Neden hadisler tam olarak anlaşılamıyor?

Tarih: 17.02.2019 - 20:02 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Alimler hadislerin neden yanlış şekilde anlaşıldığı konusunda görüş belirtmişler midir? Belirtmişlerse bu görüşlerin hepsini açıklayabilir misiniz?
Bir örnek:
“Allah Adem’i kendi suretinde yarattı.''
- İbn Fûrek’e göre bu tür rivayetlerin farklı ve yanlış anlaşılma nedenlerinden biri de ravilerin kendilerince malum olan kısmı nakletmeyip, rivayette ihtisar yapmalarıdır. Durumun ortaya konulması halinde kastedilen mana daha doğru anlaşılacak, müşkil ortadan kalkacak ve ihtilaflar giderilebilecektir.
- Buna göre, hadislerin tam olarak anlaşılamamasının ve hadisin manasında ihtilafa düşülmesinin başka hangi sebepleri vardır, örneklerle açıklar mısınız?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bu konuda geniş bilgi vermek için bir kitap çalışması yapmak gerekir.

- “Allah Âdem’i kendi suretinde yarattı.'' anlamındaki hadisin açıklaması için bk. Bediüzzaman, Sözler, s. 13; Lem'alar, s. 100.

- Diğer ilimlerde olduğu gibi hadis ilminde de yanlış veya farklı anlamlar söz konusudur. Tefsirde de farklı yorumlar arasında yanlış düşünceler olabilir ve olmuştur.

Bu konuda farklı veya yanlış anlaşılmaya sebep olan unsurları şöyle sırlayabiliriz:

1. Değişik anlamlara ihtimali olan hadislere başka şahit aramamak.

Hadislerin müteşabih ayetler gibi çok farklı manalara gelme ihtimali veya çok derin noktaları ihtiva etmesi bakımından, farklı yorumlar yapılmış ve bunlardan bazıları yanlış olmuştur.

Bu konuda Bediüzzaman Said Nursi’nin “Yirmi Dördüncü Söz” adındaki eseri, yeni ve orijinal bir “Hadis Usulü” mahiyetindedir.

Yapacağımız alıntıların, bu konuda hem bir fikir vereceğini hem de sorumuza ışık tutacağını düşünüyoru:

“Onuncu Asıl: Ekser taife-i mahlukatta olduğu gibi efal ve amal-i beşeriyede bazı hârika ferdler bulunur. O ferdler eğer iyilikte ileri gitmişse, o nevilerin medar-ı fahrleridir, yoksa medar-ı şeametleridir. Hem gizleniyorlar. Âdeta birer şahs-ı manevî, birer gaye-i hayal hükmüne geçerler. Sair ferdlerin her birisi o olmağa çalışır ve o olmak ihtimali var."

"Demek o mükemmel harika ferd ise; mutlak, mübhem bulunup her yerde bulunması mümkün. Şu ibham itibariyle mantıkça kaziye-i mümkine suretinde külliyetine hükmedilebilir. Yani, her bir amel şöyle bir netice verebilmesi mümkündür."

"Meselâ, 'Kim iki rekat namazı filan vakitte kılsa, bir hac kadardır.' İşte iki rekat namaz bazı vakitte bir hacca mukabil geldiği hakikattir. Her bir iki rekat namazda bu mana külliyet ile mümkündür."

"Demek şu nevideki rivayetler, vukuu bilfiil daimî ve küllî değil. Zira kabulün madem şartları vardır, külliyet ve daimîlikten çıkar. Belki ya bilfiil muvakkattır, mutlaktır veyahut mümkinedir, külliyedir. Demek şu nevi ehadîsteki külliyet ise, imkân itibariyledir."

"Meselâ: 'Gıybet, katil gibidir.'"

"Demek gıybette öyle bir ferd bulunur ki, katil gibi bir zehr-i katilden daha muzırdır."

"Meselâ: 'Bir güzel söz, bir abdi âzad etmek gibi bir sadaka-i azîmenin yerine geçer.' Şimdi tergib ve teşvik için o mübhem ferd-i mükemmel, mutlak bir surette her yerde bulunmasının imkânını, vaki' bir surette göstermekle hayra şevki ve şerden nefreti tahrik etmektir. Hem de şu âlemin mikyasıyla âlem-i ebedînin şeyleri tartılmaz. Buranın en büyüğü, oranın en küçüğüne müvazi gelemez. ...”

“On Birinci Asıl: Nasıl Kuran-ı Hakîm'in müteşabihatı var; tevile muhtaçtır veyahut mutlak teslim istiyor. Ehadîsin de Kuran’ın müteşabihatı gibi müşkilâtı vardır (Nitekim, “Müşkilu’l-Hadis” unvanıyla kitaplar yazılmıştır). Bazan çok dikkatli tefsire ve tabire muhtaçtır..." (bk. Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, s. 348-350)

2. Hadisleri bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirmeyi göz ardı etmek.

Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur:

“Üç grup insan vardır ki, kıyamet günü Allah onların yüzlerine bakmaz, onları temize çıkarmaz, onlar için  pek acı bir azap vardır. Bunlar uzun elbise (şalvar, pantolon, entari gibi) giyenler, yalan yere yemin edip malını satanlar, yaptığı iyilik ile başa kakan kimselerdir.” (Müslim, İman 171)

Bu hadise dayanarak bazıları “uzun elbise giyenleri” bu grupta olacaklarını savunurlar, milletin moralini  bozarlar. Halbuki bu hadisin başka rivayetlerinde bunun nedeni açıkça belirtilir:

“Kim gömleğini, entarisini ve sarığını -kibrinden ötürü- uzatırsa, kıyamet günü Allah onun yüzüne bakmaz.” (Ebû Dâvûd, Libâs 27; Nesâî, Zînet 104)

Ayrıca şu rivayet bu konuda çok daha açıktır: Hz. Ebu Bekir, “Ya Resulellah, benim de entarim bazen öyle uzun oluyor ki, yerlerde sürünür.” dediğinde, Hz. Peygamber (asm) “Sende kibirlenme yoktur / sen bunu büyüklenmek için yapmıyorsun.” diye buyurmuştur. (bk. Buhârî, Libâs 2, Fezâilü’s–sahâbe 5; Müslim, Libâs 43–44)

Demek ki, mutlak olan bir hadis başka bir hadisle takyit edilmiş olabilir. Bu açıdan bir konuda geçen bütün hadisler dikkate alınarak açıklama yapılmalıdır.

İlave bilgi için tıklayınız:

Birbiriyle çelişen hadisler var mı?
Buhari'nin naklettiği hadis-i şerifte ''Allah insanı kendi suretinde ...
"Allah, insanı Rahman suretinde yarattı." hadis-i şerifi nasıl ...
İnsanın yüzü, Rahmanın yüzünün şeklindedir hadisi sahih mi, ne ...

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun