İstifraş hakkını kullanan efendi, cariyeyi satabilir mi?

Tarih: 17.04.2017 - 01:25 | Güncelleme:

Soru Detayı

- Cariye ile ilişkiye giren bir adam sonrasında cariyesini satsa sattığı adam ilişkiye girebilir mi?
- Yoksa önceki adamla yani satan adamla evliymiş gibi devam edip diğerinin hizmetinde mi bulunur?
- Peki ikinci adam eğer cariye ona satılınca ilişkiye girmesi serbest oluyorsa, bu cariyeleri fuhuş için kullanılmaya götürmez mi?

Cevap

Değerli kardeşimiz,

Öncelikle ifade edelim ki, bu durum cariye ve kölelik kurumunun olduğu dönemlere aittir. Artık günümüzde böyle bir durum yoktur.

Cariye ve kölelik kurumunun olduğu dönemlerde, bunlara zulüm edilmiş ve hakları ellerinden alınmıştır.

İslam Dini, bunlara hem haklarını vermiş, hem sahipleri gibi bir hayat yaşamalarını sağlamış, hem de hürriyetlerine kavuşmaları için teşvik edip bunun gerçekleşmesi için onlarca yol ve yöntem getirmiştir.

Bu nedenle, cariyenin aile hayatı yaşamasına imkan verilmiş, bırakın onu fuhşa teşvik etmeyi, tam aksine, İslam dini, cariyeyi fuhşa yönlendirecek bütün yolları ve yöntemleri yasakladığı gibi, ona aile kurma, eş olma, anne olma şerefini kazandırmış, anne olunca da hürriyetini elde etmiştir..

Şimdi, sorunuzu da dikkate alarak konuyu açıklamaya çalışalım:

İslâm aile hukukunda köle evlenme ehliyeti yönünden eksik ehliyetli kabul edilmiştir.

Erkek veya kadın köle ancak efendisinin rızasıyla evlenebilir. Özellikle erkek kölede efendinin izninin aranması, evliliğin erkek köle için doğuracağı malî mükellefiyetlerin neticede efendiye zarar vermesi ihtimalinden dolayıdır.

Zira kölenin mehir borcuna onun şahsının mülkiyeti muhatap olmakta ve belirli durumlarda bu borç için satılabilmektedir. Bu ise efendinin mal varlığında bir eksilmeye yol açacaktır. Bu yüzden kölenin evlenmesinde efendinin rızâsı aranmıştır.

Ayrıca efendinin kölesi üzerinde zorlayıcı velâyet (velâyet-i icbâr) hakkı da bulunmaktadır; onu rızasını almadan evlendirebilir. Ancak bu konuda mezhepler arasında farklı görüşler vardır.

Efendisi tarafından bu şekilde evlendirilen köle hürriyetine kavuştuğu zaman dilerse bu evliliği feshetme hakkına sahiptir. Buna “hıyârü’l-ıtk” (âzat edilme muhayyerliği) denilmektedir.

Kölelerin evlenmesi konusunda birbirinden farklı şu üç durum söz konusudur:

a) Erkek hür, kadın köle olabilir.

Hür kimse kendi cariyesi olmamak şartıyla köle bir kadınla evlenebilir (Bakara, 2/221).

Bu durumda cariyenin efendisinden izin almak ve eşe de makul bir mehir ödemek gerekir.

b) Erkek köle, kadın hür olabilir.

Hür kadın kendi rızasıyla köle ile evlenebilir. (Bakara, 2/221)

Yalnız bunun feshi kabil olmayan (lâzım) bir evlilik olabilmesi için, kadının ailesinin buna denklik (kefâet) noktasından itiraz etmemiş olması gerekir. Böyle bir evlilikten doğan çocuklar hürdür. Koca satın alınma, hibe, miras vb. yollarla karısının mülkiyetine girerse nikâh feshedilir. Zira nikâhla mülkiyet aynı kimsede birleşemez. Bu durumda kocanın azat edilmesi ve nikâhın yenilenmesi gerekir.

c) Erkek de kadın da köle olabilir.

Bunların aynı veya farklı efendilerin köleleri olması önemli değildir. Böyle bir nikâh efendilerin izniyle geçerlidir. Doğan çocuklar annenin efendisine aittir.

Kölenin hür insanlar gibi evlenip yuva sahibi olması, bu yoldan çeşitli insanî ihtiyaçlarını gidermesi hakkıdır; bu haktan mahrum edilmesi İslâm’da hoş karşılanmamıştır.

Cariyesiyle, evlilikte olduğu gibi sürekli bir cinsel ilişki bağı (istifrâş) kurmayacak olan efendinin, onu köle veya hür bir kimseyle evlendirmesi gerekir.

Kur'an’da, “İçinizden bekârları, köleleriniz ve cariyelerinizden salih olanları evlendiriniz. Eğer onlar yoksul iseler Allah onları lutfu ile yoksulluktan kurtaracaktır. Allah alîmdir, genişlik verendir.” (Nûr 24/32)​buyurulmuş, hür kimselerin köle ve cariyelerle evlenmeleri de teşvik edilmiştir:

“İman etmemiş müşrik kadınlarla evlenmeyiniz. Muhakkak ki mümin bir köle kadın, sizin hoşlandığınız da olsa müşrik bir hür kadından daha hayırlıdır. Kızlarınızı müşrik erkeklerle evlendirmeyiniz. Şüphe yok ki mümin bir erkek köle, hoşunuza da gitse müşrik ve hür bir erkekten daha hayırlıdır.” (Bakara, 2/221; ayrıca bk. Nisâ, 4/25)

Kölelerin kölelerle ve özellikle hürlerle evlenebilmeleri ve bu birlikteliğe normal bir evliliğin bütün sonuçlarının bağlanmış olması, kölelik hukukunda önemli bir aşamadır.

Amerikan toplumunda kölelik bütünüyle ortadan kaldırılıncaya kadar kölelerin evliliklerine herhangi bir hukukî sonuç bağlanmaması ve belirli dönemlerde kölelerle hürlerin evlenmesinin yasaklanması, bu aşamanın önemini daha belirgin biçimde ortaya koymaktadır. (Jacobs, Incidents in the Life of a Slave Girl, Cambridge 1987, tür.yer, s. 37, 266; Kolchin, American Slavery: 1619-1877, New York 1993, tür.yer, s. 122)

Kölelerin evlenmesinin tabii bazı sonuçları vardır.

Köle bir kadından doğan çocuk eğer efendisinin çocuğu değilse, köledir ve kadının efendisine aittir. Bu çocuk köleleri yedi yaşından önce annelerinden ayırmak yasaklanmıştır:

“Kim bir anneyi çocuğundan ayırırsa, Allah da onu kıyamet günü sevdiklerinden ayırır.” (Müsned, V, 413; cariyenin çocuğundan ayrılmasını yasaklayan diğer bir hadis için bk. Ebû Dâvûd, Cihâd, 123)

Akraba kölelerin de birbirinden uzaklaştırılmaması Resulullah tarafından ayrıca tavsiye edilmiştir. Zaman zaman bu gibi vakalarda devletin devreye girdiği ve köle ailelerin parçalanmasına engel olmak için bunları bizzat satın alıp azat ettiğine de rastlanmaktadır.

Osmanlılarda bu tür satın alma ve azat edilmeye dair dikkate değer örnekler vardır. (bk. E. R. Toledano, The Ottoman Slave Trade and its Suppression: 1840-1890, Princeton 1982s. 160, -161; Y. Hakan Erdem, Slavery in the Ottoman Empire and its Demise: 1800-1909, London 1996, s. 53)

Köleliğin yaygın olarak uygulandığı diğer toplumlarda, özellikle küçük çocukların annelerinden ayrılarak satılması ve efendilerin sırf bu maksatla kölelerinin çocuk doğurmasını teşvik etmesi ortaya çok ciddi problemler çıkarmıştır. (Örnek olarak bk. Jacobs, s. 16, 36, 76)

Efendinin cariyesini istifrâş etmesi onun hakkı, kölenin de vazifesi olarak kabul edilmiştir. Bunu yasaklayan bir anlayışın köleliğin kabul edilip uygulandığı bir sistemde çözüm üretmediği ve fiilen geçerliliğe sahip olmadığı dikkate alınmalıdır.

Evli veya özellikle bekar bir kimse tarafından satın alınan ve onunla aynı evde yaşamasına izin verilen cariyenin, efendisinin cinsî isteklerine karşı direnebileceğini ve bu hususta konulacak bir yasağın hukuk sistemi tarafından etkili bir tarzda kontrol edilebileceğini düşünmek fazla gerçekçi değildir. Köleliğin yaygın biçimde uygulandığı bütün toplumlarda bu tür bir ilişki biçimi sürekli var olmuştur.

Diğer toplumlarda ise, bu ilişkiden doğan çocuklarla babaları arasında bir nesep bağı kurulmamış ve çocuklar köle olmaya devam etmiştir.

Bazen de Amerikan örneğinde görüldüğü üzere, cariyelerin çocuklarının babalarını belirlemeye yönelik beyanları suç sayılmıştır. (Jacobs, s. 13, 189)

İslâmiyet bu vakıayı kabul ederek efendinin belirli şartlarda cariyesinden bu yolla faydalanmasına izin vermiş, fakat bundan yine köle lehine bazı sonuçlar çıkararak istifrâşı köleliği azaltma yollarından biri haline getirmiştir. Efendi ancak bekar ve Ehl-i kitap olan cariyesini belli esaslar dahilinde istifrâş edebilir.

Efendinin cariyesiyle cinsî ilişkide bulunabilmesi için hamile olmadığının anlaşılması (istibrâ), hamile ise çocuğunu doğurması şarttır. Efendinin cariyesinin evlenmesine izin vermesi onu istifrâş hakkından vazgeçmesi anlamına gelmektedir.

Aynı nikâh altında birleştirilmesi mümkün olmayan iki cariyeyi -iki kız kardeş gibi- aynı zamanda istifrş etmek câiz değildir. Efendisinden çocuk doğuran cariye (ümmüveled) hürriyetini garanti etmiş olur ve cariye olarak kaldığı sürece diğer kölelerden hukuken ve fiilen farklı bir statüde bulunur.

Bu cariye artık satılamaz, hibe vb. hukukî muamelelere konu olamaz. Efendisinin ölümünden sonra da başka bir işleme gerek kalmadan hürriyetini kazanır.

Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yazar:
Sorularla İslamiyet
Kategori:
Okunma sayısı : 10.000+
Yorum yapmak için giriş yapın veya kayıt olun