Muhacirlerin ensara varis olmasının hikmeti nedir?

Tarih: 08.09.2014 - 11:49 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Hz. Muhammed (s.a.v) muhacirleri neden ensara varis kıldı? Bu ensara yazık değil miydi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- Hz. Peygamber’in (asm) Medine’de ensar ve muhacirlerden bazılarını birbirleriyle kardeş ilân etmesi olayına muahat denilir.

- Bundan daha güzel bir muamele var mı? Durumu iyi olanların durumu iyi olmayanlara yardım etmek kadar güzel bir haslet var mı? Bu gün dünyanın her hangi bir yerinde mağdur olan veya mülteci durumuna düşen insanlara -hiç bir din ve milliyet gözetilmeden- yardım edilmekte ve bu yardım en güzel bir insanlık şiarı olarak kabul edilmektedir.

- Muhacirler de hem de İslam dini uğruna mal ve mülklerini terk etmek zorunda kalmış ve Medine’ye bir nevi mülteci olarak yerleşmişlerdir. Yeni bir dinin hararetli savunucuları ve samimi mensupları olan Ensar ile Muhacirleri birbirine kardeş yapmak ve hatta bir süreliğine birbirine varis yapmak kadar güzel bir insanlık hasleti düşünüle bilir mi?

- Bununla beraber, Mekkeli muhacirler, “Ensar kardeşlerimiz, bize mal mülk verdi, iaşemizi temin etti” diyerek boş oturmuyorlardı. Bu, imanlarından gelen gayrete zıttı. Her biri elinden gelen gayreti göstererek, mümkün oldukça kimseye yük olmamaya çalışıyordu. Bunun en canlı örneği, Sa’d b. Rebî’in yaptığı teklife, cennetle müjdelenen on sahabeden biri olan Abdurrahman b. Avf’ın verdiği cevaptır.

Resûl-i Ekrem tarafından birbirlerine kardeş tayin edilen Sa’d b. Rebî’, Abdurrahman b. Avf’a, “Ben, mal cihetiyle Medineli Müslümanların en zenginiyim. Malımın yarısını sana ayırdım!” demişti. Abdurrahman b. Avf’ın verdiği cevap, yapılan teklif kadar ibretliydi: “Allah, sana malını hayırlı kılsın! Benim onlara ihtiyacım yok. Bana yapacağın en büyük iyilik, içinde alışveriş yaptığınız çarşının yolunu göstermendir.” (bk. Buhârî, Menâkıbü'l-Ensâr, 3)

- Ensarın muhacir kardeşlerine gösterdikleri bu eşsiz samimiyet, misafirperverlik, kadirşinaslık, cömertlik, fedakârlık ve feragatı, Cenab-ı Hak, indirdiği şu ayet-i kerimesiyle ilan edip bu davranışlarını, methetti:

“Muhacirlerden önce, Medine’yi yurt ve iman evi edinenler, kendilerine hicret edip gelenlere muhabbet beslerler. Onlara verilen şeylerden dolayı nefislerinde bir kaygı duymazlar; kendilerinde ihtiyaç bile olsa (onları) nefisleri üzerine tercih ederler. Kim de nefsinin hırsından korunursa, işte bunlar (azaptan) kurtulanlardır.” (Haşr, 59/9)

Bu uygulama hikmetleri şöyle özetlenebilir:

- İslâm toplumunda bütünleşmenin gerçekleştirilmesine ve o günkü sosyokültürel ve ekonomik problemlerin çözümüne büyük kolaylıklar getirmiş, özellikle hilf denilen Câhiliye âdetinin ortadan kaldırılmasını;

- Yurtlarından ve yuvalarından ayrı düşen muhacirlerin garipliğini, mahzunluğunu gidererek Medine’ye ve Medineliler’e ısınmalarının kolaylaştırılmasını;

- Onların maddî destek imkânları araştırılırken bunun mânevî bir kardeşlikle desteklenmesini ve yardım görmelerinden doğabilecek psikolojik ezikliğe fırsat verilmemesini;

- O zamana kadar yaşadıkları ağır şartlarda tecrübe kazanan muhacirlerin ensara mürşid, ensarın da onlara bir nevi öğrenci kılınarak eğitici bir hareketin başlatılmasını;

- Sahabiler arasında seciye ve karakter benzerliğinin belirginleştirilmesini ve her iki zümrenin ortak bir paydada buluşarak zihniyet beraberliği içinde inkârcı, münafık ve yahudi fitnelerine karşı birlikte hareket etmelerini;

- Mekkeli putperestlerin Abdullah b. Übey b. Selûl gibi münafıkları ve o kanalla Medineliler’i askerî saldırıyla tehdit etmesi kardeşlik psikolojisiyle birleşen müslümanlar karşısında etkisiz kalmasını;

- İleride vuku bulacak askerî seferlerde kardeşlerden şehirde kalanın her iki ailenin işleriyle ilgilenmesi sebebiyle diğerinin gönül huzuru içinde savaşa katılmasını sağlamıştır. 

Kardeşliğin tesisinden sonra kardeşler arasında bir süre miras hükümleri de geçerli sayılmış (bk. Enfâl, 8/72), ancak buna Bedir Gazvesi’nin ardından son verilerek miras sadece nesep yönünden yakınlığı olanlara hasredilmiştir (bk. Enfâl, 8/75)

Muâhâtın miras hukuku dışında kalan yardımlaşma, birbirine destek olma, öğüt verme, öğüt alma tarzındaki hükümleri ise daima yürürlükte kalmış, bu anlamıyla kurum bütün müminleri içine alacak şekilde (din kardeşliği) genelleştirilmiştir (bk. Hucurât, 49/10)

İlave bilgi için tıklayınız:

MUÂHÂT

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun