Açlık grevi yapmak (ölüm orucu) dinen caiz midir?

Açlık grevi yapmak (ölüm orucu) dinen caiz midir?
Tarih: 22.09.2011 - 12:48 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Önce böyle bir harekete niçin ve ne maksatla teşebbüs edildiğine bakmak lâzımdır. Böyle bir davranış bir çeşit protestodur. Bir devletten veya kuruluştan normal yollarla hakkını alamayan kimseler, ümitlerini kesince açlık grevine giderek haklarını talep etmektedirler.

Evvelâ, böyle bir hak aramanın mantıkî ve meşru olmadığını belirtmek lâzımdır. Şayet meşru bir hak talep ediliyorsa, gayrimeşru ve anormal bir yola başvurmak yersiz olur.

Böyle bir hareketin gayrimeşru olduğu, yâni dinimizin tasvip etmediği şu şekilde anlaşılır: Ölüm orucuna başlayan veya başka bir tâbirle açlık grevine giren bir insan, bir şey yeyip içmemektedir. Aç ve susuz kalan bir insan ise gün geçtikçe takâtten düşüp zayıflayacak, neticede ölüme gidecektir. İnsanın kendi kendini ölüme terk etmesinin, canına kıymasının diğer bir adı da “intihar”dır.

İntihar ise İslâmın kesinlikle haram saydığı bir harekettir. Çünkü bizi yoktan var eden, beden elbisesini giydiren, hayat gibi bir nimeti bahşeden Allah, bütün bunları biz insanlara bir emanet olarak ihsan etmiştir. İnsan bu emaneti korumakla, onu tehlikelerden uzak tutmakla mükelleftir.

Bu emaneti kendi eliyle tehlikeye atan insan Allah katında mes’ul duruma düşer.

“Kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayın.” (Bakara, 2/195)

 buyuran Yüce Rabbimiz; insanın hem maddî hem de mânevî hayatını her türlü tehlikeden korumasını emretmektedir.

Bunun için, insanın ölmeyecek kadar bir şeyler yeyip içmesi farzdır. Çünkü bedenimiz, ancak yeyip içmekle ayakta durabilir, hayatiyetini devam ettirebilir. Bu farzı yerine getiren insan büyük bir sevap kazanır. Bir hadis-i şerifte Peygamberimiz (asm),

“Şüphesiz, Allah helâl olan her şeyden dolayı mükâfat verir. Hattâ kulun ağzına götürdüğü lokmada bile sevap vardır.” buyururlar. (Mecmau’l-Enhur, 2/524)

Bu âyet ve hadisten şu hüküm çıkmaktadır:

“Bir kimse yemeyi ve içmeyi terk etse ve bu sebepten de ölse Allah’a karşı isyan etmiş, âsi olmuş olur.” (age.)

“Yemeye, içmeye gücü kudreti olduğu hâlde, ölünceye kadar aç kalan kimse günahkâr olur.” (el-Feteva’l-Hindiyye, 5/338)

Bilindiği gibi, dinimiz domuz eti ve hayvan leşi yemeyi, içki içmeyi yasaklamıştır. Fakat insan muztar durumda kalır, yiyecek içecek birşey bulamazsa, ancak ölüm tehlikesini atlatacak kadar, haram sayılan bu maddelerden yeyip içebilir. Böyle bir durumda kalan, yani hayatî tehlike geçiren bir insan bu çeşit haram sayılan yiyecek ve içecekleri bulur da yemezse yine mes’ul duruma düşer. Muteber fıkıh kitaplarımızdan El-Feteva’l-Hindiyye’de bu hususta şöyle bir fetva bulunmaktadır:

“Bir kimse şiddetli açlık hâline düşer, leş gibi haram sayılan bir yiyecek bulur da yemez veya hiçbir şey yemeyerek oruç tutarsa, günahkâr olur.” (age.)

Yine kul hakkını yemenin haram olduğunu biliyoruz. Fakat açlıktan dolayı ölüm tehlikesine maruz kalan bir insan, başkasının elindeki bir yiyeceği içeceği alıp yiyebilir, içebilir. Aynı kaynakta şöyle denir:

“Bir kimse şiddetli açlık veya susuzluk çekerken, yanındaki arkadaşında bir yiyecek ve içecek olsa da vermese, onunla kavga yapar, zorla alır, tehlikeyi giderir.” (Mecmau’l-Enhur, 2/528)

Aynı şekilde dilenmeyi dinimiz haram kılmıştır. Fakat açlık tehlikesi geçiren bir insan dilenmeye tâkati olduğu hâlde kimseden bir yiyecek istemeden ölürse, yine günahkâr olur. Çünkü kendi eliyle canını tehlikeye atmış olmaktadır.

İşte bu saydığımız sebeplerden dolayı, bir insan herhangi bir sebeple açlık gerevine girse, ölüm orucu tutsa, hayatını tehlikeye atmış olacağından mesuldür. Bir nevi intihar sayılacağından, haram olan bir hareket işlemiş demektir.

Son yıllarda ülkemizde de örneğini gördüğümüz bu hareket Avrupa’dan gelen bâtıl bir âdetten başka bir şey değildir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun