Maddenin Ezeliyeti

Bu görüşte, varlığının nasıl ortaya çıktığı bilinmemekle beraber, kâinatı teşkil eden madde ezelden beri vardır. Yani maddenin var olmasında bir başlangıç noktası yoktur. Dolayısıyla sonu da olmamalıdır... Bu görüşü savunanların başında Demokritos (MÖ 460-370), Leukippos (MÖ 500-440), Epikür (MÖ 341-270) ve Lukretius (MÖ 98-55) gelir.

Bu görüşte, varlığının nasıl ortaya çıktığı bilinmemekle beraber, kâinatı teşkil eden madde ezelden beri vardır. Yani maddenin var olmasında bir başlangıç noktası yoktur. Dolayısıyla sonu da olmamalıdır... Bu görüşü savunanların başında Demokritos (MÖ 460-370), Leukippos (MÖ 500-440), Epikür (MÖ 341-270) ve Lukretius (MÖ 98-55) gelir. Bunlar maddenin atomlardan meydana geldiğini ve atomların ezelden beri var olduğunu ve yok edilemeyeceğini savunan ateist ve materyalist bir felsefeye sahiptirler. Onlara göre, insanın bedeni gibi, ruhu da atomlardan meydana gelmiştir. Bu düşünce tarzıyla kâinatın ortaya çıkışını açıklamak için farklı modeller geliştirilmiştir. Burada özet olarak ikisine temas edilecektir.

1-Pulsatif kâinat modeli

Friedmann-Lemaitre, varlıkların ortaya çıkışıyla alakalı “Pulsatif Kâinat Modeli”ni ileri sürmüşlerdir. “Genişleyip büzülen kâinat modeli” olarak da adlandırılan bu düşünceye göre, kâinatın başlangıç ve sonu yoktur. Yani bütün maddelerin ezeliyeti söz konusudur. Madde ezelden beri vardır. Dolayısıyla sonu da olmayacaktır.

Bu görüş uzun yıllar kabul görmüştür. Buna göre kâinat, sonsuz zaman içinde, sabit zaman aralıklarıyla genişleyip büzülme hareketleri yapar. Bu teorinin izahta güçlük çektiği husus, kâinatın kapanması sırasında sıfır hacimde sonsuz yoğunluğa erişecek olan kâinatın, uzay-zaman sınırları dışına çıkmaktan nasıl kurtulacağıdır. Fizik kanunları, bu noktanın eşiğinde kâinatın geri tepmesinin imkânsız olduğunu ortaya koymaktadır. Meselâ güneşin birkaç misli bir kütleye sahip bir yıldız, yakıtı bitip kendi üzerine çökmeye başladıktan sonra, “Schwarschild yarıçapı” olarak adlandırılan bölgenin içine girdiği anda sıfır hacim ve sonsuz yoğunlukta toplanarak siyah delik hâline gelir. Böyle bir noktaya ulaşmış yıldızın uzay-zaman ve fizik kanunlarıyla alakası kesilmiştir. Dolayısıyla kendi üzerine çöküş sırasında böyle bir eşik noktadan bir yıldız bile kendisini kurtaramazken, kâinat gibi sonsuz bir kütlenin bu kritik noktadan dönüp nasıl tekrar açılmaya başlayacağı, Pulsatif Kâinat Modeli’nin izah edemediği bir husustur.

 

2- Kararlı Durum (Steady State) Teorisi

Maddenin ezeliyetini ileri süren bir başka model de, Kararlı Durum Teorisi’dir. 1948 yılında Thomas Gold ve Fred Hoyle tarafından geliştirilen bu teoriye göre, kâinatın hem başlangıcı hem de sonu yoktur. Kâinat ezelden beri mevcuttur ve devamlı genişlemektedir. Ancak kâinatın genişlemesiyle birlikte açılan boşluklarda yeniden madde yaratılarak kâinatın yoğunluğu aynen muhafaza edilmiş olmalıdır. Böylece, uzayın her noktasında devamlı olarak maddenin yaratılması sonucu her şeyin kararında kalması mümkün olacaktır. Bu bir bakıma “maddenin devamlı yaratılması” demektir. “Sürekli Yaratılış Teorisi” olarak da adlandırılan Hoyle’nin bu görüşü, başlangıçtaki yaratılışı kabul etmezken, ezelden ebede kadar uzanan bir yaratılış fikrini öngörmekle kendi içinde tezada düşmektedir...

Günümüzde modern kozmolojinin verileri “maddenin ezelî olduğu” iddiasını desteklemedikleri için, bu görüşün ancak felsefi alanda bazı taraftarları vardır.

 

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Okunma sayısı : 100+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun