Hangi mallar zekata tabi değildir?

1. Bir insanın gerek kendi şahsının ve gerekse nafakasını temin ile mükellef olduğu aile efradının zarurî ihtiyaçlarını karşılayan ve şeriat dilinde havâyic-i asliyye (temel ihtiyaçlar) tabir edilen mallardan zekât lâzım gelmez. Havâyic-i asliyye içine şu mallar girer:

* İkametgâhlar, evin içindeki eşyalar, elbiseler, silâhlar, binek hayvanları veya taksi gibi binek vasıtaları, şehirde evin bir aylık nafakası (aylık maaş) köyde ise 1 yıllık nafakası, ilim sâhiplerinin kitabları, san`at erbâbının âlet ve tezgâhları hep aslî ihtiyaçlardan sayılır.

* Ticaret için olmayan ihtiyaçtan fazla ev eşyasından, giyeceklerden, yiyecek ve içecek maddelerinden dolayı da zekât lâzım gelmez. Aslî ihtiyaçtan sayılmayan kitab ve san`at âletleri de zekât şümûlüne girmez. Altın ve gümüşün dışındaki plâtin, v.s. gibi zinet takımlarından; yâkut, zümrüt, inci, elmas gibi mücevherattan dolayı da zekât gerekmez. Şu kadar var ki bu gibi mallar aslî ihtiyaçlardan hariç olup kıymetleri de nisab miktarına ulaşınca, sâhibi zengin olmuş olur. Her ne kadar kendisine, bu mallardan zekât vermek gerekmezse de, fitre vermek ve kurban kesmek vâcib hâle gelir. Ayrıca kendileri için, zekât ve sadaka almaları da artık câiz olmaz.

2. Aslî ihtiyaçlar gibi, borç karşılığı olan para ve mallara da zekât lâzım gelmez. Borçlu bir kimse, borcunu ödedikten sonra, arta alan malı nisab miktarına varmıyorsa, onun üzerinden de zekât sâkıt olur. Borçlar üç türlüdür:

     a. Sırf kullara mahsus borçlar.

     b. Allah`a aid olup içinde kulların da hakkı olan borçlar (Zekât borcu gibi).

     c. Allah için yapılan adak, keffaret ve fitre borcu... İlk iki borç, zekâtın farz olmasına mâni olur. Şöyle ki: Bir insan, nisaba mâlik iken, üzerinden bir yıl geçtiği halde malının zekâtını vermezse, onun zekâtı zimmetinde borç olarak kalır. Üzerinden ikinci bir yıl geçerse, önce birinci yılın zekât borcu ödenmelidir. Bu borç, malın nisabını aşağı düşürecek miktarda ise, ikinci yıl için zekât farz olmaz. Birinci yılın zekât borcu, malın nisabını zekâttan muaf kılacak kadar düşürmüyorsa, o takdirde, borç dışında kalan mala zekât düşer. Başka bir kimseye borçlu olmak da aynıdır. Eğer borç ödendiğinde malın kıymeti nisabdan aşağı düşmüyorsa, zekât gerekir. Üçüncü kısım borçlar, zekâtın farz olmasını engellemezler. Borcun, zekâtı farziyetten düşürmesi için, borçlu kimsenin zimmetine, zekâtın vâcib olmasından evvel geçmiş olması şarttır. Yoksa bir malın zekâtı vâcib hâle geldikten sonra, zekâtı verecek kimsenin borçlanması, zekâtı uhdesinden düşürmez.

3. Yalnız kira bedellerini almak üzere elde tutulan ev, dükkânlardan ve bunlar gibi gelir getiren âlet ve nakil vasıtalarından zekât lâzım gelmez. Ancak bunların getirdikleri gelirler, aslî ihtiyaçlara harcandıktan sonra kalanı nisab miktarını buluyorsa, o miktardan zekât verilir.

4. Haram mal için zekât verilmez. Böyle haram bir mal, sâhibli bir mal ise, sahibine iade edilir. Değilse, fakirlere tasadduk edilmesi lâzım gelir. Ancak haram mal, helâl mala karışmış olup, hangisinin haram, hangisinin helâl olduğunu ayırdetmek mümkün olmaz hale gelmiş ise, bütün maldan zekât gerekir.

* Zekât borcu olan kimse, bu borcu ölürken vasiyet etmemiş ise, mirasından alınıp ödenmez. Artık mal vârislere intikal etmiş olur. Varisler isterlerse, bunu kendi hisselerinden teberrû yolu ile verirler.

* Zekât zimmete değil, malın bizzat kendisine taallûk eder. Buna binaen bir mal zekâtı vâcib hâle geldikten sonra kendiliğinden zâyi olsa, zekâtı, sâhibi üzerinden düşer. Fakat sâhibi tarafından bilerek harcanıp tüketilse (meselâ başkasına bağışlamak veya onunla mesken almak gibi...) zekâtı sâkıt olmaz.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun