Medine’nin Bir Yılı

Mus’ab Medine’de insanlara İslam’ı anlatmakta, Müslümanlara namaz kıldırıp, Kur’an öğretmektedir. İlk zamanlar, Mekke’dekine benzer bir süreç yaşanır. Mus’ab’ın anlattığı yeni din, Medine’nin önde gelenlerinin tepkisiyle karşılaşır. Bunlardan Useyd b. Hudayr, ölümle tehdit ederek Mus’ab’ın karşısına dikilir: “Canın sana lazımsa, bu şehri hemen terket!” der. Mus’ab, korkmaz, kızmaz da… Sakin sakin cevap verir: “Biraz oturup, söyleyeceklerimi dinlesen; beğenirsen kabul etsen, beğenmezsen, hoşuna gitmezse, yüz çevirsen olmaz mı?” der. Bu mantıklı ve kendine güvenen teklif, Mus’ab’ın dingin ve yumuşak havası, Useyd’i ikna etmeye yeter. Mızrağını yere saplar, merakla oturur: “Anlat” der, “dinliyorum.” Önyargı aşılmış, hidayetin alt yapısı sağlanmıştır. Ve Kur’an’ı okuyan da Mus’ab olunca… Dakikalar içinde çözülür Useyd b. Hudayr: “Bu ne kadar yüce, ne kadar güzel bir söz!” O da İslam kervanına katılır. Ve hemen ALLAH Davası’na omuz verir: “Medine’de öyle biri daha var ki,” der, “o da iman eder, bize katılırsa, bütün Medine peşinden gelir.” Sözünü ettiği kişi Sa’d b. Muaz’dır. Useyd, hemen Sa’d’ın yanına seğirtir. Elinden tutar, onu da Mus’ab’ın karşısına getirir. Ve Sa’d da çözülür. Hem Useyd’den de kolay. Ama onun hidayeti, Useyd’inki gibi bir kişi kazandırmaz… Aynı gün akşam olmadan yüzlerce Medine’li Müslüman olur. Sa’d, kendi kabilesini toplar ve onlara iman etmedikleri takdirde artık kendileriyle hiçbir ilgisinin kalmayacağını söyler. O denli sevilen biridir ki, bütün Abdüleşhel oğulları Müslüman olur. Biz de hidayetin her zaman bireyin bilinçli bir düşünce sürecinin eseri olamayacağını, kişilerin imaj ve karizmalarının, insanların İslam’la şereflenmesinde ne kadar etkin bir rol oynayabileceğinin dersini almış, gerçekçiliğin sınırları içinde kalmış oluruz. 

Yaklaşık bir sene geçmiş, Medine’de içinde Müslüman olmayan bir ev kalmamıştır. Bu insanlar, artık dinlerini etraflarında yaymanın yanısıra Mekke’de sıkıntı içinde yaşamakta olan kardeşleri ile Peygamberlerinin derdini daha fazla hissetmeye başlamış: “ALLAH’ın Elçisi daha ne kadar zaman Mekke dağlarında itilip kakılmaya devam edecek?” der hale gelmiştir. Ve karar verirler, hac mevsiminde kalabalık kafile oluşturup, yol hazırlıklarına başlarlar. Amaç Mekkeli Mü’minleri ve Peygamberlerini Medine’ye davet edip, ALLAH’ın Dini’nin yardımcıları, sahip çıkanları haline gelmektir.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Okunma sayısı : 77
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun