Cinleri inkar eden bir kısım kimseler bunu neye göre nasıl tevil ediyorlar?
- İslam'ın ilk çağlarında böyle bir güruh var mıydı?
Değerli kardeşimiz,
el-Cin adıyla müstakil bir sûrenin bulunduğu Kur’ân-ı Kerîm’de cinne, cân ve cin kelimeleri geçmektedir. Yirmi iki yerde geçen cin kelimesi de melek ve insan dışındaki üçüncü varlık türü karşılığında kullanılmıştır. (1)
Kur’ân-ı Kerîm’de verilen bilgilere göre cinler de insanlar gibi Allah’a kulluk etmeleri için yaratılmıştır.
Cân insan türünün mevcudiyetinden önce yakıcı ve her şeye nüfuz edici ateşten (nâr-ı semûm, mâric) yaratılmıştır. Cinlere de peygamber gönderilmiş, bir kısmı iman etmiş, bir kısmı kâfir olarak kalmıştır. Son peygamber Hz. Muhammed (asm) insanlara olduğu gibi cinlere de ilâhî emirleri tebliğ etmiştir.
Cinler insanlara nisbetle daha üstün bir güce sahiptirler. Meselâ kısa sürede uzun mesafeleri katedebilir, insanlarca görülmedikleri halde onlar insanları görür, insanların bilmediği bazı hususları bilirler; fakat gaybı onlar da bilemezler.
Gökteki meleklerin konuşmalarından gizlice haber almak isterlerse de buna imkân verilmez. Evlenip çoğalırlar.
İblîs de cinlerdendir ve insanların yanı sıra cinlerden de yardımcıları vardır.
Bazı cinler Hz. Süleyman’ın emrine girerek ordusunda hizmet görmüş, mâbed, heykel, büyük çanak, kazan gibi nesnelerin yapımında insanlarla beraber çalışmışlardır.
Hadislerde de cinlerle ilgili bazı bilgilere rastlanmaktadır.
Her insanın yanında bir cin bulunduğunu, cinlerin müminlere vesvese vermeye çalıştıklarını, ancak Kur’an okunan yerde etkilerini kaybettiklerini ifade eden hadislerdeki cinler, Kur’ân-ı Kerîm’de “cin şeytanları”(En‘âm, 6 / 112) olarak kendilerinden söz edilen kötü cinler olmalıdır.
Kulak hırsızlığı yapmak suretiyle gökten haber alan ve doğru yanlış öğrendiklerini arkadaşları vasıtasıyla sihirbaz veya kâhinlerin kalplerine ulaştıran cinler de aynı grupta mütalaa edilebilir.
Hz. Peygamber (asm) cinlerle konuşmuş, hatta rivayete göre namazını bozmaya çalışan bir cini yakalamış ve onu ashaba göstermek için bir yere bağlamak istemişse de daha sonra bundan vazgeçip serbest bırakmıştır.
Diğer bir rivayete göre Resûl-i Ekrem geceleyin bir grup cinle bir arada bulunmuş, onlara Kur’an okumuş, sabah olunca da durumu ashabına anlatıp yaktıkları ateşin kalıntılarını kendilerine göstermiştir.(2)
Cinlerle ilgili âyet ve hadislerin yorumu İslâm literatüründe kendine has bir yer işgal etmiş, ayrıca cinlere ve şeytanlara tesir edip onları itaat altına alma yollarını konu edinen ve “ilmü’l-azâim” adı verilen bir ilim dalı da teşekkül etmiştir.
İslâm kaynaklarında cinlerin mahiyeti ve mevcudiyeti, özellikleri, insanlarla ilişkileri, peygamberleri, âhiretteki durumları gibi hususlar onlarla ilgili tartışmaların ana konularını oluşturmuştur.
Yine bu kaynakların bazılarına göre cinlerin mevcudiyeti konusunda eski filozoflar da fikir beyan etmişler, bir grubu duyu ve akıl yoluyla idrak edilemeyen her şey gibi cinleri de inkâr ederken bir kısmı cinlerin varlığını kabul etmiş ve onlardan “ervâh-ı süfliyye” veya “ervâh-ı mücerrede” diye söz etmiştir.
İslâm filozoflarından Fârâbî, insanların aksine cinleri konuşmayan ve ölmeyen canlılar olarak kabul eder.
İbn Sînâ da cin kelimesine “çeşitli şekillere girebilen, şeffaf yapılı ve konuşan latif canlı” anlamını verir. Ancak filozofa göre bu tarif, cinin varlık olarak mahiyetini açıklığa kavuşturmayıp, sadece cin isminin kavram olarak ne anlama geldiğini göstermektedir.(3)
Fahreddin er-Râzî ile onun görüşüne katılan bazı âlimler, İbn Sînâ’nın bu açıklamasından hareketle onun, cinin sadece adını kabul edip dış dünyadaki varlığını inkâr ettiği sonucuna varmışlardır.(4)
Buna karşılık Elmalılı Muhammed Hamdi, haklı olarak, İbn Sînâ’nın, mahiyetleri hakkında ayrıntılı bilgiye sahip olunamadığı için cinlere ait gerçek bir tarifin yapılamayacağına işaret etmek üzere söylediği bu sözden, cinlerin varlığını inkâr ettiği sonucunun çıkarılamayacağını belirtmiştir.(5)
İslâm âlimlerine göre cinler mutlak gaybı bilmemekle birlikte uzun süre yaşadıkları ve meleklerden haber sızdırabildikleri için insanların bilemediği bazı hususlara vâkıf olmaları mümkündür.
Bunun dışında cinlere ilişkin âyetleri yorumlayarak cinlerin insanlar gibi doğan, yiyip içen, evlenip çoğalan, ölen ve hatta insanlarla irtibat kurabilen varlıklar olduğu âlimlerin çoğunluğu tarafından kabul edilir.
İlave bilgi için tıklayınız:
- Cinlerin mahiyeti ve özellikleri hakkında detaylı bilgi verir misiniz?
Dipnotlar:
1) bk. M. F. Abdülbâki, Mu’cem, “cân”, “cin”, “cinne” md.leri.
2) Müsned, VI, 153, 168; Buhârî, Menâkıbü’l-ensâr, 132, Salât, 75, Ezân, 105, Tefsîr, 72 / 1-2, Tevhîd, 7; Müslim, Zühd, 60, Salât, 149, 150, 260, Zikr, 67, Mesâcid, 39; Tirmizî, Tefsîr, 47.
3) Tis’u resâil, İstanbul, 1298, s. 62.
4) Tehânevî, Keşşâf, “cin” md.; Razi, Mefâtîhu’l-gayb, XXX, 148.
5) Hak Dini, VII, 5387.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- CİN
- CİN VE CİNLER
- CİN, CİNLER
- Cinlerin mahiyeti ve özellikleri hakkında detaylı bilgi verir misiniz?
- CİN VE ŞEYTAN
- Cinlere Hz. Muhammed Müslümanlığı öğretmiş, peki diğer dinleri peygamberler öğretmişler mi onlara?
- Neden Kuran’ın çoğunluğu insanlara hitap ediyor?
- Cinleri öpmek caiz midir?
- “Ona bir cin bile dokunmamıştır.” ayetine göre, cinlerle cinsel ilişki mümkün müdür?
- Şeytan (iblis) cinlerden midir, eğer cinlerden ise neden meleklerin arasındaydı?