İslam'da erkek kadından üstün mü; Kur'an-ı Kerim neden erkeklere hitaben yazılmış?..
Değerli kardeşimiz,
Kadın, evlilik hayatında erkeğin ortağı değil arkadaşıdır. İkisi arasındaki ilişki; iki ortağın arasındaki ilişki gibi değildir. Hayat boyu bir arada yaşamaya zorlanmış değillerdir. Onların arasındaki ilişki arkadaşlık ilişkisidir. Biri diğeriyle her yönü ile tatmin edici bir arkadaşlık içerisindedir. Bu arkadaşlıkta biri diğeri ile huzur bulur. Zira Allah, kadını, kocası için tamamlayıcı, huzur kaynağı olarak yaratmıştır. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"O ki, sizi bir tek nefisten yarattı ve ondan da bir eş yarattı ki, onunla sükunet bulsun." (A'raf, 7/189)
"Kendileri ile huzura kavuşacağınız kendi nefislerinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun ayetlerindendir." (Rum, 30/21)
Sükunet; huzur bulmaktır. Yani erkeğin eşi ile, kadının da erkeği ile huzur bulmasıdır. Her ikisi birbirini arzular ve birbirinden kaçmaz. Evlenmede asıl olan huzur bulmaktır, evlilik hayatının aslı tatmindir. Ta ki bu arkadaşlık, eşler arasında mutluluk getirsin. Bu durum, İslâm şeriatının gereği olarak kadının erkek üzerindeki, erkeğin de kadın üzerindeki karşılıklı haklarının ikamesidir. Bu konuda ayetler ve bir hayli hadisler vardır. Allah şöyle buyuruyor:
"Onların da erkeğin hakları gibi hakları vardır." (Bakara, 2/228)
Yani, erkeğin kadının üzerinde olan hakkı gibi kadının da erkek üzerinde hakkı vardır. İbni Abbas, bu konuda şöyle buyuruyor:
"Ben eşimi süslüyorum, onun beni süslediği gibi; istiyorum ki, onun benim üzerimdeki hakkını tam vereyim ve onun üzerinde olan hakkımı tam alayım. Çünkü, Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Erkeklerin kadınların üzerindeki hakkı gibi, kadınların da onların üzerinde hakkı vardır." (Bakara, 2/228)
Yani, günaha yol açmadan onları süslemeli." (İbn Kesir, Kurtubi, ilgili ayetin tefsiri; Bu söz Ebû Yusuf'a da nispet edilir. Hindiyye V/371)
İbni Abbas'tan gelen bir başka rivayet ise şöyledir:
"Onlarla güzel sohbet etmeli, onlara verdiği görevde itaat ettikleri gibi onlara güzel muamele etmelidir."
Rasulullah (asm), erkeklere kadınlar hakkında birtakım tavsiyelerde bulunmaktadır. Müslim'in, Sahih'inde Cabir'den rivayet ettiği bir hadiste Allah Rasulü veda haccında şöyle buyurmaktadır:
"Kadınlar hakkında Allah'dan sakının. Siz, onları Allah'tan emanet aldınız, ferclerini Allah kelimesi ile söz vererek helal edindiniz. Sizin onlar üzerindeki haklarınız; onların, aile yuvasına hoş görmediğiniz bir kimseyi getirmemeleridir. Şayet böyle yaparlarsa onları hafif dövün. Onların, sizin üzerinizde hakları, maruf ölçü (içerisinde bulunan hayat standartlarına) onları iyilikle yedirip içirmenizdir." (Müslim, Hac, 2137)
Rasulullah (asm)'ın şöyle buyurduğu rivayet edilir:
"Sizin hayırlınız; ehline karşı en hayırlı olanızdır. Ben ehlime karşı sizin en hayırlınızım." (Tirmizî, İman 6; Ahmed, Müsnde 6/47,99)
Yine rivayet edildiğine göre;
“Rasulullah, ehline güzellikle muamele eder, onlarla şakalaşır, onlara karşı sevecen olur ve hanımlarıyla gülerdi. Hatta, bir seferinde mü’minlerin annesi Aişe (r.anha) ile yarışa girdi. Böylece onu severdi ve onun sevgisini celbederdi."
