Ne zaman birlik olacağız?
Değerli kardeşimiz,
Ne zaman İslam, iman ve kardeşlik şuuruna tam olarak ulaşırsak, o zaman tam birlik oluruz.
İnce ipleri ne kadar birleştirirseniz kopması o kadar zorlaşır.
Diyelim ki, mazlum ve mağdur devletler, topluluklar; bilim, teknoloji, savunma ve ekonomi bakımlarından tek tek ele alındığında “zalim, hırsız, soyguncu, gasıp, vicdansız” … yani sömürgeci iri devletlerden zayıftır.
İşte birleşen ince ipler gibi bu; mazlum ve mağdur; dinine, servetine, toprağına, ahlakına… göz dikilmiş olan devletler ve topluluklar, zalime karşı birleşirlerse yeterli güç oluşacaktır.
Bunların birinde olmayan diğerinde vardır; hiçbirinde olmayıp gerekli olan da hemen üretilir.
Mazlumlardan, güç bakımından zayıf olanlardan çaldıkları, zorla aldıkları servetler ile palazlanan iri devletler sıfırı tüketme noktasına yaklaşınca yine soymak için planlar kurmaya başladılar. Bu planların başında tefrika var.
Ne diyordu merhum Akif’imiz:
"Girmeden tefrika bir millete düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez."
İçeride parti, cemaat, mezhep, tarikat, mektep, medrese, menfaat… bölüyor, dışarıda soyguncuların, zayıflara yönelik oyunları bölüyor.
İçeride “farklılık içinde birlik” mümkündür; peki bu nasıl olacak?
Az önce saydığımız oluşumlar kendi sınırlarını koruyabilirler, lakin tamamına yönelik bir tehlike ufukta görülünce o tehlikeye karşı birleşmek her şeyden önce akıl ve ortak çıkar gereğidir.
Kendi dar seyir ve görüşleri içinde mahpus olan gruplar büyük resmi göremiyorlar; büyük resim ortak dava (İslam), ortak menfaat ve ortak tehlikedir.
Bazılarını da -bilhassa siyasi arenada- ihtiras kör ediyor; bakar kör ediyor. Ortak tehlike gerçekleşince kendilerinin de işlerine yaramayacak olan amaçlarına kilitleniyor, birleşmek ve ortak tedbir yerine “körlük ve inkârı” tercih ediyorlar.
Durum ne olursa olsun sağduyusunu hâlâ yitirmemiş, aklını ihtirasına, taassup ve cehaletine kurban vermemiş olan fırkalar ortak dava, menfaat ve ortak tehlike için birleşmeli, birlikte hareket etmenin yollarını açmalıdırlar.
Her birinin içinde bulunan akil adamlar, kanaat önderleri bu sonuca ulaşmak için vakit geçirmeden harekete geçmelidirler: Zaman birleşme zamanıdır, tehlike kapıya dayanmıştır.
Dışarıya gelelim.
Amaca iki yoldan gidilebilir:
Devletler arasında belli ölçülerde birleşme, satılmamış, esir alınmamış siyasi liderler ve karar organlarının gayretleriyle gerçekleşir. Mesela, Afrika’da bazı siyasi liderlerin, zalim Fransa’ya karşı duruşu ümit vericidir.
Bu devletlerin halkları içindeki âlimler ve kanaat önderleri de gece gündüz çalışarak halklarını bilgilendirir, uyarır, bilinç sahibi kılar ve siyasi liderlere baskı uygulamalarını, uygun olanları seçmelerini ve desteklemelerini sağlarlar.
Sömürgeciler elbette bu harekete (kendilerine karşı birleşmeye, birlikler oluşturmaya, tekerlerine taş koymaya) mâni olmak isteyecekler ve binbir hile, tuzak, algı operasyonu, tehdit; bunlar amaca ulaştırmazsa güç kullanacaklar; üstelik ellerini yakmayacak, maşa kullanacak, zayıfları birbirine düşürüp kırdıracaklardır.
Evet, bu böyle olacaktır, ama ipler birleşince onlar da bunu koparamayacak, zorlayınca ellerinin acısı yanlarına kalacaktır.
Özetle, Müslümanlar tek tek, İslami kurumlar ve devletler de grup grup bir binanın taşları ve bir bedenin organları gibidir. Taşların binada, organların bedende birleşmesi gibi Müslümanlar ve İslam devletleri de iman ve kardeşlik ruhunda birleşince, birlik oluşur inşallah...
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- İslam Birliği arayışlarını sabote edenlere ne dersiniz?
- Medine Vesikası'nın önemi nedir, hangi konuları içeriyordu?
- Mezhepler Dosyası
- Müslümanlar arasında barış nasıl sağlanabilir?
- Müslüman devletlerde diğer din mensuplarına ne gibi özgürlükler verilir?
- Ümmet birliğini gerçekleştirme yolunda idarecilerin rolü ne olmalıdır?
- CEMİYET
- Hz.Osman'nın halife seçilmesinde sahabeler adaletsiz davranmışlar mıdır?
- Hitler ve Lenin hakkında bilgi verir misiniz?
- MEVZÛ HADİS