Peygamberler, peygamber olmadan önce de büyük günahlardan masumdurlar. Peygamberlikten sonra onların işlediği “zelle” denilen küçük hatalar, kul olmalarının gereğidir.
- Sırat köprüsü haktır.
- Emanet dinin en önemli esaslarından biridir. Sılayırahim de dinimizin büyük önem verdiği bir ahlak prensibidir. Bu ikisi sırattan geçmede bir ölçü olacaktır. (bk. Riyazü’s-Sâlihîn Tercüme ve Şerhi, Peygamberimizden Hayat Ölçüleri, Erkam Yay., H. No: 203)
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Hayber nasıl fethedildi?
- Yeni bir çığır açan kişiye karşılık var mı?
- Mahşer günü şefaat edilmek için sırasıyla peygamberleri gezenler hangi ümmettendir?
- Kıyamet günü müminler, şefaat için peygamberlere gidecek mi?
- Safların düzeltilmesi hakkında hadis var mı?
- Cebrail bize dinimizi mi öğretmiş?
- Camiye abdestli gitmek şart mı?
- Doğruluk cennete, yalancılık cehenneme mi götürür?
- Tevessül, ayet ve hadislere göre caiz midir?
- Çocuğun ölümünü kocasından gizlemiş mi?