Aişe (r.anha) şöyle dedi:
"Rasulullah (asm) benimle yarış yaptı ve ben onu geçtim. Ben o zamanlar şişman değildim. Ancak sonraları şişmanladıktan sonra tekrar yarış yaptığımızda o beni geçti ve bunun üzerine bana 'Bu sana yeter.' dedi." (Ebu Davud,Cihad 61; Ahmed, Müsned, VI, 264)
Rasulullah (asm), yatsıdan sonra ehlinin yanına gider, yatmadan önce onlarla gece sohbeti yapardı. Böylece onların yakınlığını kazanırdı.
"Hayırlınız, hanımlarına hayırlı olanınızdır." (Tirmizi, Menakıb 63)
Bunların hepsi, erkeğin eşlerine güzel muamelede bulunması gerektiğini göstermektedir. Şayet evlilik hayatında bozulma söz konusu olursa; Allah, erkeği kadınlar üzerine komutan seçer. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Erkekler kadınlar üzerine güçlüdürler." (Nisa, 4/34)
Ve şöyle buyuruyor:
"Kadınların da onların üzerinde maruf (ölçülerde) hakları vardır. Erkeklerin kadınlar üzerine bir derece (fazla hak)ları vardır." (Bakara, 2/228)
diyerek, kadına kocasına itaat etmesini emretmektedir. Allah Rasulü (asm) şöyle buyurmaktadır:
"Bir kadın küskünlükle kocasının yatağından ayrı olarak sabahlarsa, yatağına dönünceye kadar melekler ona lanet eder." (Buhari, Nikah 85)
Buhari Rasulullah (asm)'in şöyle dediğini rivayet eder:
"Kocası yanında iken kocasının izni olmadan kadının oruç tutması doğru değildir. Onun evinde izni olmaksızın başkasının eve girmesine izin veremez. Onun iznini almadan infak edemez. Kocasının izni olmadan harcama yaptığı zaman harcamanın yarısını geri ödemesi gerekir." (Buhari, Nikah 87)
"Açılmalarından korktuğunuz hanımlara nasihat edin veya yataklarından uzak durun veya onları dövün. Şayet itaat ederlerse, sakın onların hakkında haddi aşmayın." (Nisa, 4/34)
Buradaki dayak hafif dövmedir, şiddetli bir dayak değildir. Nitekim Veda Hutbesi'nde Allah Rasulü bunu şöyle açıklamaktadır:
“Şayet böyle yaparlarsa, hafif bir dövüşle onları sakındırabilirsiniz." (Müslim, Hac 47)
Zira şeriat, aykırı hareketlerde bulunduğu zaman erkeğe kadını cezalandırma hakkını vermiştir. Çünkü evin işlerini görüp gözetme, evinin liderliğini elinde bulundurma hakkı erkeğe aittir. Şeriatın yapılmasını emrettiği bir şeye muhalefet etmediği sürece erkeğin karısını herhangi bir şekilde sıkıntıya sokması, dövmesi caiz değildir. Kesinlikle bir şeyle ona ıztırab veremez, böyle bir şey caiz değildir. Çünkü, Allah şöyle buyuruyor:
"Şayet itaat ederlerse, onlara karşı haddi aşmayın." (Nisa, 4/34)
Bilakis, ona karşı arkadaşça davranmak gereklidir. Kadından istenilen herhangi bir şeyde hatta kendisini istemede bile, içerisinde bulunulan durumlara göre en güzel, en uygun bir şekilde talepte bulunmak gereklidir. Allah Rasulü (asm) şöyle buyuruyor:
"Gece süsleninceye ve saçlarını tarayıncaya kadar kadınların yanına gitmeyin." (Buhari, Nikah 121)
Erkeğin, kadınlar üzerinde güçlü olmasının veya evin lideri olmasının anlamı, kadının başına musallat olan, her isteği mutlak surette yerine getirilecek bir hakim olma anlamında değildir. Bu ifade erkeğin, evin idarecisi ve işlerini yürüteni anlamına gelmektedir. Sultanın ve hükmün bu işin içinde yeri yoktur. Bu nedenle kadın kocasının sözüne cevap verebilir, onunla tartışabilir ve söylediği şeylerde karşılıklı olarak görüş alışverişinde bulunabilir. Çünkü kadın ve koca iki arkadaştırlar; amir ve memur değillerdir; veyahut hakim mahkum değillerdir. Ancak evin idaresi hususunda yetkiyi elinde bulunduran iki arkadaş gibidirler. Rasulullah (asm) evinde böyle idi ve eşlerine karşı böyle davranırdı. Devlet Başkanı olmasına rağmen evinde baskıcı bir başkan değildi.
Ömer (r.a.)'den gelen bir rivayette şöyle demektedir:
"Allah'a yemin ederim ki, cahiliyede hanımlara, hiç değer vermezdik, ta ki ayetler ininceye kadar ve gerekeni onlara yükleyinceye kadar. Bir gün, bir işin durumunu tartışıyordum. Hanımım bana 'şöyle şöyle yapsaydın keşke' dedi. O'na dedim ki;
'Sana ne oluyor? Niçin burası? Benim istediğim bir işte, senin ne mükellefiyetin var?' Şöyle dedi:
'Hayret ey Hattaboğlu, sen tartışma istemiyorsun, senin kızın Rasulullah ile tartışıyor; hatta öyle oluyor ki, Rasulullah (asm) gününü kızgın geçiriyor.' Sonra Ömer (r.a.) şöyle dedi: Elbisemi aldım, çıkıp Hafsa'nın evine gittim ve o'na:
'Ey kızım! sen Rasulullah ile bir şeyi görüşüp, akşama kadar onun kızmasını sağlıyor muşsun?' Hafsa şöyle dedi:
'Vallahi biz, Rasulullah (asm)’le tartışma yapıyoruz.' Ömer (r.a.):
'Bil ki, seni Allah'ın azabı ile korkutmuştum. Ey kızcağızım! Allah'ın Rasulü'nü kızdırmaktan sakın, kendisini hayrette bırakan güzelliklerin seni gururlandırmasın. Rasulullah’ın sevgisi karşısında başka şeye meyletme.' Sonra çıktım, bana yakınlığı olan Ümmü Seleme (r.a.) yanıma geldi ve onunla konuştum; bana şöyle dedi:
'Hayret Hattaboğlu! Sen her şeye karıştın, ta ki; Rasulullah (asm)’in eşleri arasına girmeyi isteyinceye kadar.' Ömer (r.a.):
Beni, bazen tuttuğu gibi bir kırgınlık tuttu ve daha sonra çıktım."
Müslim Sahih'inde şunu rivayet eder:
"Ebu Bekir (r.a.) Rasulullah (asm)'in yanına girmek için izin ister ve izin verildikten sonra yanına girer. Daha sonra Ömer (r.a.) gelir ve izin ister. Ömer (r.a.)’a da izin verildikten sonra içeri girer. Nebi (asm)'in hanımları etrafında sessizce oturmaktadırlar. Ömer (r.a.), 'Ben bir şey söyleyeceğim.' deyince Rasulullah (asm) güldü. Ömer (r.a.) sonra şöyle dedi: '
Ey Allah'ın Rasulü! Şayet kızım Hafsa ileri gider senden nafaka isterse, gideyim boynunu vurayım.' Rasulullah güldü ve şöyle dedi:
'İşte burada, benim etrafımdalar ve benden nafaka istiyorlar." (Müslim, Talak 29)
Buradan anlaşılıyor ki, erkeğin kadın üzerinde kuvvetli olması emir, yani idare açısındandır, yoksa hakimiyet ve baskı açısından değildir; kadının da görüşü alınır ve onunla tartışılabilir.
Bu anlattıklarımız kadın ile erkek arasındaki ilişkilerle ilgiliydi. Ev işleri yönünden ise mesele şöyledir:
Kocasına hizmet etmek, hamur yoğurmak, ekmek yapmak ve yemek pişirmek, evi temizleyip düzene koymak gibi görevler kadının görevdir. Su istediği zaman ona su vermek, yemek istediği zaman önüne sofra kurmak ve evde kocasına hizmet etmesi gereken her işte görevini yerine getirmek de kadının görevleri arasındadır.
Aynı şekilde, aile bireylerinin geçimini sağlamak ve ev içerisindeki işlerin yerine getirilmesi için gerekli olan eşyaları sağlamak ise erkeğin görevleri arasında yer almaktadır. Buna göre dışarıdan temin edilmesi gereken su getirmek, temizlik malzemeleri, tırnak makası ve kadının süslenmek için kullanacağı eşyalar gibi şeyleri temin etmek erkeğin görevlerindendir.
Özetle diyebiliriz ki, ev içinde yapılacak tüm işler kadının yapması gereken görevlerdendir. Evin dışında yapılması gereken tüm işleri yapmak ise erkeğin görevleri arasında yer almaktadır. Ali (r.a.) ile Fatıma (r.anha) ilgili olarak Nebi (asm)'den gelen rivayet şöyledir:
"Kızı Fatıma (r.anha)'ya ev işlerini ve hizmetini verdi. Ali (r.a.)’a ise evin haricindeki işleri verdi." (İbn Ebî Şeybe, Musannef, X/165, No: 9118)
Rasulullah (asm) hanımlarına ev içerisindeki işleri yapmalarını emrediyordu. Şöyle derdi:
"Ey Aişe! Bize su ver, bize yemek yap, bıçağı getir bileğle." (Hâkim, 4/271)
Rivayet edilir ki, Fatıma (r.anha) bir gün Rasulullah’a gider ve el değirmeninden şikayet eder, bir cariye ister. Görülüyor ki, evde kocasına hizmet etmek ve evin işlerini görmek hanımın görevidir. Ancak; gücünün götüreceği kadarını yapma durumundadır. Şayet işlerin çokluğu nedeniyle gücünü aşarsa, o zaman kocaya düşen ona hizmetçi tutmaktır. Kadının bunu istemesi hakkıdır. Şayet işler çok olmayıp gücünü aşmıyor ve yapabiliyorsa erkeğin hizmetçi tutması gerekmez, bilakis kadın ev işlerini kendisi yapmak durumundadır. Rasulullah (asm)'in kızı Fatıma'nın isteğini geri çevirmesi de bunu göstermektedir.
Kocanın eşi ile güzel geçinmesi vacibtir. Aynı şekilde, hanıma düşen de güzel muamele etmektir ki, aile hayatı mutlu geçsin. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Kendileri ile huzura kavuşacağınız kendi nefislerinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet var etmesi de O'nun ayetlerindendir." (Rum, 30/21)
* * *
Kur'an-ı Kerim'in erkeklere hitap ettiğini söylemek mümkün değildir. Nitekim eğer öyle olsaydı, o zaman Kur'an-ı Kerim'deki hükümler sadece erkekelere farz olurdu. Kur'aı Kerim hem erkeklere hem de kadınlara inmiştir. Herhangi bir ayrım yoktur. Her ikisini de muhatab almaktadır. Nitekim "Ey insanlar, Ey iman edenler" diye hitap etmektedirler. "Ey erkekler" diye hitap etmemektedir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
BENZER SORULAR
- Peygamberimiz kendini över miydi?
- Bir erkeğin bayan kuaförlüğü yapması caiz midir?
- Harama bakmanın sorumluluğu nedir?
- Bir kadın çocuğuna ve kocasına bakmak zorunda mıdır?
- Gusül abdesti almayan birinin yaptığı yemek yenir mi?
- İslami açıdan istihbarat ve casusuluk faaliyetleri hakkında bilgi verir misiniz?
- Kadının eşinden izinsiz dini sohbetlere gitmek için dışarı çıkması ve kocasının malından izinsiz sadaka vermesi caiz midir?..
- Bir kadın, kocası her isteği zaman onunla beraber olmak zorunda mıdır?
- YOLCULUK
- Peygamberimizin evlilik hayatı neden Kuran'da geçiyor?