HİCRETİN YEDİNCİ SENESİNİN DİĞER BAZI ÖNEMLİ HÂDİSELERİ

Hz.Ömer'in Türebe'ye Gönderilmesi

Peygamber Efendimiz, Havazin Kabilesinden dört oymağın, Medine'ye takriben 10 km. uzaklıkta bulunan Türebe Vadisinde bir araya geldiklerini haber aldı. Bu oymaklardan biri olan Sa'd bin Bekroğulları, Hayber Yahudilerinin Hicretin altıncı yılında Medine'ye yapacakları baskında kendilerine yardım edecekleri va'dinde de bulunmuşlardı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hicretin 7. senesi Şaban ayında Hz. Ömer'i otuz kişilik bir askeri birliğin başına kumandan tayin ederek Türebe'ye gönderdi.

Düşman, mücahidlerin kendilerine doğru gelmekte olduğunu haber almış ve kaçmıştı. Oraya varan İslâm birliği kimseye rastlamadı.

Hz. Ömer, emrindeki birlikle buradan ayrılarak Medine yolunu tuttu. Cedr denilen mevkie geldiklerinde kılavuz, orada bulunan Has'amoğulları üzerine yürümesini teklif edince, Hz. Ömer, "Resûlullah (a.s.m.), onlarla çarpışmamı emretmemiştir." dedi.

Hiç bir çarpışma olmadan Hz. Ömer birliğiyle Medine'ye döndü.1

Hz. Ebû Bekir'in Havazinlilere Gönderilmesi

Bir bakıma Hz. Ömer'in Türebe'ye yaptığı seferi tamamlamak mahiyetini taşıyan bu seferde, Peygamber Efendimiz, yine Şaban ayında Hz. Ömer döndükten sonra Hz. Ebû Bekir'i Necd bölgesindeki Havazinliler üzerine yürümek için vazifelendirdi. Beraberindeki askeri birlikle Havazinlilerin yurduna varan Hz. Ebû Bekir, onlara ansızın bir baskın düzenledi. Bazılarını öldürdüler, bazılarını da esir aldılar. Bir kısım ganimet de ele geçirerek Medine'ye geri döndüler.2

Eban bin Said bin Âs'ın Müslüman Olması

Eban bin Sâid bin Âs, Peygamber Efendimizin akrabası idi. Soyu, Efendimizle üçüncü dedesi Abdülmenâf'ta birleşiyordu. Babası Ebû Uhayha, Kureyş müşriklerinin ileri gelenlerindendi.

Hudeybiye seferinden önce idi. Eban, ticaret maksadıyla Şam'a gitmişti. Orada karşılaştığı bir Hristiyan papazına,

"Ben Kureyşliyim. İçimizden biri çıktı; peygamber olduğunu söylüyor. Senin bu husustaki fikrin nedir?" diye sorar. Papaz,

"Onun ismi nedir?" der.

Eban, "Muhammed'dir." cevabını verince, Papaz, 

"Dur, sana onu tarif edeyim." diye söyler ve Resûl-i Ekrem Efendimizin şekil ve şemâlini, sıfatlarını, babasının, dedesinin soyunu tek tek anlatır.

Eban, Peygamber Efendimizin aynen anlattığı gibi olduğunu söyleyince de Papaz şöyle der:

"Öyle ise, vallahi, o önce Araplara, sonra da yeryüzüne hâkim olacaktır! Sen, o salih zâta benden selâm söyle."

Bunun üzerine Eban Mekke'ye gelir ve bir takım araştırma ve soruşturmalardan sonra Hicretin yedinci yılı başlarında İslâmiyetle şereflenir.3

Hz. Ömer'in Cemile Binti Sabit'le Evlenmesi

Hz. Ömerü'l-Faruk Hicretin yedinci yılında, Medineli Müslümanlardan Sabit bin Aklah'ın kızı Cemile ile evlendi.

Önceki ismi Asiye olan Cemîle Hatun, Peygamber Efendimiz hicretle Medine'ye gelince, ona ilk bîat edip Müslüman olan on kadından biri idi.

Hz. Ömer, evlendikten sonra onun ismini beğenmeyip, Cemîle diye değiştirdi. Ancak o, bunu kabul etmek istemedi. Annesinin kendisine taktığı isimle yâd edilmesini arzu ediyordu. Durumu Peygamber Efendimize iletti. Hz. Resûl-i Ekrem ona,

"Bilmez misin ki, Allah hakkı Ömer'in diline ve kalbine yerleştirmiştir." dedikten sonra, "Senin ismin Cemîle'dir." buyurdu.

Hz. Ömerü'l-Faruk'un (r.a.) Âsım adındaki oğlu bu Cemîle Hatundan dünyaya gelmiştir.4

Dipnotlar:

1. Tabakât, 2:89-117; Taberî, 3:99; ibn-i Kesîr, Sîre, 3:418.
2. Tabakât, 2:89-117; Taberî, 3:99; İnsanü'l-Uyûn, 3:191.
3. Üsdü'l-Gâbe, 5:417.
4. Tabakât 5:15, 8:12; Üsdü'l-Gâbe, 5:417.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun