İsrail'i Kudüs’e kurmak kimlerin projesiydi?
İsrail'i İslam coğrafyasının içine kurmak kimin veya kimlerin projesiydi? Güvenli bir "Yahudi yurdu" olarak kurdukları İsrail'in barbarlığına ve saldırganlığına en önemlisi de Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği soykırıma destek vermek nasıl bir aklın ürünüdür?
Değerli kardeşimiz,
Başta İngilizler olmak üzere dünyadaki Yahudi lobisi ve Yahudileri sevmeyen diğerleri hem onlara Filistini yurt yaptılar hem de orada kalsınlar diye destekliyorlar.
İsrail’in Filistin’e kurulması: Kimlerin projesiydi?
İsrail’in Filistin topraklarında kurulması tek bir kişi ya da devletin projesi değildir.
Bu olay, Siyonist ideoloji, Batılı sömürgeci çıkarlar, dönemin uluslararası siyaseti gibi birçok faktörün kesişimiyle ortaya çıktı.
1. İdeolojik temel
Siyonist hareketin ideolojik temeli Theodor Herzl öncülüğünde gelişen Siyonizm, Avrupa’da artan antisemitizme karşı Yahudiler için “ulusal bir yurt” kurma hareketiydi. Herzl’in 1897’de Basel’de topladığı I. Siyonist Kongresi’nde hedef açıkça konuldu:
“Yahudi halkına Filistin’de bir yurt kurmak.”
2. Emperyal hesaplar ve İngiliz siyaseti
Birinci Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin Ortadoğu politikası belirleyici oldu.
1917’deki Balfour Deklarasyonu, “Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulmasına” destek verdi.
Ancak aynı İngiltere, o dönemde Araplara da Osmanlı’ya karşı ayaklanmaları karşılığında bağımsızlık sözü vermişti.
Bu çelişkili tutum, bölgedeki kaosun temelini oluşturdu.
İngiltere’nin amacı Yahudilere iyilik etmek değil, Osmanlı sonrasında Ortadoğu’yu parçalayarak yönetmek, Süveyş Kanalı ve petrol yollarını kontrol altında tutmak, bölgede Batı’ya sadık bir garnizon devlet kurmaktı.
Filistin bu amaç için biçilmiş kaftandı.
3. İkinci Dünya Savaşı ve Batı’nın “vicdan politikası”
Nazi Almanyası’nın Yahudilere yaptığı soykırım (Holokost) sonrasında, Batılı devletler bir tür vicdan temizliği politikası izledi.
Ancak bu “vicdan” Filistin halkının hakları pahasına uygulandı. Avrupa’daki suçun bedeli, Ortadoğu’daki masumlara ödetildi.
Böylece, Batı kamuoyunun desteğiyle İsrail’in kurulmasına uluslararası zemin hazırlanmış oldu.
4. BM’nin rolü ve sömürge sonrası paylaşım
1947’de Birleşmiş Milletler, Filistin’i Arap ve Yahudi devletleri olarak taksim etmeyi önerdi.
O dönemde Yahudiler nüfusun üçte biri olmasına rağmen toprağın yarısından fazlası onlara verildi.
Araplar planı reddetti; 1948’de İsrail devletini ilan etti, ardından yaşanan “Nakba”da (Büyük Felaket) 750 binden fazla Filistinli sürüldü.
Bu, modern tarihteki en sistematik zorla yerinden etme eylemlerinden biridir.
5. ABD ve Batı desteği
Soğuk Savaş döneminde İsrail, Batı’nın Orta Doğu’daki stratejik ileri karakolu hâline geldi.
ABD’nin askerî, ekonomik ve diplomatik desteğiyle büyüdü.
İsrail, Batı açısından: Petrol bölgelerini dengeleyen bir güç, Arap milliyetçiliğine karşı bir baraj, Ortadoğu’da Batı’nın çıkarlarını koruyan “demokratik vitrin” olarak görüldü.
Bu çıkarcı denklemin bedelini ise hep Filistin halkı ödedi.
Ahlakî ve stratejik değerlendirme
1. “Güvenli Yahudi yurdu” fikrinin çelişkisi
İsrail, sözde “güvenli bir yurt” olarak kuruldu; ama 75 yıldır hem kendisi huzur bulamadı hem bölgeye barış getirmedi. Çünkü adaletsiz bir temel üzerine kurulan hiçbir yapı kalıcı olamaz.
Kuruluş mantığı, “ötekini yok sayma” üzerine kurulduğu için, İsrail’in güvenliği Filistin’in yıkımı anlamına geldi.
2. Batı’nın körlüğü ve çifte standardı
Batılı güçlerin İsrail’e verdiği destek, sadece siyasî değil, psikolojik bir körlükle de ilgilidir.
Holokost sonrası duyulan suçluluk duygusu, İsrail’in her eylemini meşrulaştırma refleksine dönüştü.
Bugün Filistin’de yaşanan açık zulme karşı sessizlik, bu tarihsel suçluluk psikolojisinin ve çıkarcı realpolitikin birleşimidir.
3. Filistin direnişinin anlamı
Filistin halkı, yüzyılı aşkın süredir hem etnik temizliğe hem kimlik silme politikalarına direniyor.
Bu direniş, sadece toprak savunması değil, insan onurunun savunusudur.
Dolayısıyla mesele sadece Filistin’in değil, insanlığın vicdan meselesidir.
Sonuç: Bir “medeniyet sınavı”
İsrail’in Filistin’de kurulması, bir medeniyet projesi değil, emperyal çıkarlarla beslenen bir kolonyal mühendislik projesidir.
Bugün bu projenin geldiği nokta, bir “barış ülkesi” değil, yüksek duvarlarla çevrili bir ayrımcılık ve şiddet rejimidir.
Batı dünyasının “insan hakları” söylemi, Filistin’de sınanıyor ve ne yazık ki her defasında sınıfta kalıyor.
Özetlemek gerekirse:
İsrail’in Filistin topraklarında varlığı, sadece bir devletin değil, adalet, tarih ve insanlığın sorgulandığı bir vicdan laboratuvarıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet