Kalp, malın kaybından üzülmez mi, malın varlığından sevinmez mi?

Tarih: 04.01.2022 - 08:47 | Güncelleme:

Soru Detayı

- İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin mallarını taşıyan gemi battı denilince, batmamış denilince de elhamdülillah dediği doğru mu?
- Bilgi şöyle:
- İmam-ı Azam Ebu Hanife ticaretle meşgul, zengin bir zattı. Gündüzleri öğleye kadar mescitte talebelerine ders verir, öğleden sonra ise ticaretle uğraşırdı. Ticari mal taşıyan gemileri vardı.
- Bir gün talebeleri ile derste iken dışarıdan bir adam bağırdı:
 “Ya imam, gemin battı!” İmam-ı Azam bir anlık tereddütten sonra: “Elhamdülillah…” dedi. Ve derse devam ettiler.
- Bir müddet geçtikten sonra aynı adam tekrar geldi.
 “Ya imam, bir yanlışlık oldu. Batan senin gemin değilmiş.” dedi. İmam bu yeni habere de aynı şekilde cevap verdi: “Elhamdülillah…”
- Bu hale şaşıran öğrenciler, merakla sordular:
“Üstadımız, geminizin battığını duyduğunuzda hamd ettiniz. Sonra batan geminin sizin olmadığını öğrenince tekrar hamd ettiniz. Bunun sebebi nedir?”
- İmam-ı Azam izah etti:
“Gemin battı diye haber geldiğinde kalbimi yokladım. Dünya malının yok olmasından dolayı herhangi bir üzüntü yoktu. Bu hale şükrettim. Sonra batan geminin bana ait olmadığına dair bir haber geldi. Tekrar kalbime baktım. Dünya malına kavuşmaktan dolayı bir sevinç yoktu. Bu hale de şükrettim. Allah’a hamdolsun ki; bizim kalbimizi dünyaya bağlamadı.”

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Bütün araştırmalarımıza rağmen bu hikayenin kaynağına rastlayamadık. Gerek Türkçe gerek Arapça internette de bu hikayeye yer veren hiçbir sitede kaynak verilmeden naklaedilmiş.

Bununla beraber, İmam Azamın konuyu açıklaması şöyledir:

“Gemin battı diye haber geldiğinde kalbimi yokladım. Dünya malının yok olmasından dolayı herhangi bir üzüntü yoktu. Bu hale şükrettim. Sonra batan geminin bana ait olmadığına dair bir haber geldi. Tekrar kalbime baktım. Dünya malına kavuşmaktan dolayı bir sevinç yoktu. Bu hale de şükrettim. Allah’a hamdolsun ki; bizim kalbimizi dünyaya bağlamadı.”

Bu gibi haller manevi mertebelere paralel olarak gelişir. İlkokul çocuğuna yüksek öğretimde okutulan matematik dersi verilmez. Çünkü bu çocuğun istidat ve kabiliyeti, görgü ve bilgisi akıl ve kalbi, bunu anlayacak durumda değildir.

Bu sebeple, bizim gibilerin İmam Ebu Hanife gibi bir ilim ve velayet hazinesi olan bir zatla kıyaslanması doğru olmaz.

Bununla beraber, İmamın bu tavrı Kuran’ın mesajlarına tamamen uygundur:

“...Yeryüzünde vuku bulan veya başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılı olmasın. Kuşkusuz bu Allah’a göre kolaydır. Bu, kaybettiğinize üzülmemeniz ve Allah'ın size verdiği nimetlerle şımarmamanız içindir. Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez.” (Hadid, 57/22-23)

mealindeki ayetlerde bu gerçeğin altı çizilmiştir.

Yunus Emre bu konuya şöyle dikkat çeker:

"Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim.
Aşkın ile avunurum, bana seni gerek seni."

Bediüzzaman da şöyle der:

"Aklı başında olan insan, ne dünya umurundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun." (Mesnevi-i Nuriye, Habbe.)

Fakat bizim böyle bir konuma gelmek için, merdivenlerin pek çok basamaklarına tırmanmamız gerekir.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun