Ahkaf suresinin 15 . ayetine göre kırk yaşına kadar kimsenin sorumlu olmadığı, işlediği günahlardan hesaba çekilmeyeceği iddiası doğru mudur?

Tarih: 29.01.2012 - 00:53 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Ayetin meali:

“Biz insana, anne ve babasına güzel muamele etmesini emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımış ve nice güçlüklerle doğurmuştur. Çocuğun anne karnında taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan, gücünü kuvvetini bulup daha sonra kırk yaşına girince "Ya Rabbî!" der, "Gerek bana, gerek anneme babama lütfettiğin nimetlerine şükür yoluna beni sevket. Senin razı olacağın makbul ve güzel iş yapmaya beni yönelt ve bana salih, dine bağlı, makbul nesil nasib eyle! Rabbim! Senin kapına döndüm, ben sana teslim olanlardanım." (Ahkaf, 46/15)

Nihayet insan, gücünü kuvvetini bulup daha sonra kırk yaşına girinceayetinden, insanın ruhsal olgunluğuna kırk yaşında erdiği anlaşılır. Bedensel olgunluk başka, ruhsal olgunluk başkadır. İnsan ergenlik çağına gelmekle mükellef olur ve bedensel gücüne erişir.

Fakat kırk yaşı, olgunluk çağıdır. Bu yaşa gelince insan daha salim, daha sağlıklı, daha geniş düşünür. Fevri hareket etmez. Ana babanın ve evladın kadrini daha iyi anlar. Ve gerek ebeveynine, gerek evladına karşı vazife ve yükümlülüklerini daha iyi kavrar. Kırk yaşı, tam olgunluk yaşıdır. Peygamber Efendimiz (asm) de bu yaşta peygamber olmuştur.

“Evlenme çağına erişmelerine kadar yetimleri sınayın. Onlarda olgunluk görürseniz, mallarını kendilerine verin...” (Nisa, 4/6)

ayetinden mükelleflik, yani sorumluluk çağının, ergenlikle başladığı anlaşılır.

Buna göre ergenlikten itibaren her birey yaptıklarından sorumludur, ibadetlerle de mükelleftir..

Bu ayetle devamındaki

“Onlar, cennet ehli içinde olan ve yaptıklarının en güzelini kabul edip günahlarını bağışladığımız kimselerdir. Bu, kendilerine verilmiş olan dosdoğru bir sözdür.”

mealindeki ayetin Hz. Ebu Bekir hakkında indiği rivayet edilir. Çünkü Ebu Bekir otuz sekiz yaşındayken Peygamber’e inanmış, kırk yaşına gelince de bu duayı yapmıştır. Allah onun duasını kabul buyurmuş. Babası Ebu Kuhafe Osman ibn Amir, anası Ümmül-Hayr bint Sahr ibn Amra, oğlu Abdurrahman ve Abdurrahman’ın oğlu Muhammed, Müslüman olmuşlardır. Ebu Bekir’den başka hiçbir sahabinin ailesinde bu kadar Müslüman toplanmamıştır (bk. Razi, Mefatih; Kurtubi, el-Cami, ilgili ayetlerin tefsiri)

Bununla birlikte bu yüce âyetler gösteriyor ki, her Müslümanın vazifesi, ihsan edilen nimetlere şükür etmektir, bütün çoluk çocuğunun, bütün baba ve ecdadının ve bilhassa annesinin haklarında hayır dileyerek hepsinin de İslâm nimetine nail olmalarını can ve gönülden temenni eylemektir. Böyle her hayır isterlik, İslâmiyete bir bağlılığın, ahlâki olgunluklara ulaşmanın parlak bir göstergesi bulunmaktadır.

Diğer taraftna, "Biz insana ana babasına iyilik yapmasını emrettik” ifadesi bir kimseye yapması gereken bir şeyi öğüt tarzında önceden söylemektir. İman ve doğruluk en birinci özellikleri olan iyilerin şanı beyan olunurken anaya babaya iyilik özellikle tavsiye edilmiştir. Bu tavsiye birkaç yerde gelmiştir. Fakat herbirinde başka bir nükte ve bakış açısıyla sevkedilmiş olduğu için tekrar değil ayrı ayrı fayda ifade etmektedir. Nitekim ayette geçen "Yaptıklarının en güzelini kabul edip" ifadesi dolayısıyla iyilik ve doğruluğun önemli bir örneği olmak üzere getirilmiştir.

İlave bilgi için tıklayınız:

Peygamberlik, Peygamberimiz'e (asm) neden kırk yaşında verilmiştir, bunun hikmeti ne olabilir sizce?

Bebeğin taşınması ve sütten kesilmesi hakkındaki ayetleri açıklar mısınız? (Ahkaf, 46/15 ve Lokman, 31/14)

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun