Acıları hangi kategoriye sığdıracaksınız?

Tarih: 25.03.2017 - 04:01 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Nasıl olacak bu işler?
- Sorunun kategorisini bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Acıları hangi kategoriye sığdıracaksınız?
- Peşin peşin burada acısını çekiyoruz, oysa cennetin garantisi yok. nasıl olacak?
- Burada 80 sene 100 sene neyse çile çek, sonra 50 bin sene hesap sorulacak.. Sonra "belki" cennet. b-e-l-k-i.. 
- Bunları sorunca da "ağlanıp sızlanıyorsun, Allah'ı kula şikayet ediyorsun" diyorlar.
- Düşünmeyeceksek bu beyni neden verdi Allah bize? Çok üzülüyorum şu halimize..

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Öncelikle müminin en önde gelen vasfı ilahi rahmetten asla ümit kesmemektir.

Ebedi saadet ve cennet, Allah’ın kesin ve asla şüphe edilmeyecek bir vaadidir.

Evet, bu dünyada ciddi sıkıntılar, hüzün ve elem verici hadiseler olmakta ve yaşanmaktadır. Ancak bu gibi hadiselerin özellikle başta peygamberler ve onları takip eden sıddıklar, şehitler ve salihlerin başında bulunduğu tarihçe sabittir.

Tıpkı açlığın ve susuzluğun şiddeti ile kana kana doya doya gıdalanmanın arasındaki ilişki gibi, yaşanılan acıların büyüklüğü nispetinde saadet de büyük olacaktır.

Diğer taraftan, bir çekirdeğin toprağa gömülmesi, onun hakkında bir zillet değil, fazilettir, yükseliştir; çekirdek halinden çiçekli ve meyveli ağaç haline çıkmaktır. Bunun gibi, bir kulun başına gelen sıkıntılar ve onun gösterdiği tevazu, mahviyet ve ubudiyet toprağına gömülmek de öyle rahmettir. Bundan nice sabır, tevazu, kulluk, mağfiret gibi çiçekler, meyveler, renkler, tatlar ve güzel kokular çıkacaktır.

“İnsanlar arasında belalara, musibetlere en fazla maruz kalanlar peygamberlerdir, sonra evliyalardır, sonra da -sırasıyla- onlara yakın olanlardır.” (Mecmau’z-zevaid, h.no: 3740) 

mealindeki hadisin ifadesi bu konuda açık bir referanstır. 

“Geride bıraktığınız günlerdeki acılarınız ve kederlerinizden sonra haydi sizlere afiyet olsun.” (Hakka,  69/24)

ayetinde belirtilen yüce hitap işte böylesi değişmeyecek bir saadetin müjdesidir.

Bizler ilahi rahmeti gereğince idrak edemiyoruz. Eğer Allah’u Zülcelal Hazretlerinin el Adl, el Hakem, el Muntakim, el Kahhar gibi isimlerinin tecellileri de kendilerine layık bir sonuç istememiş olsalardı, ilahi rahmetin göz ardı edeceği kimse kalmazdı.

Bununla birlikte,

 “Benim rahmetim her şeyin ötesine geçmiştir.” (A'raf, 7/156)

ayetinde belirtilen büyük müjde iman ve İslam yolunun önemini bize göstermektedir.

Dünyanın bütün zevk ve saadetleri tıpkı elem ve hüzünleri gibi geçici olduklarından hakiki zevk ve eleme karşılık gelmezler. Oysa ahiret yurdu ise ebedidir ve asıl zevk ve elem bu değişmeyen yurdun iki temel hususiyetidir.

Mümin insan çektiği sıkıntı ve kederlerde başta Hazret-i Peygamber Efendimiz aleyhissalatü vesselamı ve onun aile ve arkadaşlarını düşünmelidir.

Efendimiz (asm);

- Biricik kız ve erkek evlatlarını Fatma anamız müstesna kendi elleri ile toprağa vermiş,
- Çok sevgili eşleri Hazreti Hatice anamızı ve amcası Hazret-i Hamza’yı ve onlarca fedakâr arkadaşlarını düşmanlarınca lime lime edilmiş bir şekilde toprağa vermiş,
- Kendi kavim ve kabilesince en ağır ve düşmanca muamelelere tabi tutulmuş,
- Hatta onun evlatları da başta Hazreti Hüseyin Efendimiz olmak üzere büyük çileler çekmişlerdir.

Saadetin ve vuslatın büyüklüğü derecesinde bedelin de büyüklüğü ortadadır.

Ancak bizler onlar kadar dirayetli, sabırlı ve imanlı olmadığımız için, başımıza gelen musibetlerde hemen nefsani bir biçimde isyan dairesine girebilmekte ve bizim için aslında bir kurtuluş vesilesi olabilecek zahiri çirkin fakat akıbeti güzel hadiseleri ebedi hayatımızı tehdit eden hakiki birer musibet haline getirmekteyiz.

Allahü Zülcelal vel İkram Hazretlerinin rahmet kapısı sürekli açıktır. Bu kapı bizleri çektiğimiz sıkıntılar aracılığı ile kendisine iltica etmeye o yüce şefkat ve merhamete sığınmaya çağırmaktadır.

“Allah bize yeter o ne güzel vekildir.” (Al-i İmran, 3/173)

ayeti bizimle beraber çok geniş bir ölçekte ilahi rahmete sığınmış milyonların kutsi kervanına bizi de dahil etmektedir.

Bu vesile ile Rabbimizin bize dünya hayatında en büyük dost ve sırdaş olarak gönderdiği Kur'an-ı Kerim ile olan meşguliyetimizi arttırarak, kurumuş gönül toprağımızı ilahi rahmetten gelen abı hayat ile sulamalıyız.

İlave bilgi için tıklayınız:

Allah'a karşı istemsiz kırgınlıklar için ne tavsiye edersiniz?
Bela ve musibetleri nasıl değerlendirmeliyiz? Çocukların başına ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun