Meleklerin mahiyeti, çeşitleri ve meleklere imanın önemi hakkında bilgi verir misiniz? Melekleri neden göremiyoruz?

Tarih: 26.06.2010 - 00:00 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Meleklerin mahiyeti:

Melekler nurdan yaratılmış, muhtelif şekillere girebilir latiflik ve kabiliyette varlıklardır. Sırf hayır işlemeleri için varedilmişlerdir. (Tecrid Ter., IX, 19;  Beyzavî, I,  134)

Melekler, Allah’a itaatkâr kullardır. Kendilerine ne emredilse yaparlar. Asla isyan etmez, verilen emrin dışına çıkmazlar. (el-Enbiyâ,  26-27) Her türlü günahtan uzaktırlar. Allah’a ihlas içinde kulluktan başka hiç bir fiilleri ve emirsiz herhangi bir işe müdahaleleri, hattâ izinsiz şefaatleri dahi yoktur. (Meyve Risalesi, 137)

Meleklerde nefis, gazab ve şehvet kuvveleri (duyguları) olmadığından, nefisleriyle mücadeleleri ve onun neticesi olarak da manevî terakki ve tedennileri (yükselmeleri ve alçalmaları) yoktur. Şeytanlar onlara musallat olamaz. Her birinin sabit bir makamı, değişmez bir rütbesi ve belli bir vazifesi vardır.

Meleklerin bizim gibi yemeleri, içmeleri, yatıp uyumaları, evlenip çoğalmaları da yoktur. Onlar için erkeklik-dişilik söz konusu değildir. Gökte, yerde, her tarafta bulunurlar. Kısa zamanda en uzak mesafeleri aşıp gitmeye, diledikleri şekil ve surette görünmeye güçleri yeter. Allah onlara bu kabiliyeti vermiştir.

Meleklerin hayır ve şerden birini seçmek vazifeleri olmadığı ve sadece hayır işlemeye kabiliyetleri olduğu için, insan gibi yaptıkları amellere karşılık ayrı bir mükâfatları yoktur. Belki bizzat işledikleri amellerden hususi bir zevk, yaptıkları ibadetlerden de derecelerine göre feyizler alırlar. (Sözler, 327) Yani mükâfatları, yaptıkları hizmetlerinin içindedir. İnsanın su, hava, ışık ve gıda ile beslenmesi ve lezzetlenmesi gibi, melekler de zikir, tesbih, hamd, ibadet, marifet ve muhabbetin nurlarıyla gıdalanırlar. (Sözler, 327; Tecrid Ter., IX, 19) Nurdan yaratılmış olmaları sebebiyle gıda olarak onlara nur yeterlidir. Hattâ nura yakın olan güzel kokular dahi onların bir nevi gıdalarıdır. Güzel ve temiz ruhlar, elbette güzel kokuları sever. (Sözler, 327. Nitekim Hz. Peygamber (S.A.V.), kendisine vahiy geldiği ve meleklerle her zaman görüştüğü için; soğan, sarımsak gibi kokusu pis olan ve meleklerin hoşuna gitmeyen bitkileri yemezdi, Güzel koku sürünmek, kendi ifadeleriyle, dünyada en çok sevdikleri üç şeyden biriydi.)

Meleklerin ibadetlerinin ve itaatlerinin bütünü farz ibadetler kabilinden olup gönüllü yapılan nafile ibadetleri yoktur. Halbuki nafile ibadet, insan için büyük bir fazilettir. Nitekim “Kulum bana nafile ibadetlerle yaklaşa yaklaşa muhabbetimi kazanır." (Hüseyin-i Cisrî, Risâle-i Hamidiye; 577) hadîs-i kudsîsi bu sırrı ifade etmektedir.

Melekler, Allah’ın yasak ettiği şeylerden sakınmanın sevabını da kazanamazlar. Çünkü şerre ve harama hiç meyilleri yoktur.

Melekleri Neden Göremiyoruz?

