GULÜVV
Bir şeyde aşmak. Bir ticaret terimi olarak, piyasada fiyatların normalin üstünde artışını ifade eder.
İslâm hukuku, alış-verişte kârı yasaklamadığı gibi, onun için bir sınır da koymamıştır. Ancak alış-verişlerde yalan, hile, malın kendisinde olmayan sıfatlarla övme veya satılacak maldaki bazı kusurları gizleme yasaklanmıştır. Arz ve talebin karşılaşması ile serbest rekabet sonucu, bir piyasada oluşan fiyatlar ölçü alınarak satış yapılabilir. Bazı durumlarda kıtlık, mal darlığı, arzın kısılması veya tüketicilerin alım gücünün yükselmesi gibi sebeplerle, bazen de ekonomik bir sebep olmaksızın psikolojik nedenlerle piyasa fiyatları normalin üstünde artabilir. Acaba bu gibi durumlarda devlet fiyatlara müdâhale ederek narh koyabilir mi? Yoksa piyasayı kendi şartları içinde serbest bırakması mı gerekir?
Ebû Dâvûd, Tirmizî ve İbn Mâce'nin Enes b. Mâlik'ten rivayet ettiklerine göre; Resulullah devrinde Medine'de fiyatlar pahalandı. Halk; "Ey Allah'ın Resulu, bize narh koy" dediler. Resul-u Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Şüphe yok ki, fiyat tayin eden, darlık ve bolluk veren, rızıklandıran ancak Allah'tır. Ben sizden hiç kimsenin mal ve canına yapmış olduğum bir haksızlık sebebiyle hakkını benden ister olduğu halde, Rabbime kavuşmak istemem" (Ebû Dâvûd, Büyû' 49; Tirmizî, Büyü', 73; İbn Mâce, Ticârât, 27). Yine Ebû Hüreyre'den rivayete göre, bir adam geldi; "Ey Allah'ın Resulu bize narh koy" dedi. Hz. Peygamber, "Belki Allah'a dua ederim" buyurdu. Sonra, başka bir adam gelip, "Narh koy" dedi. Hz. Peygamber ona da şu cevabı verdi: "Fiyatları ucuzlatan ve pahalandıran Allah'tır" (eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, V, 219).
Bu delillerden Hz. Peygamber'in genel anlamda piyasa fiyatlarına müdahale etmek istemediği söylenebilir. Hulefâ-i Râşidîn döneminde de bazı sınırlı müdahaleler dışında piyasada serbest ekonomi uygulaması hâkimdir. İslâm hukukçularının çoğu, narh koymanın zulüm olacağı görüşündedirler. Delilleri Enes b. Mâlik ve Ebû Hüreyre (r.a.)'ın hadisleridir.
Ahlâkın yüksek olduğu Asr-ı saadette fiyatlara müdahaleyi gerektirecek bir ekonomik dengesizlik olmamıştır. Daha sonra giderek mala karşı hırsın artması, kanaatin azalması ve bundan halkın zarar görmeye başlamasıyla, bazı İslâm hukukçuları ihtiyaç duyulduğunda, yetkili makamların belli maddelere narh koyabileceği görüşünü benimsediler. Tâbiî bilginlerinden Saîd b. el-Müseyyeb (Ö. 94/712), Rabîa b. Abdirrahman (Ö. 136/753), Yahyâ b. Saîd el-Ensârî (Ö. 143/760) bunlar arasındadır (el-Bâcî, el-Müntekâ Şerhu'l-Muvatta', Mısır 1331, V, 18).
Satıcıyı fiyat belirlemesinde tamamen serbest bırakıp, onu devlet kontrolünün dışında saymak da toplumun zulüm ve haksızlığa uğramasına yol açar. Çünkü gerek Hz. Peygamber ve gerekse Hulefâ-i Râşidîn devrinde ticaret ahlâk ve faziletinin en yüksek örneği yaşanmış ve halk meşrû haklarına razı olmuştur. Ancak kıtlıklar ve savaşların getirdiği sıkıntılar fiyatların sun'î olarak yükselmesine neden olmuştur. Bazen de ihtikâr yoluyla veya aynı çeşit malı satanların gizlice anlaşmaları sonucu fiyatlar yükselir. İşte, bu gibi durumlarda sun'î olarak normalin üstünde yükselen piyasa fiyatlarına müdahale etmek toplumun menfaâtini korumak demektir.
Hamdi DÖNDÜREN