İslâmî Hayat Her Zaman Yaşanabilir
Bugün sizinle bazı temel kâidelerimiz üzerine sohbet etmek istiyorum. Bilmem cevapsız kalan sorularınıza cevap teşkil edebilir, yahutta etmez, kifayetsiz bulursunuz. Takdir size aittir.
Ama ne olursa olsun bu kâideler bilinmeli, bunların da varlığı hatırdan uzak tutulmamalıdır. Bunlardan biri:
Bir şeyin tümünü yapamıyorsanız tümünü de terk etmeniz gerekmez. Bu, doğru bir kâidedir.
Siz bir doğruyu bütün olarak yapmak istiyor, eksiksiz yaşamayı arzu ediyorsunuz. Ancak, bu konuda zorluklar var, hatta yer yer imkânsızlıklar da söz konusu. Ya siz nefsiniz itibariyle hazır değilsiniz, yahut da sizin dışınızdaki şartlar müsait bulunmamaktadır. Ne yapacaksınız bu durumda?
Yapmak istediğinizi tümüyle yapamıyorsanız tümüyle de terk mi edeceksiniz, yoksa ne kadarını yapabiliyorsanız o kadarını yapmaya yönelecek, yapamadıklarınız için de müsait imkân ve şartları mı bekleyeceksiniz?
Kâide diyor ki; tümüyle yapamadım diye tümüyle terk etmeniz gerekmez. Ne kadarını yapabiliyorsanız o kadarını yapın, yaşayın. Yapamadıklarınızı, yaşayamadıklarınızı da yapma ve yaşama azim ve araştırması içinde olun...
Şayet içinde bulunduğunuz zorluk ve imkânsızlıklardan bir çıkış yolu bulmayı istiyor, bir çare arıyorsanız. Maksadınız yaşamaksa tabii...
Muhakemeyi genişletecek bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum izin verirseniz.
Âyetlerin ve hadislerin ortak ölçüleri:
Sevaplar günahları giderir, iyilikler kötülükleri yok eder.
Diyelim ki, istemeden, arzu etmeden, ona ya nefsin baskısıyla, ya da çevrenin izinsizlik ve imkânsızlığıyla bir günaha maruz kalıp, bir hata işlediniz? Her şey yok mu oldu, hiç çıkış yolu yok mu artık?
Bize göre her şey mahvolmadı, ümitlerin tümü de suya dökülmedi, çıkış yolu, ümit yeri vardır.
Meâllerini verdiğimiz âyetler, hadisler:
İyilikler kötülükleri yok eder, sevaplar günahları giderir: (Hûd?114)
Günahına tevbe eden günah işlememiş gibi olur...
Öyle ise istek ve irade dışı maruz kaldığınız günahlardan dolayı ibadet ve sevabınızı çoğaltın, iyiliğinizi fazlalaştırın, hizmetinizi yoğunlaştırın, böylece sevabınızı günahınızdan fazla hale getirmiş olursunuz.
Muhtemeldir ki kazandığınız bunca sevaplar maruz kaldığınız günahlardan çok fazla ve üstün gelir de âyetin verdiği müjde hakkınızda tecelli eder. Kaybederken kazanır duruma bile girmiş olursunuz.
Elbette bunlar günaha girmek için izin değil, girilenlerden ümitsizliğe düşüp de her şey yok oldu gibi bir yeise kapılmamak için bir ümittir.
Hayat boyunca gördüğüm şey, ya hep, ya hiç olmamıştır. Başlangıçta eksik, noksan şekilde başlanmış; ama zaman içinde noksanlar azalmış, hatta mükemmele ulaşılmıştır.
Dinî meselelerin hepsi de böyledir. Sakın gözünüzde büyütüp de ben bunların hepsini de yapamıyorum, öyle ise hiçbirine teşebbüs etmeyeyim, demeyin. Yapabildiklerinizi yapın, yapamadıklarınız için Allah (cc)ın lutfedeceği aşk ve şevk ve imkânı bekleyin.
Her şeyinizi kaybedebilirsiniz; ama ümidinizi asla! Çünkü ümidini kaybeden her şeyini kaybetmenin de ötesinde kayıplara düşmüş demektir.
De ki: "Ey çok günah işleyerek kendi öz canlarına kötülük etmede ileri giden kullarım! Allah (cc)ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah (cc) dilerse bütün günahları mağfiret eder. Çünkü Gafur ve Rahimdir: Çok affedicidir, merhamet ve ihsanı fazladır.
BENZER SORULAR
- İslami hayatı ve namazı hayatımda devamlı kılmak için neler tavsiye edersiniz?
- Bir Günaha Birçok Sevapla Karşı Koyma Çaresi
- Allah'ın Kullarına Merhameti
- Bu ümmetin en şereflileri
- Müslümanlık Ve Saflık Üzerine
- Tacize uğradım, ölmek istiyorum, ne yapayım?
- Kudsi hadise göre Allah’ın her peygamberini koruması gerekmiyor mu?
- "Ben kulumun zannı üzereyim. Beni nasıl tanırsa öyle muâmele ederim." kudsi hadisini açıklar mısınız ve Allah'a hüsnüzan beslemek, havf ve reca ortasında bulunmak hakkında bilgi verir misiniz?..
- Şefaat Haktır- 20. Bölüm: 10. Soru-Cevap
- İlm-İ İlâhî ve Kader'le Münasebeti