Melekler nurdan yaratılmış ruhanî varlıklar oldukları için, asıl görüntüleri ve gerçek mahiyetleri ile insan gözüne gözükmezler. Görme kabiliyetimiz, melekleri algılayabilecek şekilde yaratılmamıştır. Ancak Cenâb-ı Hak Peygamberlerine, melekleri görme kabiliyetini verdiğinden, onlar melekleri hakiki mahiyetleriyle görebilmişlerdir.

Melekleri göremememiz ve 5 duyumuzla hissedemeyişimiz, onların yok oldukları iddiasını gerektirmez. Duyu organlarının maddî âlemde kendi sahalarında dahi hissedemedikleri pek çok şey vardır. Kulağımız çok tiz ve çok pes sesleri işitmez. Bugün varlığı âletlerle tespit edilen ışık dalgalarının hepsini, hele röntgen ve ültraviyole ışınlarını gözle görebilseydik, dünyayı şimdikinden çok başka şekilde tanıyacaktık. Biz daha kendi âlemimizdeki tezahürlerin hakikatına vâkıf değilken, Cenâb-ı Hakk’ın sınırsız âlemlerindeki sonsuz hâdiselerin varlığını nasıl inkâr edebiliriz? Bu bakımdan akıl, meleklerin varlığına imkân vermektedir.

Demek ki bir şeyi gözle görmemek, o şeyin yok olduğunu göstermez. Gözle göremediğimiz pek çok şey var ki, o şeyin vücudunu aklımızla, ilim ve tecrübe ile, deneylerle kabul ediyoruz. İşte melekler de gözle göremediğimiz halde, varlığını kabul ettiğimiz objelerdendir.

Meleklerin varlığını, başta İslâm, bütün semavî (göksel) dinler haber vermiş; peygamberler onları hakiki hüviyetleriyle görüp kendilerinden vahiy almışlardır. Başta Kur’an, bütün kutsal kitaplar da meleklerin varlığından yeterince bahsetmişlerdir. Bütün bunlar, meleklerin varolduklarına gözle görmek gibi kesin bir delil teşkil ederler.

Bütün Hak dinlerin ve peygamberlerin varlığında görüş birliği ettiği, Peygamberimizin ve Kur’an’ın varlığını haber verdiği meleklere, gözümle göremiyorum diyerek inanmamak, büyük bir bilgisizlik ve inkârdır. Allah’a inanan bir kimse için, meleklere inanmamak söz konusu olamaz.

Meleklere imanın önemi nedir?

Meleklere iman, iman esasları içinde önemli bir yer işgal eder. Çünkü melekler, Allah’tan aldıkları ilâhî vahyi peygamberlere ulaştıran birer elçi durumundadırlar. Bu bakımdan vahye ve peygamberlere inanmak, önce onlara vahyi ve peygamberliği getiren meleklerin varlığına inanmayı gerektirmektedir. Meleklere inanmamak, aynı zamanda peygamberlere de inanmamayı netice verecektir.

Meleklere imanın Allah’a imandan hemen sonra zikredilmesinin sebebi de budur.

Meleklerin kısımları nelerdir kaç çeşit melek vardır?

Melekler başlıca 3 grupta toplanabilir

1.  İlliyyûn-Mukarrebûn melekleri,

2.  Müdebbirât melekleri,

3.   İnsanla alâkalı melekler... 

• Îlliyyûn-Mukarrebûn Melekleri:

Bunlar devamlı Cenâb-ı Hakk’ı anmakla, O’nu noksan sıfatlardan uzak olduğunu ilanla ve her türlü kemâl vasıflarıyla kudsamak ve nitelemekle meşguldürler. Allah’ın marifeti ve sevgisi içinde kendilerinden geçmiş haldedirler.

