İTLÂF

Yok etme, helâk etme. Bozmak ve tüketmek yakın anlamlı kelimelerdir. Bir şeyi örfe göre kendisinden yararlanılır olmaktan çıkarmak anlamında bir İslâm hukuku terimi. Meşhur İslâm hukukçusu el-Kâsânî (ö. 5 87/ 1191) , suçları , insanlara veya hayvanlara ve eşyaya karşı işlenenler olmak üzere ikiye ayrılır. Hayvan ve eşyaya karşı işlenenleri de gasb ve itlâf olmak üzere iki kısımda mütalaa eder (el-Kâsânı, Bedâyîu's-Sanâyi', VII, 164, 233).

İtlâf, tazmini gerekli kıları bir sebeptir. Çünkü başkasının hakkına tecavüz ve ona zarar vermektir. Ayette; "Kim sizin hakkınıza tecavüz ederse, siz de size yaptığı tecavüzün aynısıyla mukabele edin" (el-Bakara, 2/194) buyurulur. Hz. Peygamber de; "İslâm'da zarar ve zarara karşı zarar yoktur" buyurmuştur. Gaspta bile tazmin gerekince, malı telefte öncelikle gerekir. Çünkü bu, sırf hakka tecavüz ve zarar vermedir. Hatta başkasının malına zarar vermenin kasten ve hata yoluyla olması, telef edenin büluğ çağına ulaşıp ulaşmaması, temyiz kudretine sahip olup olmaması arasında bir fark yoktur. Bütün bu durumlarda tazmin gerektiği konusunda dört mezhebin görüş birliği vardır. Hatta uyuyan veya akıl hastası olan da mala verdiği zarardan sorumludur (ibn Nüceym, el-Esbâh, ve'n-Nezâir, I, 77; İbn Rüşd Bidâyetü'l Müctehid, II, 404 vd.; ibn Âbidîn, Reddu'l-Muhtâr, V, 378, 415).

Mal telefine dolaylı yoldan sebep olma İslâm hukukçuları arasında görüş ayrılığına neden olmuştur.

Ebû Hanîfe ve Ebû Yusuf'a göre, kapı, pencere ve benzeri yerleri açık bırakarak malın çalınmasına sebep olan, bir hırsıza veya zalime yol göstererek veya hayvanın bağını çözerek mal telefine sebep olan kimse malı tazmin etmez. Çünkü mücerred olarak kapıyı açık bırakma, hayvanı serbest bırakma vb. fiiller her zaman doğrudan telefe sebep olmadığı için bunlara bir hüküm gerekmez. Mâlikî ve Hanbelilerde ise, bu kimseye tazmin gerekir. Bir kabın ağzını açık bırakmanın yol açtığı telefte de aynı hüküm uygulanır (el-Kâsânî, a.g.e, VII, 166; İbn Kudâme, el-Muğnî, V, 280; eş-Şîrâzî el-Mühezzeb, I, 374, 375; ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, V, 741, 743).

Acı bir haber vermekten veya hâkimin gebe bir kadını davet etmesi yüzünden can telefi meydana gelse tazmin gerekmez. Çünkü sebep sonuç arasında bağlantı yoktur. Mal sahibinin malının başından uzaklaştırılması telefe yol açmışsa, eğer mal menkulse tazmin gerekir; gayrimenkulse gerekmez. İmam Muhammed'e göre ise, gayrimenkullerde de gasp ve telef hükümleri uygulanır (İbn Kudâme, el-Muğnî, V, 223, VII, 834; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, II, 192).

İtlâfta tazminin gerekmesi için şu şartların bulunması aranır:

l) Telef edilen şey mal olması gerekir. Bu yüzden ölü hayvanın, deri ve kanın, âdı toprağın tahrip edilmesi tazmini gerektirmez. Çünkü bunlar şer'an ve örfen mal değildir.

2) Malın, sahibine göre mütekavvim sayılması icab eder. Mütekavvim mal; darda kalmaksızın kendisinden yararlanmanın şer'an mübah olduğu maldır. Bu sebeple, müslümana ait şarap veya domuzun telefi hâlinde tazmin gerekmez. Telef edenin müslüman veya zimmî olması sonucu etkilemez. Çünkü bunlar müslüman hakkında mütekavvim malı değildir. Gayri müslime ait şarap veya domuza gelince; bunları telef eden müslüman olsun, başkası olsun tazmin eder.

3) Telefin devamlı bir zarar oluşturması gerekir. Mal eski hâline getirilebilirse tazmin gerekmez.

4) Telef edenin tazminin vücûbuna ehil olması gerekir. Meselâ, bir kimse kendi malını telef etse bir şey gerekmez.

5) Tazminden bir yarar olmalıdır. Harbînin malını telefte müslümana ve dâru'l-harpte müslümanın malını telefte harbı üzerine tazmin gerekmez. Çünkü bir belde hâkiminin, hükümlerini başka bir belde halkı üzerinde infaz etme yetki ve velayeti yoktur. Harbînin malı İslâm nazarında mübahtır. Bunu alan kimse gaspçı sayılmaz. Âdil, bâğinin (âsî); bâği, adilin malını tahrip etse tazmin gerekmez. Çünkü bunların birbiri üzerinde velâyet ve hükmetme yetkileri yoktur.

Başkasının malını dolaylı yoldan (tesebbüben) telefte tazminatın gerekmesi için telefin; hakka tecavüz yoluyla veya kasıtla olması gerekir. Meselâ, umumî yolda idarecilerden izinsiz bir çukur kazan ve çevresinde gerekli tedbirleri almayan kimse, bu kuyuya düşüp ölen bir hayvanı tazmin eder. Komşu arazinin suyunu kesen ve mahsulün kurumasına sebep olan kimse de bunu öder. Ayrıca sebebin, sonucu, âdetlere göre araya başka bir sebep girmeksizin meydana getirmesi gerekir. Meselâ, izinsiz umumî yol üzerinde kazılan bir kuyuya bir hayranı üçüncü bir şahıs itse ve ölümüne sebep olsa, hayvanı, kuyuyu kazanın değil, onu o kuyuya itenin tazmin etmesi gerekir. Bir malın zaruret halinde tahribi veya tüketilmesi tazmine engel teşkil etmez. Telefte tazmin gaspta tazmin gibidir. Yani mal mislî ise misliyle; kıymeti ise kıymetiyle tazmin edilir (es-Serahsî, a.g.e., II, 53; el-Kâsânî, a.g.e., VII, 155, 157, 167 vd.; eş-Sevkânî, Neylü'l-Evtâr, V, 329 vd.; ez-Zühayli, el-Fıkhu'l-İslâm; ve Edilletüh, V, 745, 750).

Hamdi DÖNDÜREN

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun