Kadının çalıştığını ve kazancını, eşine veya aileye harcama zorunluluğu var mı?
- Kadının çalıştığını ve kazancını, eşine veya aileye harcama zorunluluğunun olmadığına dair hadisi şerif veya Ayet-i kerime var mıdır?
Değerli kardeşimiz,
“ Allah bazılarını diğer bazılarından üstün kılması ve mallarından harcama yapmaları sebebiyle erkekler kadınlar üzerinde kavvamdır/gözetmendir. ” (Nisa, 4/34)
mealindeki ayette kadının, ailesi için kendi malından bir şey harcamak zorunda olmadığına işaret edilmiştir.
Peygamber Efendimiz (asm) de
“Hanımlarınızın sizin üzerinizde, durumlarına uygun olarak yiyecek ve giyecek hakları vardır." (bk. Ebu Davud, Menasik, 56; İbn Mace, Menasik, 84)
buyurarak, ailenin geçiminin evin reisi olan erkeğe ait olduğunu belirtmiştir.
Buna göre, kadın evlenip kocasının evine yerleştikten sonra bütün yiyecek, giyecek ve mesken masrafları kocaya aittir. Bunlar israfa kaçmadan ve cimrilik de etmeden eşlerin sosyal seviyeleri dikkate alınarak karşılanır.
Demek ki, İslam’da kadının çalışması erkek gibi bir mecburiyet arz etmiyor. Ancak, kadın çalışacaksa uygun, helal şartların karşılanması ve eşinin rızası gerekiyor. Fakat ihtiyaçları karşılanmayan kadın, kocasının rızası dışında da çalışabiliyor.
Evliliğin "müşterek hayat" olduğunu düşündüğümüzde, kadının da kazandığı parayla evin geçimine katkıda bulunması makul görünüyor. Ancak erkeğin bunu bir mecburiyet olarak düşünmesi dinimizce uygun değildir.
Örneğin, kocanın fiziksel-ruhsal birtakım eksikliklerle ya da zor ekonomik şartlar sebebiyle ailenin geçimini sağlamada yetersiz kalması durumunda kadının, kocasına yardımcı olması güzel bir davranış olup, kadın için sevap ve fazilet vesilesidir.
Nitekim, sahâbe arasında Abdullah bin Mes’ûd’un hanımı Zeyneb’in aile geçiminde yetersiz kalan kocasına, el işçiliği yaparak zanaatıyla sağladığı ekonomik katkı meşhurdur. Hatta hadis kaynaklarında anlatıldığına göre; bir gün Peygamber Efendimiz (asm)'e birini göndererek, ailesine sağladığı malî katkılarından dolayı kendisinin sevap alıp almayacağını sordurunca Peygamberimiz (asm)'in cevabı şöyle olmuştur:
“Evet. Üstelik bundan dolayı ona iki ecir vardır: Biri, akraba ile ilgilenme ecri; diğeri de sadaka ecridir.” (Buhârî, Zekât 48; Müslim, Zekât no. 45-46)
Peygamber Efendimiz (asm)'in bu tavsiyeleri ve müjdeleri, çalışan kadının da parasını harcayacağı öncelikli yerin, sıkıntı içinde olan ailesi olduğunu göstermektedir. Zira bir başka hadiste Peygamber Efendimiz (asm)'in, Abdullah bin Mes’ûd’un hanımı Hz. Zeyneb’in aile ekonomisine sağladığı katkıyı çok yerinde bulup, buna teşvik ve tavsiye ettiğini görüyoruz:
“Kendilerine tasaddukta bulunmana en lâyık kişiler, kocan ve çocuğundur.” (Ebû Dâvud, Zekât, 44; Talâk, 19)
Demek ki kadın, bir mecburiyet olmadan aile ekonomisine katkıda bulunabilir, bu durum onun için büyük hayırlara vesile olur.
Özetle, ailenin ihtiyacını karşılama mükellefiyeti kocaya ait olduğundan, karısının parasına el koyma hakkı olmadığı gibi, evin geçimine katkıda bulunmasını istemeye ve buna zorlamaya da hakkı yoktur. Kadın da buna mecbur değildir ve böyle bir sorumluluk ve zorunluluk yoktur. Ancak kadın kendi özgür iradesiyle hiçbir baskı altında kalmadan aile geçimine katkıda bulunabilir.
Bu vesileyle bazı temel konulara dikkat çekmeyi uygun görüyoruz:
- İslam'da ailenin reisi kocadır. Ancak kocanın bu reisliği bir amir-memur ilişkisi gibi katı ve sert değildir. Aile küçük bir cemiyettir, topluluktur; hiçbir cemiyet ve topluluk başsız yönetilemez. Aile reisliği de bu anlayışın bir gereği olarak öngörülmüş, bu reislik kavramının içi de salahiyet görünümü içinde sorumluluklarla doldurulmuştur. Nitekim İslâm'da aile reisi, birliğini yönetirken birinci derecede karısı ile istişare ederek sürdürecektir yönetimini.
- Ailenin geçimini (nafakayı) sağlamak kocanın sorumluluk alanına girer. Medeni Kanun'un 190. maddesine göre koca, karısının da geçim teminine, aile giderine bir ölçüde katılmasını isteyebilir. Ama (kadın haklarını korumadığı iddia edilen) İslâm hukukunda ise kocanın böyle bir hakkı da yoktur, kadın hiçbir şekilde aile giderine katılma mecburiyetinde tutulamaz.
- İslâm aile hukukunda mal ayrılığı esas olduğu için kadının zengin, kocasının fakir olması ve gerektiğinde zengin kadının kocasına zekât vermesi de caiz görülmüştür. Öte yandan ailenin geçimini sağlamak kocaya ait olduğu için, kocası zengin olan kadın da zengin sayılmıştır ve kendisine zekât verilmesi caiz görülmemiştir.
- Kadın geçinmek için çalışmak istediği takdirde -İslâmî sınırları ve hükümleri çiğnemeden- çalışma hürriyetine sahiptir. Ancak aile birliği içinde bulunan kadının çalışabilmek için birlik başkanından izin alma mecburiyetini, birliğin dirlik ve düzeni gerekli kılmaktadır. Aile birliği içinde isteyen istediği zaman evi terk eder, istediği zaman döner, dilediği yerde, dilediği kadar bulunursa bu birliğin bozulmasını sonuç verir. Kadın bu konuda kendini başıboş gibi görmemeli, beyinin iznini alarak hareket etmeyi mükellefiyeti olarak bilmelidir.
- Bütün bunlardan anlaşılan odur ki; aile içi yönetimde istişare ile karar vermeler esastır. Anlaşamadıkları yerlerde ise karı-koca kendi seçtikleri "Hakem Heyeti"ne anlaşmazlıklarını anlatarak verecekleri adaletli karara uymaları gerekir. Bu konulara elbette farklı yaklaşımlar da olabilir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Evli kadının çalıştığı gelir kendisine aittir hükmünün kaynakları nelerdir?
- Kadının hakları nelerdir?
- Dinimizde eşlerin (karı kocanın) birbirine karşı vazifeleri / sorumlulukları nelerdir?
- Kadının aile içerisindeki sorumlulukları ve kocasına karşı görevleri nelerdir?
- Ahir zamanda ailemizi ayakta tutabilmek için neler yapabiliriz?
- Kadının kocası üzerındeki hakları nelerdir?
- Kadınların dövülmesi / aile içi şiddetle ilgili ayet var mı, bunun hakkında bilgi verir misiniz?
- Kocasına itaat etmeyen kadının durumu nedir? Öğüt dinlemeyen kadını dövmek caiz midir?
- Nikahta keramet var mıdır; bunu nasıla algılamalıyız?
- NİKÂH
Yorumlar
Kadın erkek çalışıyor. Evlendikleri zaman kadın mal rejimi birlikteliği istiyor. Kadının bu isteği ile medeni kanun hem kadının hem erkeğin eve bakma yükümlülüğünü eşitliyor. Bir de ikisinin kazançları ortak sayılıyor. Şimdi kadının isteği ile yapılan bu medeni kanun sözleşmesine göre kadın da gelirinden eve harcamalı mıdır? Nnikah üzerinden değil sözleşme üzerinden bir sorumluluğu doğar mı? Resmi nikah ve medeni kanun sözleşmesi hükümleri geçersiz ise kadının erkeğin mallarına ortak olması haram olur mu?
Dini açıdan erkek evlendiği zaman kadının temel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür. Kadının çalışması bu hakkını kaldırmaz. Boşandığı zaman da iddet süresince nafaka alma hakkı vardır.
Sözleşme ile erkek ve kadın ev giderlerini birlikte karşılama konusunda anlaşmışlarsa her ne kadar dinen kadın zorunlu olmamakla birlikte verdiği sözü tutması ve aralarında yaptıkları sözleşmeye riayet etmesi uygun olur.
Somut sorularım: Sosyal yardımlar - Kadının çalışması kendine aittir
1- Sosyal devlet sisteminin geçerli olduğu Almanya gibi ülkelerde evli kadının çalıştığı gelir kendisine aittir ve kocasına sormadan istediği gibi tasarruf edebilir ve kocası ona geliri de olsa bakmak zorundadır tezi İslam hukuku bağlamında nasıl değerlendirilebilir?
2 - Yine bu bağlamda kadının çalışması kocasının iznine tabidir hususu var ve kadının çalıştığı gelir kendisine aitse o durumda Almanya gibi sosyal yardımın verildiği ülkelerde geliri üst seviyede olmayan kocalar eşinin (kadının) çalışmasını çoğunlukla istemezler. Çünkü diğer yardımları talep etme imkânından mahrum kalacak ve kadının çalıştığını da evinin harcamalarında kullanamayacak. Bu durum Almanya gibi ülkelerde bir sorun teşkil etmektedir.
3- Nisa süresinin 34. ayetinden de kadının çalıştığı kendine aittir hükmüne yer verenler var. Nisa 34'ten bu hükmün çıkarılması mı söz konusu yoksa o hüküm ayet mi oluyor? 4. Bu hükmü uygulayıp İslam aile hukukunun diğer hükümlerini uygulamamak hüküm cımbızlaması olmuyor mu? Bir içtihat işine gelen kişi tarafından alınıyor ama evlilik, boşanma, miras ve diğer konular dikkate alınmak istenmiyor. Bu durumda ya tamamı ya da hiçbiri alınmaması gerekli değil mi?
(Alman hukukunda ve Türk hukukunda kadının çalıştığı kendine aittir anlayışının bir karşılığı yok – çünkü karı ve kocanın aile içindeki geliri ortak. Aile geliri de gerek vergi bağlamında gerekse de sosyal yardım bağlamında ortak bir gelir olarak değerlendiriliyor – Vergi beyanında karı ve koca ayrı ayrı değil ortak beyan veriyorlar. Sosyal yardım talebinde bulunma halinde kişi evli ise bireysel başvuruda bulunamıyor, her iki eşin gelirleri toplandıktan sonra eksik varsa sosyal yardım yapılıyor.)
- Nisa suresi 34. ayette geçen erkeğin mallarından harcama yapmaları sebebi ile kadınlar üzerinde kavvamdır ifadesinden hareketle erkeğin eşinin temel ihtiyaçlarını karşılaması ile yükümlü olduğu sonucuna varılmıştır. Genel görüş bu yöndedir.
- Almanya örneğinde olduğu gibi kadının kazancından kaynaklı olarak erkeğin gelirinde bir kesinti oluyorsa veya alacağı maddi desteğe engel teşkil ediyorsa, erkeğin de bu durumdan kaynaklı olarak aile geçiminde sıkıntı yaşaması halinde kadının kendi kazancından eşine destek verme zarureti ortaya çıkmaktadır. Bahsettiğiniz durumda geliri olan kadının aile ekonomisine katkıda bulunma mecburiyeti doğmaktadır.
Kadın çalışarak zengin olmuşsa, anne babası ile yaşıyorsa ve hiç evlenmemişse kazandığı para babasının mı sayılır? Anne babasının evladının parasına ihtiyacı yok olduğu halde evladın malı babasının mıdır?
Reşit yaştaki çocukların kazancı ve harcama yetkisi kendilerine aittir. Anne babası muhtaç değilse onlara verme yükümlülüğü de yoktur.
Yanlış düşünüyorsam Allah beni afetsin:
Hanım çalışacak eşi kadar kazanacak, evdeki asli görevlerinde yetersiz kalacak, sonra ben çocuk bakmak ve ev işleri yapmak zorunda değilim diyecek, sonra kazandığım benim, bana harçlık ver, elbise al vs diyecek. Yani hanımı servet biriktirirken tarumar olmuş evde mutsuz kocasına zekat verecek, Kocası buna çok mutlu olacak köle gibi çalışıp kendisine zekat veren bana ve çocuklarımıza bakmakla yükümlüsün diyen karısına bakmaya devam edecek.
Bu döngü başımda ağartmadık saç bırakmadı. Bu özgürlük maalesef o kadar istismar ediliyor ki, kadın ailesine karşı daha bencil asli vazifelerinden uzak bir birey haline geldiğinin farkına bile varamıyor. Sonra bu hakların kendisine İslam tarafından verildiğini iddia ediyor. Ben İslam'ın ailede bir tarafın refahı için diğer tarafın mutsuz olmasına ve bu adaletsizliğe müsaade edeceğine inanmıyorum.
Kadının çalışması eşinin onayına bağlı olduğu ifade edilmiştir. Dolayısıyla evini ve çocuklarını tamamen ihmal eden bir kadına kocası çalışma onayı vermeyebilir.
Yükümlülüğünü yerine getirmek istemeyen, hak ve yükümlülüklerini suistimal eden insanlar her zaman olabilmektedir. Din, bazı haklar vermişse sorumluluk da yükler. Dolayısıyla problem dini hükümden kaynaklı değil kişinin sorumluluğunun bilincinde olmaması ile alakalıdır. Sağlıklı düşünen bir kadın ve erkek eşini ve çocuklarını mutsuz edecek şekilde bencilce davranacağı olağan değildir.