• Müdebbirât Melekleri:

Bunlar kâinatın idare ve düzenini, tabiatın nizam ve intizamını te’min eden İlâhî kanunları uygulamak ve takip etmekle vazifeli meleklerdir. Evrende Allah’ın irade ve kudretinin tecellilerine nezaretçi ve seyirci durumdadırlar. (Beyzavî, el-Bakara. 30.Müdebbirat meleklerinin Kur’ân-ı Kerîm’de zikredilen kısımları için bk:es-Saffat, 1-3; ez-Zariyât, 4; el-Mürselât, 3-5.)

• İnsanla İlgili Melekler:

Bu meleklerin başında Cebrail (A.S.) gelir. Vazifesi insanları hidayete sevkeden, dünya ve âhirette saâdete kavuşturan İlâhî vahyi peygamberlere ulaştırmaktır. Bu sebeble, ona Vahiy meleği de denir.

Ruhu’l-Kudüs, Ruhü’1-Emîn adları da verilmiştir.

İnsanla alâkalı meleklerin diğer bir görevi de, Allah’ın Peygamberlerine ve sâlih kullarına kuvvet vermek, sıkıntılı ve üzüntülü zamanlarında onları teselli etmek, maneviyatlarını yükseltmek, gerekirse fiilen yardım yapmaktır. Asr-ı Saadette cereyan eden Bedir, Uhud gibi harplerde meleklerin mü’minlere fiilen yardım ettiklerini Kur’an bize haber vermektedir. (el-Enfâl, 12; Al-i İmrân, 123-126)

İnsanla alâkalı meleklerin bir başka görevi de, insanlara iyi ve hayırlı şeyleri telkin etmek, böylece onların doğru yola girmelerini, ruhen yükselmelerini sağlamaktır.

Bu hususta Resûl-i Ekrem (S.A.V.)’den rivayet edilen şu hadis-i şerif manidardır:

“Her Müslüman, 160 müvekkel melek tarafından güvenceye alınmıştır. Onlar insanın güç yetiremediği şeyleri ondan uzaklaştırırlar. Hatta yalnız göze müvekkel 7 melek vardır. Sıcak günde bala hücum eden sinekleri kovaladıkları gibi, o melekler de göze hücum eden şeytanları kovar.

Eğer onları görebilseydiniz, dağlarda ve ovalarda nasıl hazır vaziyette beklediklerini ve hücum vaziyetinde olduklarını görürdünüz.

Eğer insan bir an için kendi başına terk edilseydi, şeytanlar onu kapma kaparlardı.” (İhya, III, 89; İbn-i Ebîd-Dünyâ, Mekaidü’ş-Şeytan; Taberanî, Mu’cemü’l-Kebîr.)

Bu kısma giren meleklerden bazılarının özel vazifeleri vardır:

• Hafaza Melekleri:

Her insanda hafaza adlı yazıcı iki melek vardır. Bunlar insanların iyi kötü her türlü hareketlerini, söz ve davranışlarını yazarlar. Kur’an’da bu meleklere Kirâmen Kâtibin (saygın yazıcılar) ismi verilir.

•  Münker-Nekir Melekleri:

Öldükten sonra insanı kabirde sorguya çeken, “Rabbin kim, dinin ne, Peygamberin kim?” gibi soruları soran sorgu melekleridir.

•  Azrail (A.S.):

İnsanların ruhlarını kabzetmek, bedenden çekip almak ile vazifelidir. Melekü’1-mevt, yani, ölüm meleği adı da verilir.

•  Mikâil (A.S.):

Rızıkları sahiplerine ulaştırmak ve yağmur, rüzgâr gibi tabiat olaylarını Allah’ın iradesine göre düzenlemekle meşgul melektir,

•  İsrafil (A.S.):

Sur adı verilen boruyu öttürüp kıyametin kopuş zamanını ilân ile vazifeli melektir. İsrafil (A.S.), kıyametin kopup kâinatın yıkılmasından ve bütün canlıların ölümünden sonra, Sur’a ikinci bir defa daha üfleyecek, bu üfleyişle insanlar dirilerek, kabirlerinden kalkacak, Mahşer meydanında toplanacaklardır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun