Kadının boşanma hakkı hangi durumlarda olur?

Tarih: 07.08.2023 - 11:06 | Güncelleme:

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Aile kurumu insan ferdi ve cemiyeti bakımından çok önemli bir kurumdur. Bu önemli fonksiyonunu yerine getirebilmesi için de istikrarlı, huzurlu, mutlu olmaya elverişli olması gerekir.

Geçimsizliğin, kavganın, gerginliğin, ayrılıp ayrılıp yeniden birleşmenin süregeldiği bir aile düşünelim, bu ailenin iki tarafı da mutlu ve huzurlu olamaz, olamayınca dünya ve ahirete yönelik faaliyetlerinde de verimli ve başarılı olamazlar. Kafalarında daima "ben ne olacağım, biz ne olacağız..." sorusu bulunur.

Çocuklara gelelim; onlar da mutlu, huzurlu ve başarılı olamazlar, aile kurumunun saygınlığı, aile yuvasının en sıcak, en güvenli yuva olduğu konularında yanlış bilgi, olumsuz duygu ve şuur edinirler.

Bu sebeple İslam, evlilik birliğini, başka dinlerde ve hukuk sistemlerinde olduğu gibi, şartlar ne olursa olsun devam edecek veya eşya alımı gibi kutsallığı ve saygınlığı bulunmayacak bir akit olarak telakki etmemiş, orta bir yol tutmuştur.

Boşanma Allah'ın sevmediği bir tasarruftur, bu sebeple boşamadan önce sabırla ve ısrarla devam etmeyi denemek gerekir.

Ancak iki tarafın veya tek tarafın olanca gayretine rağmen evlilik birliğinin, yukarıda işaret edilen fonksiyonu yerine getirerek devam etmesi mümkün görülmediği, bu kanaat hasıl olduğu zaman da ayrılma meşru olacaktır.

İslam hukukunda kocanın doğrudan (araya mahkemeyi sokmadan, mali külfeti yüklenerek) boşama (talak) hakkı bulunduğunu bilenlerin çoğu, evlilikten memnun olmayan, haksızlığa uğrayan kadınların -kocaları istemese bile- boşanma haklarının bulunduğunu bilmemekte ve bu yüzden ileri geri sözler etmektedirler.

Halbuki bugün dünyanın birçok ülkesinde uygulanan, sebeplerini ileri sürerek mahkeme yoluyla boşanmayı talep hakkı İslam hukukunda kadına da tanınmıştır. Bu hak, mahkemeye değil de hakemlere başvurularak da kullanılabilir.

Ayrıca kadın, evlenme akdi yapılırken veya daha sonra kocasından boşama hakkı da alabilmekte ve gerektiğinde bu hakkı kullanarak doğrudan (kendi iradesiyle) boşanabilmektedir.

Kadının talebi üzerine ve hukukî sebeplerin bulunması halinde hakimin evliliğe son vermesi Hanefîlerce çok dar sınırlar içinde söz konusu olduğu için Hukuk-ı Aile Kararnamesine (A.K.) kadar Osmanlı ülkesinde revaç bulmamıştır.

Mezkûr kanunun kabulü üzerine hakimin salahiyeti genişlemiş, diğer İslam ülkeleri de iktibas ve genişletme yoluyla aynı müesseseyi geliştirmişlerdir.

Kadının boşanmayı talep etmesine dayanak olacak sebepler şunlardır:

1. Hastalık ve Kusur

Hastalık, sakatlık ve kusur iki nevidir.

Birincisi cinsî hayatla ilgili olup, erkek veya kadında cinsî birleşmeyi engelleyen kusur ve hastalıklardır. Erkeğin iktidarsız olması, tenasül organının kesik veya sakat olması, kadının tenasül organında birleşmeyi engelleyen bir sakatlık veya anormalliğin bulunması gibi.

İkincisi ise tiksinti ve nefret veren yahut bulaşıcı olan hastalıklardır. Cüzzam, çiçek, frengi, saçkıran, akıl hastalığı gibi.

2. Kayıplık

Kayıp olup yeri, yaşayıp yaşamadığı bilinmeyen kimseye “mefkud” denir.

İmam Malik, eşinin serbest kalması bakımından dört yıl beklemesini, bundan sonra ölümüne ve ayrılığa hüküm için hâkime başvurulabileceğini söylüyordu. (A.K.) da bu içtihadı benimsemiş ve kanunlaştırmıştır.

Yaşadığı bilinen, fakat evini terk etmiş bulunan kocaya "gâib" denilmiştir. Kayıp şahsın eşi, Ebu Hanife ve Şafiî'ye göre bundan dolayı mahkemeye başvurarak ayırma talebinde bulunamaz.

İmam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'e göre ayırma talebinde bulunabilir.

Kocanın yeri belli ise hâkim ona, gelmesi veya eşini almasını yazar ve bir müddet verir, müddetin hitamında durum değişmezse ayırır.

Kocanın yeri belli değilse ve kayıplık müddeti bir yılı geçmiş ise karısının talebi üzerine hâkim ayrılığa hükmeder.

Bu neticeler için kayıplığın askerlik, ilim tahsili, cihad gibi bir mazerete dayalı olmaması gerekir.

A.K. kayıplığın ayırma sebebi olabilmesini nafaka temininin imkânsız olma şartına bağlamıştır (md. 126).

Kayıplıktan dolayı hâkimin ayırma hükmü İmam Mâlik'e göre bain boşama, Ahmed b. Hanbel'e göre fesih hükmündedir.

3. Nafakayı Kesmek

Nafaka temininin kocanın vazifesi, kadının da hakkı olduğu, evlenme akdinin hukukî sonuçları arasındadır. Koca nafakayı temin etmez yahut edemezse, kadının hakkını alabilmesi için müeyyide nedir?

Nafaka ile ilgili ayetler ve umumî prensiplerden hareket eden müçtehitler bu soruya farklı cevaplar getirmişlerdir:

Ebû Hanîfe ve Sevrî'ye göre bu yüzden kadın boşanma davası açamaz, sabreder, kocasından çalışma izni ister ve alır, temin edemediği müddetçe kocası nafakayı borçlanır, alacakların tahsilindeki umumî kaidelere göre alacak tahsil edilir. Bu görüşün dayanağı "... eli dar olana Allah, verdiği rızıktan fazla yük yüklemez..." mealindeki ayettir (Talâk, 65/7). İbn Hazm bu ayete ve benzeri delillere dayanarak daha da ileri gitmiş, "Fakir kocanın nafakası da zengin olduğu takdirde karısına borçtur." demiştir.

Diğer üç mezhebin imamlarına göre kocanın nafakayı temin etmemesi veya edememesi kadının boşanma davası açması için bir sebeptir. "... onları (karılarınızı) zarar vererek nikâh altında tutmayın ki, haklarına tecavüz etmiş olursunuz..." (Bakara, 2/231) mealindeki ayet ile benzerleri de bu içtihadın delilleridir.

İbn Kayyim'e göre kadın, evleneceği kocanın mali gücü konusunda aldatılmış olmadıkça nafaka yüzünden boşanma davası açamaz.

Nafakanın boşanma sebebi olması konusunda A.K. Ebu Hanife'nin (md. 94-99) içtihadını tercih etmiştir.

4. Kötü Davranma ve Geçimsizlik

Kötü davranış, geçimsizlik, aile hukukuna riayetsizlik kocadan geliyorsa (kusur kocada ise), kadının yapacağı iş durumu hâkime ve hakemlere intikal ettirmektir. Bu kaideleri getiren ayet (bk. Nisâ, 4/33-34) gereğince bütün müçtehitler, fena muamele ve geçimsizlik sebebiyle kendisine başvurulması halinde hakimin durumu hakemlere intikal ettireceğinde birleşmişlerdir.

Farklı görüşler, genellikle biri kadının, diğeri de kocanın ailesinden olan hakemlerin salâhiyetleri konusunda ortaya çıkmaktadır.

Ebû Hanife'ye göre hakemler vekil durumundadırlar, kendilerine boşama ve evliliğe son verme salâhiyeti verilmemiş ise bunu yapamazlar.

İmam Mâlik ve daha başka bazı müçtehitlere göre ise hakemler duruma göre arayı bulmak ve düzeltmek, bu mümkün olmazsa bedelli, yahut bedelsiz evlilik hayatına son vermek salâhiyetine sahiptirler. Anılan ayet ile sahabe uygulaması bunu göstermektedir.

Hanefî mezhebinin hakim bulunduğu Osmanlı ülkesinde A.K. bu konuda İmam Malik'in içtihadını tercih etmiş ve kanunlaştırmıştır. Kanunun 130. maddesi özetle şöyle demektedir:

"Eşler arasında geçimsizlik çıkar da birisi hâkime başvurursa, hâkim tarafların ailelerinden birer hakem tayin eder; ailelerde uygun şahıs bulunmazsa dışardan uygun şahısları hakem kılar. Böylece kurulan aile meclisi tarafları dinler, durumu inceler ve aralarını bulmaya çalışır. Durumu düzeltmek mümkün olmazsa bakar: Kusur kocada ise onları ayırır ve evlilik hayatına son verirler, kusur kadında ise mehrin bir kısmı yahut tamamı karşılığında evlilik hayatına son verirler (muhâlâ'a yaparlar). Hakemler karara varamazlarsa hâkim ya başka bir hakem heyeti kurar yahut da ailelere yabancı olan bir üçüncü şahsı heyete dahil eyler. Hakemlerin kararı kesindir." Hakemlerin ayırması bâin boşama hükmündedir (md. 131).

İlave bilgi için tıklayınız:

Boşanma hakkı verilmeyen kadın nasıl boşanabilir?

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 1.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun