Kur’an’ın okunuş şekilleri, Peygamber Efendimiz'den mi gelmiştir?

Tarih: 14.09.2013 - 16:32 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Kur'an'a eliflerin eklenmesiyle ilgili bir soruya ''Bir kelimenin farklı yazılması, onun değiştirildiği anlamına gelmez. Kur’an, kendi muhtevasıyla vahiydir, yoksa onun yazılım tarzı vahiy değildir.'' sözünü söylemişsiniz. Benim bildiğim, Kur'an lafzen mütevatirdir. Bu sözünüzü nasıl anlayacağız?
 - İkincisi ''meliki, maliki '' yazımları, kelimelerin farklı okunuşları gibi diğer okunuş şekillerinin mütevatir olarak Peygamberimize (asm) dayandığını söyleyebilir miyiz?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

- "Bir kelimenin farklı yazılması, onun değiştirildiği anlamına gelmez. Kur’an, kendi muhtevasıyla vahiydir, yoksa onun yazılım tarzı vahiy değildir.” ifadesi, Kur’an’ın lafzen vahiy olmadığı manasına gelmez. Elbette Kur’an hem lafız hem mana cihetiyle vahiydir.

Ancak, vahiy indiği dönemde Arap alfabesi, harekesiz idi. Ve Kur’an’ın ilk muhatapları olan Araplar, Arapça olan Kur’an’ın kelimelerinin nasıl okunacağını çok iyi biliyorlardı. Hem harekeleri biliyorlar, hem de -söz gelişi- eliflerin yazılmadığı kelimeleri de yine elifli okuyorlardı. Veya “vav”lı yazılan “salat, zekat, riba” gibi kelimelerin nasıl okunacağını da biliyorlardı. Çünkü Kur’an Arap lisanıyla inmişti.  Üstün, ötre, esre gibi harekeler daha sonradan yazılmıştır.

- Daha sonra İslam medeniyeti Arap olmayan insanları da içine aldığında, özellikle Arap olmayan bazı kimseler tarafından yanlış telaffuzlar olmaya başladı. Bunu gören İslam alimleri bu yanlışların önüne geçmek için kelimelere harekeler koydular. Ve önce cevabımızda değindiğimiz gibi, o günkü yazılımda fazla veya eksik olan “vav, yâ, elif” gibi illet harfleri de (Hatt-ı Osmaniden farklı olarak) olduğu gibi yazılmaya başlandı. Bu harflerin yazılıp yazılmaması asıl kelimenin mahiyetine zarar vermediği için, vahyin hüviyetine de ters bir yönü yoktur.

- Bu gün bile normal tefsir, fıkıh, hadis, tasavvuf kitapları genellikle harekesiz yazılmakta ve basılmaktadır. Sarf-Nahiv ilmini bilenler, bu harekelere ihtiyaç duymadan bu kitapları yanlışsız okuyabilirler. Fakat, bu gramer ilminden habersiz olanların bunları düzgün okumaları söz konusu değildir. Bunların yanlışları, bu kitapların yanlış yazıldıkları anlamına gelmez.

Bunun gibi, Kur’an’ın kelimelerinin harekesiz yazılması ve -İmam Malik gibi müçtehit bazı alimlerin dahil olduğu bir çok alime göre- sırlı Kur’an’ın ilk yazılışında görülen bazı harflerin durumu (illet herfleri olan elif, vav, yâ) fazla veya eksik yazılması ilgili kelimelerin vahiy kimliklerine zarar vermez. Bu harflerin bir ayetin içindeki fonksiyonuna da bir zarar vermez.

- Kıraat-ı aşere, alimler tarafından mütevatir kabul edilmektedir. Yani Kur’an, Peygamber Efendimiz (asm) tarafından nasıl okunduysa, o şekliyle bize ulaştığında hiçbir şüphe yoktur. Bu kıraatların farklılığı kelimelerin manalarını değiştirecek mahiyette değildir. Bu sadece Arapların aynı kelimeyi farklı telaffuz etmelerinden dolayı, Kur’an’da da Arapların bu farklı lehçelerine imkân verilmesidir.

Zaten yedi harf üzere indiği sahih hadislerde belirtilen Kur’an’ın bu farklı kıraat şekillerine sahip olması, insanlara kolaylık sağlamak yanında, bazı farklı ilahi hükümlerin de anlaşılmasına vesile olmuştur.

Bu konuyu merak edenler, "İtkan", "Burhan", "Menahil", "Mebahis" gibi tefsir usulü kaynaklarına bakabilirler.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun