Ahir zaman ve Fitneler

Rasulüllah (SAV) birçok hadis-i şeriflerinde ilerde ümmet içinde fitnelerin olacağından söz etmektedir. Böyle bir zamanda İslamı yaşamak, Kur'ân hakikatlerini benimsemek, sünnet-i seniyyeye uymak kolay olmayacaktır. Misal olması bakımından fitnelerle ilgili birkaç örnek hadis sunmak yerinde olacaktır kanaatindeyiz:

1) Kişiyi Kardeşinden, Babasından Ayıran Fitne:

“İlerde büyük fitneler olacak, kişi o fitnelerde kardeşinden ve babasından ayrılacak. (O zaman) fitneler erkeklerin kalplerinde kıyamete kadar yayılacak. Hatta O fitne zamanında bir kimse, zinakâr kadının zinasıyla ayıplandığı gibi, Allah'ın emirlerine uymasından dolayı (1) ayıplanacak.” (2)

Rasulullahın (SAV) bu haberine göre, kıyamete kadar devam edecek şiddetli fitnelerde, özellikle ahir zamanda gelecek fitnede, kişi düşünce, fikriyat, hayatı anlama ve yorumlama, hatta din edinme hususunda kardeşinden ve babasından farklı olacak. İki kardeş, baba ile oğul bu hususta aynı değerleri paylaşmayacak. Çünkü O zaman fitne çok yaygın hale gelecek, kişiler ailelerinden, ana babalarından kopup, başka kaynaklardan etkilenecekler. Çok uzaklarda ortaya çıkan kötü yanlış bir fikir, gönülden gönüle, zihinden zihine, dilden dile yazı ile veya başka yollardan hemen ortalığa yayılacak. Fitne kuş gibi kalpden kalbe uçacak, zihinlerde yuvalanacak. Böyle kritik ve tehlikeli zamanlarda elbette islamı yaşamak, benimsemek, onu dosdoğru şekilde hayatı boyunca devam ettirmek, elbette güç olduğu kadar da sevaplı olacaktır.

2) Başınıza Bilmediğiniz Şeyleri Emreden Yöneticiler Gelecek:

“Benden sonra başınıza, bilmediğiniz (o güne kadar hiç görmediğiniz) şeyleri emreden yöneticiler gelecek. Onlar üzerininde imamlar (halifeler) (3) değildirler.” (4)

Bu hadis-i şerifte, bir zaman gelip ümmetin başına müslümanların bilip duymadığı, islami olmayan, islam dışı şeyler emreden yöneticilerin geleceği haber verilmektedir. “Onlar üzerinizde halife değillerdir.” buyrulduğuna göre bu yöneticiler “halife” ünvanı taşımıyan, halife olmayan yöneticiler olacaktır veya adlarında “Halife” ünvanı olsa bile, görevlerinin başında islamı koruma ve kollama gelen gerçek halifeler olmayacaklardır. Gümüşhanevî bu hadis-i şerifi fitne ile ilgili hadisler içinde zikrediyor. (5)

3) Kişi Sabah Mümin Akşam Kafir Olacak:

“İlerde bir fitne olacak. O fitne içinde kişi mümin olarak sabahlayacak, kafir olarak akşamlayabilecek. Ancak Allahın ilimle kalbini dirilttiği kimseler hariç.”(6)

Bu hadis-i şerif fitne ile ilgili ilk hadis-i şerifi ve diğerini tekid etmektedir. Burada da fitnenin, bozulmanın yaygın bir hal olacağı anlatılır. Müslüman bir cemiyette sabahleyin Müslüman olarak uyanan, evinden çıkan bir kimse, toplumdan, arkadaşlarından, yayın organlarından veya başka mihraklardan aldığı tesirle, sabah mümin evinden çıktığı halde akşam, bir şüphe, bir söz veya bir başka sebeple evine kafir dönebilecektir. Burada en önemli faktör, kişinin dinini bilmemesi olarak görülmektedir. Çünkü Allahın kalbini islam bilgisi ile, iman hakikatleri ile dirilttiği kimse bu duruma düşmekten korunabilecektir. Bu durumda fitne ve bozulma devrinde, toplumda islamı bilenlerin azalacağı, islami bilginin kifayetsiz olacağı, islamı muhtaçlara ulaştırmanın güçleşeceği hususları akla gelmektedir.

Özetleyecek olursak, bidatların ve dalaletlerin, ümmeti ve islam cemiyetini istilası zamanında, takva ehli dindar kimselerin sünnete uymaları, islamın hükümlerine ittibaları, onlara pek büyük sevaplar kazandıracaktır. Çünkü o zamanda imanı muhafaza edebilmek bile, büyük bir iştir.

Rasulüllah bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor:

“Tûbâ (ne mutlu) beni görene ve bana iman edene! Sonra ne mutlu, sonra ne mutlu, sonra ne mutlu beni görmeksizin bana inanana!" (Dinleyenler tarafından) denildi ki:

Tûbâ ne demektir? O (bu soru üzerine) şöyle buyurdu:

“Tûbâ, (altında) yüz senelik yürüme mesafesi olan bir ağaçtır. Onun tomurcuklarından cennetliklerin elbiseleri çıkar.”(7)

Rasulullah (SAV) burada, kendi asrında kendini görüp kendine ve kendi vasıtası ile iman edenler için, “Tûbâ” buyuruyor. Arkasından, kendisini görmeden kendisine ve getirdiği dine inananlara üç defa “Tûbâ” diye hitap ediyor. Burada, Asrında kendini gören ve gördükten sonra inananlar için bir defa “Tûbâ!”, buyururken neden kendinden sonra gelenler için üç defa Tûbâ demiştir? Bu durum, Onu görmeden inanmanın önemini göstermektedir. Onu görmeden söyledikleri, yaptıkları ve takrirleri ile bize bıraktığı Kur'an-ı Hakime inanmanın -imanın güçlü güçsüz olması bir yana- önemli ve büyük mükafatlar kazandıracağını ifade etmektedir. İmanımızda, Amellerimizin sevabında, ibadetlerimizde sahabelere yetişemesek de(8) Rasulüllahı görmeden ona ve kendi vesilesi ile gelen Ahkâma inanmak onun gereğini yapabilmek gerçekten çok önemlidir. Tûbânın cennette bir ağaç(9) olduğu düşünülürse o müminlerin cennetle müjdelenmesini de buradan çıkarabiliriz.

Kaynaklar:

1. el-Müfredât s. 61. Bela, imtihan, sıkıntı, mihnet, meşakkat manalarına gelmektedir.
2. Gümüşhanevî, Ahmed Ziyaüddin, Râmûzul-Ehâdîs, terc. Naim Erdoğan, İstanbul ty. s. 298-3715 nolu hadis (Nuaym fiten, Tabarani Evsattan); Ayrıca bk. İbn-ü Mâce, Muhammed b. Yezîd. Sunenu İbn-i Mâce I-II, İstanbul ty. II, s. 1306, 1317, 1333 İlerde Gelecek Fitnelerle İlgili Hadis Kitaplarının özellikle “Kitabul-Fiten” bölümlerinde birçok hadis-i şerife rastlamak mümkündür.
3. Hilafete imamet, imamet-i uzma, halifelere imamlar, (eimme) de denmektedir.
4. Ramuzul-Ehâdîs, s. 299-1316, Sunenu İbn-i Mâce II, 1331, hadis no: 4015. İdarecilerin bozulması ile ilgili başka hâdis-i şeriflerde vardır. Bk. II, 1339.
5. bk. Râmûzul-Ehâdîs s. 298-299 fitne ile ilgili diğer hadisler için bk. s. 298 vd. 3715-3725 arası hadisler ve devamı.
6. Râmûzul-Ehâdîs s. 299, 3722 hadis. (Tabaranî Kebîrden, İbn-i Mâceden, Deylemî Ebî Umameden), en-Nevevî, Ebû Zekeriyyâ Yahya b. Şeref, Riyazüs-Sâlihîn, Terc. Emre, Mehmed, İstanbul 1974, s. 99 87. hadis; Sunenu İbn-i Mâce, II, 1305, 1310 (3954, 3961) hadisler.
7. Râmûzul-Ehâdîs s. 313. 3885. hadis (ibn-i Hıbbân, Ahmed b. Hanbel, Ebû Yala, Dıyâ el-Makdisi, İbn-i Cerir, İbn-i Hatim, Ebû Saidden); Ayrıca bk. Şerhul-Makâsıd V, 318; es-Savâikul-Muhrika, s. 211, Sübülüs-Selâm, IV, 127. -el-Beyzavi, Ebû Sâid Abdullah Envârut-Tenzîl, İstanbul. 1317. (Altı ciltlik Mecmaut-Tefâsîr içinde) -el-Hâzin, Muhammed b. İbrahim, Lübâbut-Tavîl, İstanbul, 1317. (Altı ciltlik Mecmaut-Tefâsîr içinde) -Feyva Abadi, Muhammed b. Yâkûb, Tenvîrul-Mekâbîs, İstanbul 1317. (Altı ciltlik Mecmaut-Tefâsîr kenarında). -En-Nesefî Ahmed b. Muhammed, Medârikut-Tenzîl, İstanbul, 1317. (Altı ciltlik Mecmuut-Tefâsîr kenarında); Bk. Mecmaut Tefâsîr (Envârut-Tenzîl, Lubâbut-Tevîl, Medârik, Tenvîrul-Mekâbîs) III, 392-393; Hayatus-Sahâbe II, 563; Bema Hadisleri için bk. Tuba ile ilgili hadisler, Rad Sûresi 29. ayeti ile ilgili olarak ele alınıyor. Ayrıca Bk. Sunenu İbn-i Mâce II, 1319, (3887 nolu hadis) el-Kurtubî, Ebû Abdullah Muhammed, el-Câmili Ahkâmul-Kurân, I-IX, Mısır, 1952, IV, 17.
8. Herşeyden önce sahabelerin bize ulaştırması ile bu imana ulaştığımız düşünülür ve bizim aldığımız sevap kadar onlarında kazandığı düşünülürse onlara yetişemiyeceğimiz açıktır, Bk. es-Savâikul-Muhrika s. 211 vd.; Şerhul-Makâsıd, IV, 308.
9. bk. el-Mufredât s. 309.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 50.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun